Cumhuriyet yazarı Çiğdem Toker, aralarında Ziraat Bankası ve BİST'in de bulunduğu büyük kamu kurumlarının devredildiği Varlık Fonu'nun iç tüzüğünde yer alan 't' maddesindeki "Yönetim kurulunca yapılması uygun görülen diğer harcamalar" ifadesi sebebiyle Sayıştay'ın denetlenmesinin istemediği yorumunda bulundu. "TVF’nin Ticaret Sicili’nde yayımlanan içtüzüğü müthiş. 30 Ocak tarihli gazetedeki içtüzükte TVF harcamaları, 16 madde halinde listeleniyor. En şahanesi ise listenin sonundaki 't' maddesi 'Yönetim kurulunca yapılması uygun görülen diğer harcamalar'" açıklamasında bulunan Toker, "Hepsi bizim paramız biliyorsunuz değil mi? Şimdi daha iyi anlaşılıyor mu bu fon kurulurken neden Sayıştay denetimi istenmedi?" görüşünü savundu.
Mülkiye hocası anlattı; Varlık Fonu nedir, ne anlama gelir?
Çiğdem Toker'in Cumhuriyet gazetesinin bugünkü (8 Şubat 2017) nüshasında yayımlanan 'Varlık Fonu’nun harcamaları' başlıklı yazısı şöyle:
Bazı konular kabak tadı veriyor.
Her TOBB üyesi şirket bir işçi alsa, istihdam sorunu hallolurmuş.
Sanki bilinmiyor: Formülde keramet olsa, ilk söylendiğinde uygulanıp çözülürdü.
Ama hâlâ kalabalık bir salon, şekilli baklava tepsisi başında şakalar, komiklikler.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan 2008’de başbakandı. Hindistan yolunda gündeme getirdi bu öneriyi. O zaman korku dağları böyle beklemiyordu. İş dünyası “Önce hükümet, devlet üstüne düşeni yapsın” diye itiraz etti.
Dönemin meşhur oda başkanları, “Zaten işveren üzerinde kanuni zorunluluklar var. Avukat, doktor, engelli istihdamı almak mecbur. Bir de işçi almaya mecbur etmeyin” dedi, müteahhitler ekonomi muhabirlerine “Fedakârlığı sadece bizden beklemeyin” diye demeçler verdi.
Yani o dönem kulaklarımla duyup haberini yazmasam, inanmakta zorlanacağım bir cesaret. Tam “Vay canına” denilesi bir değişim rüzgârı.
Ve şimdi sene olmuş 2017, işsizlik 2001 kriz zamanındaki düzeyi geçmiş.
Hâlâ aynı diyaloglar. TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu da “bir Kayserili olarak Sayın Cumhurbaşkanı ile pazarlık yapılamayacağını gayet iyi bildiğini” söylüyor. Zoraki gülüşmeler, neşesiz alkışlar.
Varlık Fonu harcamaları
Biz TOBB üyelerinin son talimatı dinleyip 1.5 milyon işçi alıp almayacağını bekleyeduralım. Çözülemeyen işsizlik aslında, ötüleşen diğer göstergelerin de altını çiziyor.
AKP kadroları, yıllarca ekonomi sunumu yaptı. Ve yüzlerce sunumda hep “başarı öyküsü” kanıtlamak adına, 2002’yi referans aldı. Sanki krizden çıkış programını, her fırsatta aşağılanan koalisyon hükümeti hazırlayıp uygulamamış, Merkez Bankası bağımsızlığı AKP öncesi sağlanmamış gibi, 2002 tüm kötülüklerin anası olarak gösterildi.
Şimdilerde bu referansa hiç işaret edilmeyişini belki de anlayışla karşılamak lazım.
Bugün 5.43 TL olan benzin, 2002’de
1.50 TL. Şimdi 430 milyar dolar olan dış borç, 2002’de 130 milyar dolardı. Bugün 3.70 TL olan dolar ise o zaman 1.67 TL’ydi.
Ülkenin biriktirdiği bütün kaynakların Türkiye Varlık Fonu’na (TVF) devri, biraz da bu göstergelerde gizli. Gerçi Maliye Bakanı Naci Ağbal’a göre “varlıklar ekonomiye kazandırılacak, sinerji oluşacak, ciddi kaynak üretilecek, sahip olduğu potansiyel açığa çıkarılacak, büyük altyapı projeleri harekete geçirilecek.”
Yani uzaydan biri gelip dinlese, Türkiye’de yeni hükümet kurulduğunu filan zannedebilir. Tamam biz de potansiyelimizin açığa çıkarılması için neden 15 yıl beklendiğini sormayalım. Ama şunu bir diyelim:
Ekonomiyi düze çıkarmak adına kamu şirketlerini yutan TVF, tam bir harcama canavarı olma yetkisini de almış durumda.
TVF’nin Ticaret Sicili’nde yayımlanan içtüzüğü müthiş. 30 Ocak tarihli gazetedeki içtüzükte TVF harcamaları, 16 madde halinde listeleniyor:
“Tescil ve ilan giderleri, portföydeki varlıkların sigorta ücretleri, varlıkların saklama hizmetleri için ödenen ücretler, varlıkların nakde çevrilmesi ve transferinde ödenen ücretler, hukuki danışmanlık giderleri, pazarlama, portföydeki varlıkların satış ve dağıtım giderleri, alım satımdaki aracılık komisyon...” diye uzayıp gidiyor.
En şahanesi ise listenin sonundaki “t” maddesi “Yönetim kurulunca yapılması uygun görülen diğer harcamalar.”
Hepsi bizim paramız biliyorsunuz değil mi?
Şimdi daha iyi anlaşılıyor mu bu fon kurulurken neden Sayıştay denetimi istenmedi?