31 Aralık 2023 12:43
Türkiye, siyasi açıdan oldukça hareketli, ilklerin ve önemli değişimlerin yaşandığı bir yılı geride bırakıyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kazandığı Mayıs seçimleri, seçim yenilgisi sonrası muhalefet ittifakının dağılması ve Cumhuriyet Halk Partisi’nde (CHP) ilk kez bir kurultayda liderin değişmesi, 2023 yılına damga vuran önemli siyasi gelişmeler olarak tarihe geçti. 2024'te ise siyasetin ana gündemi 31 Mart'ta yapılacak yerel seçimler olacak.
6 Şubat 2023'te meydana gelen ve 50 binden fazla kişinin hayatını kaybetmesine, yüz binlerce insanın anılarını ve acılarını yanlarına alarak zorunlu olarak göç etmesine neden olan Kahramanmaraş merkezli depremler 2023'te siyasetin de, ülkenin de gündemini tümüyle değiştirdi.
Depremden etkilenen illerde seçimlerin yapılıp yapılmayacağı tartışması yaşansa da, Yüksek Seçim Kurulu (YSK) bu illerde seçimlerin yapılabileceği yönünde karar verdi.
18 Haziran 2023’de yapılması gereken Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili genel seçimi tarihinin öne çekilmesinde ise cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci tura kalması halinde Kurban Bayramı tatiline denk gelecek olması etkili oldu. Erdoğan’ın seçimlerin 14 Mayıs’ta yapılmasına ilişkin kararı 10 Mart’ta Resmi Gazete’de yayımlandı.
Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem için oluşturulan Altılı Masa'da yer alan siyasi partiler, seçim ittifakı kararı aldı. Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), İYİ Parti, Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi, Gelecek Partisi, Saadet Partisi ve Demokrat Parti’den oluşan altı siyasi parti, Millet İttifakı olarak ortak cumhurbaşkanı adayı çıkarma ve parlamento seçimlerinde ittifak yapma kararı aldı.
İttifakta ilk kriz “kazanacak aday” tartışması nedeniyle yaşandı. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığına karşı çıkan İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener 3 Mart'taki Genel İdare Kurulu (GİK) toplantısı sonrası, “Geldiğimiz noktada İYİ Parti bir kıskaca alınmış, dayatmaya mecbur bırakılmış, ölümle sıtma arasında tercihe zorlanmıştır ve elbette buna boyun eğmeyecektir” diyerek masadan kalktı.
Altılı Masa’yı “kumar masasına” benzeten Akşener, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na da “Milletimiz sizleri sevdi, bağrına bastı ve bugün de çok kritik bir kırılmanın eşiğinde sizi göreve çağırıyor” sözleriyle adaylık çağrısı yaptı. İki belediye başkanı, Kılıçdaroğlu’nun iradesi dışında hareket etmeyeceklerini belirterek, bu çağrıya olumsuz yanıt verdi.
Ancak "bitti" denilen ittifakın devamı için arka kapı diplomasisi yürütüldü, iki belediye başkanı Akşener ve Kılıçdaroğlu ile görüşmeler yaptı. İmamoğlu ve Yavaş’ın, seçimin kazanılması halinde Cumhurbaşkanı Yardımcısı olmaları koşuluyla Akşener 6 Mart’ta masaya döndü.
Akşener’in, iki belediye başkanının Cumhurbaşkanı Yardımcısı olması koşuluyla “vetosunu” kaldırmasının ardından, CHP lideri Kılıçdaroğlu, Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı oldu.
Yavaş ve İmamoğlu’nun yanı sıra, beş siyasi partinin genel başkanının Cumhurbaşkanı Yardımcısı olacakları duyuruldu. Bazı parti yöneticileri de “kabinede yer alacakları için” milletvekili adayı olmadı veya aday gösterilmedi.
Hakkındaki kapatma davası nedeniyle Halkların Demokratik Partisi (HDP) seçimlere girmeme kararı aldı.
HDP’liler Yeşil Sol Parti (YSP) çatısı altında seçime girdi.
