Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Yönetim Kurulu, ülkede basın ve düşünceyi ifade özgürlüğü ihlallerinin her gün arttığına dikkat çekerek, "Gazetecileri itibarsızlaştırmaya kimsenin gücü yetmeyecektir" denildi.
"Ahlak polisi göndererek meslektaşımız Hülya Kılınç ve onun kimliğinde gazetecileri itibarsızlaştırma çabası da iktidarın demokrasi ayıplarına bir yenisi olarak eklendi"
Açıklamada, "Evrensel gazetecilik değerleriyle gazetecilik yapılabilen ülkelerin 10 yılına sığmayacak basın ve düşünceyi ifade özgürlüğü ihlallerinin Türkiye’de bir haftada yaşanabildiğine yine tanıklık ettik. Haftaya Libya'da hayatını kaybeden Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) personeline ilişkin yaptıkları haber nedeniyle Murat Ağırel, Barış Pehlivan ve Hülya Kılınç’ın cezalarının onanması ve tutuklanmalarıyla başladık. Ancak bu süreçte benzeri görülmemiş bir olay yaşanmıştır. Manisa’da tutuklanarak cezaevine gönderilen Hülya Kılınç ile ilgili işlemleri infaz masası polislerinin yapması gerekirken, ahlak masasından bir kadın polis görevlendirilmiştir. Ahlak polisi göndererek meslektaşımız Hülya Kılınç ve onun kimliğinde gazetecileri itibarsızlaştırma çabası da iktidarın demokrasi ayıplarına bir yenisi olarak eklenmiştir. Hülya Kılınç, Murat Ağırel ve Barış Pehlivan serbest bırakılmıştır." denildi.
Açıklamada şu ifadelere yer verildi:
"Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK), gazeteci Ayşenur Arslan’ın Türk Mukavemet Teşkilatı’yla (TMT) ilgili görüşleri nedeniyle Halk TV’ye para ve beş kez program durdurma cezası vermiştir. Yine gazetecilik ve izleyiciler cezalandırılmıştır.
Mersin Büyükşehir Belediyesi'nin entegre atık tesisi ihalesiyle ilgili haber yapan Mersin Haberci gazetesi sahibi ve muhabiri ise CHP İl Gençlik Kolları’nın boyalı ve yumurtalı saldırısına uğramıştır. Böylece eleştirel gazeteciliğe tahammülsüzlüğün yeni bir örneği yaşanmıştır.
Şırnak’ın Cizre ilçesinde yapılan ev baskınında Mezopotamya Ajansı (MA) muhabiri Zeynep Durgut gerekçe gösterilmeden gözaltına alınmıştır.
"Gazetecilerin hedef gösterilmesi olağan hale geldi"
Görüldüğü gibi gazetecilerin hedef gösterilmesi olağan hale gelmiştir. Gazetecilerin gözaltına alınması için hukuka ve adalete uygunluk şartı aranmadan her türlü gerekçe kullanılmaktadır.
Bu koşullarda gazetecilik yapmanın adeta olanaksız olduğu görülmektedir. Ancak bu ülkenin güçlü bir gazetecilik damarı vardır. Bu mesleği onuruyla, özveriyle yapan meslektaşlarımızı kimsenin engellemeye, itibarsızlaştırmaya, tehdit etmeye hakkı yoktur. Tarihe not düşen yaşadıkları dönemin tanığı bu gazetecileri kimse unutmayacaktır. Ancak gazetecilere bu haksızlığı, zulmü, şiddeti gösterenleri kimse hatırlamayacak ve affetmeyecektir.”