Güneydoğu’daki operasyonların ve çatışma ortamının sona erdirilmesi talebiyle "Bu suça ortak olmayacağız" bildiriye imza atan 1128 akademisyen arasında yer alan ve ardından 'kaçma şüphesi' olduğu gerekçesiyle tutuklanan Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi'nden akademisyen Kıvanç Ersoy, kendi tutukluğu üzerinden 17-25 Aralık yolsuzluk operasyonlarının kilit ismi Reza Zarrab'ın ABD'de tutuklanmasını irdeleyen bir yazı kaleme aldı. "Benim 14 yıllık devlet memuru olarak, 14 yılda aldığım tüm maaşı toplasan alınamayacak bir saati o hediye verebiliyor birine" diyen Ersoy, "Rıza Sarraf Türkiye'de tutuklanmadı, 'öyle bir şey olsa önüne yatacak olan' bakanlar bile vardı. Ben, her gün evinde ya da işinde bulunabilecek bir akademisyen “kaçma şüphesiyle” tutuklandım. Ben de Amerika'da tutuklanmazdım. Ders verebilirdim, konferansa katılabilirdim, araştırma yapmaya gidebilirdim ama tutuklanmazdım" ifadesini kullandı. "Öğrencilerim derslerde beni anıyormuş. Hâlâ 'uslanmayan' arkadaşlarım benim için imza topluyormuş. Sağ olsunlar" diyen Ersoy, "Onun böyle bir destekten yoksun olduğu açık. Herhalde kimse o tutuklanmasın diye imza vermez. Senin yerinde olmak istemezdim Rıza Sarraf. Hapis, tecrit hepsi çekilir çekilir de, senin yerinde olmak çekilecek şey değil" dedi.
Kıvanç Ersoy'un Birgün'de "Rıza Sarraf ve ben..." başlığıyla yayımlanan (14 Nisan 2016) yazısı şöyle:
Rıza Sarraf 1983 doğumluymuş, bense 1980.
Bugünlerde ikimiz de dünyanın bir yerlerinde tutukluyuz. Herhalde başka da ortak bir noktamız bulunamaz.
Ben 36 senelik ömrümün 23 senesini ögrencilikle geçirdim. Cahit Arf'ın kurduğu mezun olmaktan onur duydugum ODTÜ Matematik Bölümü'nü bitirip, yüksek lisans ve doktoramı yaptım. İşim araştırmak, öğrenmek ve öğretmektir; bilimdir.
Benim bilimle, öğrenmeyle geçen yıllarımda Rıza Sarraf'ın neler yaptığını medyadan okuyoruz. Şurası kesin ki zengin olmuş. Ne şekilde olduğunu yine medyadan gördük, öğrendik. Maşallah malı mülkü bizim gibilerin çenesini yoracak cinsten. Benim 14 yıllık devlet memuru olarak, 14 yılda aldığım tüm maaşı toplasan alınamayacak bir saati o hediye verebiliyor birine. Benim ise fazla bir şeyim yok. Bir devlet üniversitesinde doçentim, kadrolu bir işim, az buçuk maaşım, sağ olsun babamın aldığı 2000 model Peugeot marka bir de arabam var. Malk mülk olarak birikmiş bir şeyim de yok. Paranın çoğuna hiç tamah, etmedim hayatta, daha fazlasında da gözüm yok.
Asıl zenginliği başka bir yerde bulmuşum. Arkamdan “dürüsttür” demeyen ne dostum var ne de düşmanım. Cezaevine girdiğimden beri yolumu gözleyen ama dimdik duran bir ailem, beni iş için yurtdışına gitti sanan 5 yaşında bir oğlum var. Suçsuz olduğumu bilen milyonlar var.
Rıza Sarraf için "dürüsttür" diyecek kaç kişi vardır bilemem. Elbet onu da sevenler, yolunu gözleyenler vardır. Ona suçsuz diyen kaç kişi vardır bilmem. Diğer yandan ona “hayırsever işadamı” denirken bana ve benim gibi barış istediği için imza atan meslektaşlarıma neler denmedi ki. “Aydın müsveddeleri, sözde akademisyenler, karanlıksınız karanlık!”
Rıza Sarraf Türkiye'de tutuklanmadı, “öyle bir şey olsa önüne yatacak olan” bakanlar bile vardı. Ben, her gün evinde ya da işinde bulunabilecek bir akademisyen “kaçma şüphesiyle” tutuklandım. Ben de Amerika'da tutuklanmazdım. Ders verebilirdim, konferansa katılabilirdim, araştırma yapmaya gidebilirdim ama tutuklanmazdım. Rıza Sarraf orada tutuklandı.
Herhalde ikimiz de benzer hücrelerde kalıyoruzdur. Cezaevleri mahrumiyet alanlarıdır, çoğu birbirine benzer. Beni destekleyen meslektaşlarım hapishane kapısında açık dersler yapıyormuş. Öğrencilerim derslerde beni anıyormuş. Hâlâ “uslanmayan” arkadaşlarım benim için imza topluyormuş. Sağ olsunlar.
Onun böyle bir destekten yoksun olduğu açık. Herhalde kimse o tutuklanmasın diye imza vermez. Senin yerinde olmak istemezdim Rıza Sarraf. Hapis, tecrit hepsi çekilir çekilir de, senin yerinde olmak çekilecek şey değil.
* Tutuklu akademisyen (Silivri Kapalı Cezaevi C Blok No 6)