YSP’nin başını çektiği Emek ve Özgürlük İttifakı, parlamento seçimlerine kendi adaylarıyla gitti ancak cumhurbaşkanlığı seçiminde Kılıçdaroğlu’nu destekleme kararı aldı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ise gittikçe derinleşen ekonomik sorunlar nedeniyle, 21 yıllık iktidarının en zor koşullarında seçime gidiyordu. Muhalefet, Kılıçdaroğlu’na destek veren yelpazenin genişlemesi nedeniyle moral üstünlükle seçime hazırlanırken, Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) cephesinde ilk kez “seçimin kaybedilme ihtimali” konuşulmaya başlandı.
Cumhur İttifakı bu noktada Yeşil Sol Parti’nin Kılıçdaroğlu’na destek vermesini, “beka söylemi” ve "muhalefeti terörle işbirliği içinde göstermeye" dönük seçim stratejisini devreye soktu.
Erdoğan ayrıca, önceki seçimlerde Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) ve Büyük Birlik Partisi (BBP) ile yaptığı Cumhur İttifakı’nı, Yeniden Refah Partisi (YRP) Demokratik Sol Parti (DSP) ve Hür Dava Partisi (HÜDA PAR) ile genişletti.
Milliyetçi ve göçmen karşıtı söylemiyle öne çıkan Ümit Özdağ’ın genel başkanı olduğu Zafer Partisi, eski MHP milletvekili Sinan Oğan’ı küçük bazı partilerle oluşturduğu ATA İttifakı'nın cumhurbaşkanı adayı olarak ilan etti.
CHP’den ayrılarak Memleket Partisi’ni kuran Muharrem İnce de partisinin cumhurbaşkanı adayı oldu ve Yüksek Seçim Kurulu, 31 Mart’ta dört adayın ismini ilan etti.
Bu süreçte İnce hakkında, sahte seks kasetleri sosyal medyaya düştü. Muhalefete “seçim kaybettiren isim” olacağı yönünde eleştiriler alan İnce, baskılara dayanamayarak, seçime üç gün kala adaylıktan çekildi.
14 Mayıs seçiminin sonucu, iktidar için de muhalefet için de sürpriz oldu. Cumhurbaşkanlığı seçiminde oyların Erdoğan yüzde 49,5'ini, Kılıçdaroğlu ise yüzde 44,9'unu aldı. "Yüzde 50 artı 1" koşulu nedeniyle cumhurbaşkanlığı seçimi ilk kez ikinci tura kaldı.
Seçimin sürprizi ise yüzde 5,4 oy alan ATA İttifakı’nın adayı Sinan Oğan oldu.
Milletvekili seçiminde ise Cumhur İttifakı Meclis'te çoğunluğu sağladı.
Cumhurbaşkanlığı seçiminin ilk turunda hayal kırıklığı yaşayan Kılıçdaroğlu, ikinci tur öncesi strateji değişikliğine gitti. İktidarın “Muhalefet terörle yan yana, işbirliği yapıyor” propagandasının seçmenin kafasını karıştırdığını düşünen Kılıçdaroğlu, ikinci turda milliyetçi bir söyleme yönelme kararı aldı.
Seçimin kritik olduğunu gören Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Kılıçdaroğlu, ATA İttifakı’nın desteğini almak için harekete geçti. İttifakın adayı Sinan Oğan, Cumhur İttifakı’na destek açıklarken, Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ aralarında kayyum sisteminin devamını da öngören “ittifak protokolü” imzalanması koşulunu getirdi. Özdağ’ın önerisini kabul eden Kılıçdaroğlu’nun, İçişleri dahil üç bakanlığın Zafer Partisi’ne verilmesini de içeren “gizli protokol” imzaladığı ortaya çıktı.
28 Mayıs’ta yapılan cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci turunda Erdoğan, oyların yüzde 52,18'ini alarak bir kez daha cumhurbaşkanı seçildi. Kılıçdaroğlu’nun oy oranı ise 47,82’de kaldı.
