Kültür-Sanat

Tuvalde elli yıllık şiirsellik

Uluslararası devrim yaratan ressam ve aynı zamanda akademisyen Devrim Erbil, yeni sergisini anlattı.

30 Aralık 2008 02:00

Uluslararası devrim yaratan ressam ve aynı zamanda akademisyen Devrim Erbil, Türk resminde soyut anlatımın en önemli isimlerindendir. Çizgi, renk, doku üzerine kuruludur genellikle resimleri. Bugüne kadar 200'ün üzerinde sergi açan Erbil'e "paleti kurumayan ressam" demek daha doğru olur.

Sanatında 50. yıla doğru giden Erbil'le o günlerden bu yana nasıl bir yolculuk geçirdiğini, resim sanatını ve Artium Sanat Evi’nde açılan yeni sergisini Taraf'a anlattı.

"50 yıl önce resim satılan bir meta, nesne değildi. O yüzden heyecanla sanatçılar kendini aşmak için çalışırdı. Şimdi resim Türkiye'de değer kazandı gerçekten, izliyorlar, resim almak için atölyeye geliyorlar. Resim alıyorlar. Özlediğim en önemli şeylerden biri sanatçı çok daha özgürdü. Şimdi isteklerin, galerilerin, resim sevenlerin baskısı altında kalıyor gibi geliyor bana. Türk resminin ve Türk sanatının canlı bir tanığıyım. Bütün kültür olaylarının içindeydim. Eğitim, sanat örgütleri, müzenin içindeydim. 50 yılım böyle geçti..." diyor Erbil. Sanat eğitimine başladığı yıllarda Türkiye'de sadece bir akademinin olduğunu anlatan Erbil, sonrasında güzel sanatlar yüksek okulunun kurulmasını, üniversite sayılarının artarak sanata dair bölümlerin çoğalmasını, Anadolu'nun her yerine sanatçı yetiştiren eğitim kurumlarının yayılmasını, teknolojinin ilerlemesinin sanat adına çok önemli evreler olduğunu vurguluyor. Pera Müzesi, İstanbul Modern, Sabancı Müzesi gibi yerlerin açılmasını; Eczacıbaşı, Sabancı ve Koç ailelerinin sanatla ilgilenmeye başlamalarını önemsiyor ve yabancı sergilerin Türkiye'ye gelmesini başlı başına büyük bir değişim olarak değerlendiriyor. Eğitim ayrı başına kutsal bir iş diyen Erbil, "Bizden önceki kuşak hep bu çabaları gösterdi. Birçok işi birden yaptılar, yazı yazdılar, konferans verdiler, hocalık yaptılar, sanat yaptılar" diye dünün sanatçılarını anlatıyor.

"Keşke bütün ömrümü sanata adayabilseydim" sözleri dökülüyor ağzından, geride bıraktığı 50 yıla rağmen. "Yani yaptığım işlerden hiç tedirgin değilim, çok da sanatçılar yetiştirdim. Çok önemli işlere imza attım. Kültürel anlamda Türkiye'de birçok ilke imza attım. Bunlar yapılması gerekendi ama çok az bir sanatçı topluluğu vardı. Türkiye'nin koşulları 50 yıl önce bir sanatçıyı sanatçı olarak yaşatacak durumda değildi. Bugün genç bir sanatçı da işini çok seviyorsa, yönetiyorsa, ciddi adımlar atıyorsa onun sanatla yaşama şansı var. Çünkü onun bu şansının olduğunu gösteren bir ortam var. Biz sanat eğitimine başladığımız ve bitirdiğimiz zaman hiç böyle bir ışık yoktu. Sadece sanat sevgisi, sanatla uğraşmanın bir mutluluk olabileceği düşüncesiyle girdim bu işe."