Muhalefet, büyük umutlarla girdiği seçimi bir kez daha kaybetti. 28 Mayıs, Millet İttifakı için sonun başlangıcı oldu.
Hükümetteki iki bakan dışındaki tüm isimlerin milletvekili seçilmesi nedeniyle Cumhurbaşkanı Erdoğan kabinesinde kapsamlı değişikliğe gitti. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca ile Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy dışındaki bakanlar değişti.
2015'ten bu yana MİT Başkanlığı görevini yürüten Hakan Fidan, Dışişleri Bakanı olarak kabinede yer aldı. Cevdet Yılmaz Cumhurbaşkanı Yardımcısı, Ali Yerlikaya İçişleri Bakanı, Mehmet Şimşek de Hazine ve Maliye Bakanı oldu.
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın ise Fidan’dan boşalan MİT Başkanlığı’na atandı.
Seçim yenilgisinin ardından CHP’de iç tartışma başladı. İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, genel başkan dahil partide köklü değişim çıkışı yaptı. Seçim sonrası Merkez Yönetim Kurulu’nu (MYK) değiştiren Kılıçdaroğlu, “gemiyi güvenli limana yaklaştırma” gerekçesiyle, genel başkanlıktan istifa etmeyeceğini duyurdu ve İmamoğlu’nu bir kez daha İBB Başkan Adayı olarak açıkladı.
İmamoğlu da tercihini İstanbul’dan yana yapınca, “kendisine görev düşmesi halinde görevden kaçmayacağını” açıklayan Grup Başkanı Özgür Özel’in genel başkan adaylığı için önü açıldı.
CHP’nin 4-5 Kasım’da yapılan 38. Olağan Kurultayı’nda ise Özgür Özel, parti tarihinde ilk kez genel başkanı kurultayda yenen isim olarak partinin yeni genel başkanı oldu.
Seçim yenilgisinden Kılıçdaroğlu ve CHP’yi sorumlu tutan İYİ Parti, Millet İttifakı'nın dağıldığını duyurdu. Seçimlerin hemen ardından Olağan Kongresi’ni toplayan İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, bundan sonra "tek başına yürüyeceklerini" ilan etti. Akşener, 26 Ağustos’ta Afyonkarahisar’daki mitingde de yerel seçimlere kendi adaylarıyla gireceklerinin mesajını verdi.
CHP ilk başta açıklamaları “el yükseltme” hamlesi olarak yorumladı. O dönem CHP Genel Başkan Adayı olan Özgür Özel de, seçilmesi halinde Akşener’in kapısını çalacağını söyledi. Ancak İYİ Parti'de GİK, 13 Eylül’de 81 ilde seçime kendi adaylarıyla girme kararı aldı.
CHP Genel Başkanı seçilen Özgür Özel, 30 Kasım’da Akşener’i ziyaret ederek, yerel seçimlerde işbirliği yapılmasını önerdi. Ancak Özel’in teklifini görüşen İYİ Parti'de GİK seçimlere “hür ve müstakil girme” kararını değiştirmeyince, CHP ile ittifak olasılığı gündemden kalktı.
İYİ Parti yönetiminin “kendi adaylarıyla seçime girme kararı” sonrası bazı milletvekilleri, parti yöneticileri ve GİK üyeleri, en azından Ankara ve İstanbul’da yerel seçimlerde ittifak yapılması gerektiğini savunarak partiden istifa etti.
İYİ Parti’de iç tartışma sadece ittifak konusunda yaşanmadı. Genel Başkan Akşener’in akrabası da olan Sakarya Miletvekili Ümit Dikbayır, Akşener ailesinin ve Akşeber'in özel kalem müdürü Esma Bekar’ın banka hesaplarını yasa dışı yollardan incelettiği iddiası ile başlayan tartışmalar nedeniyle partiden ihraç edildi.