Bugün sanat adına yapılanların yeterli olmadığını ama bir gün sanata verilen değerin çok iyi yerlere geleceğine inanarak, televizyonlarda Sanat Meydanı gibi programların olabileceğinden bahsediyor. Bir sanatçı sergi açtığında ya da bir sanatçının 50. yılı gibi özel dönemlerinde oturulup bu konuların konuşulacağı, yorumlarla sanatın gelişimini destekleyeceğinden söz ediyor. "Türk sanatının evrensel boyutlarının genişlediğini gördüğümüz zaman sanatın bir takım değerleri daha iyi anlaşılacak. Sanatın insanlara getirdiği iç zenginlik, yaratıcı güç, özgünlük, kişilik, kişilikli olma sadece bir eserin estetik boyutu değil, o estetik boyuttan çıkan sevginin, ışığın, güzelliklerin yaşama ulaştığında, insanlar birbirine saygılı olduğunda, daha derinden duygular yaşandığında, daha hoş görülü olunduğunda sanıyorum ki sanat gerçek anlamına ulaşacak."

50 yıldır bu heyecanla çalışıyor Erbil, insanlar doğayı onun gözleriyle görsünler, sevgiyi, mutluluğu onun gözünden yaşasınlar diye. Sanat daha çok sevilsin, paylaşılsın, farklı kitlelere ulaşabilsin umuduyla tuvallerini o eşsiz sanatıyla donatıyor. Bizlere soyut bir dünya sunuyor sanatıyla ama o nasıl bir dünya görüyor? Her güzelliğin içinden çirkini bulmak yerine, çirkinlikler içinden güzeli çıkarıp, bir nebze olsun ruhumuza huzur getirebilmekti onun sanatı.
"Ben gördüğüm dünyayı idealize ederek anlatmaya çalışıyorum, dünya bu kadar soyut değil. Ben bu dünyanın dışında mı yaşıyorum, görmüyor muyum, her şeyi görüyorum, farkındayım. Acının da doğru olmayanın da ama benim görevim bu çirkinlikleri gösterip de bundan ders alın demek değil. Ben başka bir şey yapmaya çalıyorum. Benim resimlerimde şiirsel bir gerçekçiliği bulabilirsiniz, ben farklı güzellikleri, sevgiyi insanlara göstermeye çalışıyorum."
Ve renkler... Renkler üzerinde en çok durduğu konu Erbil'in hatta kızlarından birinin adı bile Renk. "Onun psikolojik etkileri, insanlar üzerinde hiç fark edilmeyen gizli bir ilgisi var. Altüst edebiliyor insanı, çok önemli hayatî bir konu" diyor renkler için. Öğrencilerine renkleri nasıl anlattığından bahsediyor, "Her renk ayrı bir dünyadır, ayrı bir kişiliktir, ayrı bir insan gibidir. Onun huyunu suyunu bilmek gereklidir. Size ben bir kırmızı dediğim zaman hangi kırmızıyı aklınıza getirebiliyorsunuz. Yüzlerce binlerce çeşit kırmızı var. O kırmızın şiddeti, koyuluk derecesi ve bir rengi doğru bilmek, çözmek, onun hangi renklerle arkadaşlık edebileceği, hangi renklerle birlikte bir resmin içine girebileceğini bilmek önemlidir."
İstanbul Resimleri, Ritmik Kurgu ya da Ritmik Titreşim olarak adlandırılan eserlerinin yer aldığı yeni sergisinde ise Devrim Erbil'in son dönem resimlerinde vardığı noktalar ve yeni dönemde yapacağı atılımların habercisini taşıyan eserleri yer alıyor.
Erbil yeni atılımları için "Soyutların daha ileriki boyutlarında akılla duyguyu, şiirle gerçeği birleştirme çabalarımın yeni bir boyutu olarak ele alınabilir. Bu benim yolumun bir doğa tutkusunun vardığı son nokta olarak 50. yılın sonunda bunlarla uğraşacağım. Bir de 50. yılın sonunda gelecek birtakım projelerim var, sürpriz olsun" diyor. Devrim Erbil'in Teşvikiye, Artium Sanat Evi'ndeki resim sergisi 24 ocaka kadar sanatseverlerini bekliyor olacak...