AKP ile seçim ittifakını savunan Eskişehir Milletvekili Nebi Hatipoğlu istifa edip bu partiye katılırken, Ankara Milletvekili Adnan Beker de partiyle yollarını ayırdı. Mansur Yavaş’a destek açıklayan Ankara Milletvekili Yüksel Aslan, İBB Başkanı İmamoğlu’na destek açıklayan İBB İYİ Parti Grup Başkanvekili İbrahim Özkan ile yedi belediye meclisi üyesi de İYİ Parti’den istifa etti.
HDP hakkındaki kapatma davası nedeniyle bu partiden ayrılanlar Yeşil Sol Parti çatısı altında yola devam kararı aldı. 15 Ekim’de yapılan 4. Olağan Kongre’de partinin hem eş başkanları, hem de ismi değiştirildi.
Kongre'de Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (HEDEP) adını alan partinin yeni eş genel başkanları ise Siirt Milletvekili Tuncer Bakırhan ile Adana Milletvekili Tülay Hatimoğulları oldu. Yargıtay, eski partilerden Halkın Demokrasi Partisi'nin (HADEP) adını çağrıştırdığı gerekçesiyle partinin HEDEP kısaltmasını kullanamayacağı yönünde karar alınca, partinin kısaltılmış ismi bu kez DEM Parti oldu.
Mayıs seçimlerinin hemen ardından yerel seçim çalışmalarını hızla başlatacağını duyuran Cumhurbaşkanı Erdoğan, AKP kadrolarını yenilemek için olağanüstü kongre kararı aldı. AKP’nin 7 Ekim’de yapılan 4. Olağanüstü Kongresi’nde Erdoğan yeniden genel başkan seçilirken, Merkez Karar ve Yönetim Kurulu’nda (MKYK) kapsamlı değişikliğe gidildi.
Erdoğan, parti vitrini olarak da nitelendiririlen Merkez Yönetim Kurulu’nda (MYK) ise sınırlı değişiklik yaptı. Uzun yıllardır Erdoğan hükümetlerinde bakan, Başbakan, TBMM Başkanı, Genel Başkanvekili olarak görev alan Binali Yıldırım, liste dışı kaldı.
25 Nisan 2022’de tutuklanan avukat Can Atalay, 14 Mayıs'ta Türkiye İşçi Partisi'nden (TİP) Hatay Milletvekili seçildi. Ancak Atalay tahliye edilmeyince, TBMM bir kez daha yeni yasama dönemine “tutuklu milletvekili” gölgesinde başladı.
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin “hükümetin ortadan kaldırmaya teşebbüse yardım" suçundan 18 yıl hapis cezasına çarptırdığı Atalay, milletvekili seçilmesinin ardından mazbatasını aldı, tahliye talebinde bulundu. Yargıtay’ın tahliye talebini reddetmesi üzerine Atalay, “kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlâl edildiği” gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) başvurdu.
AYM, 25 Ekim'de 5'e karşı 9 oyla hak ihlalini yerinde gördü ve yeniden yargılanarak tahliye edilmesi için dosyayı 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderdi. Mahkeme ise Atalay için hüküm verildiği gerekçesiyle dosyanın Yargıtay 3. Ceza Dairesi’ne gönderdi. Yargıtay 3. Ceza Dairesi, 8 Kasım’ta, örneğine rastlanmayan bir karar aldı. AYM kararına uyulmaması gerektiğini savunan Daire, AYM üyeleri hakkında da suç duyurusunda bulundu.
Bunun üzerine Atalay’ın avukatları ikinci kez AYM’ye hak ihlali başvurusu yaptı. AYM, 21 Aralık’ta ikinci kez Atalay dosyasında hak ihlali kararı verdi. AYM’nin gerekçeli kararını açıklamasının ardından 13. Ağır Ceza Mahkemesi, ikinci kez dosyayı Yargıtay 3. Ceza Dairesi’ne gönderdi. Yargı organları arasındaki kriz nedeniyle, Atalay, yeni yıla da cezaevinde girecek.
AKP ve MHP, önceki seçimlerdeki ittifakı yerel seçimlere de taşıma kararı aldı. 30 büyükşehirde ortak aday çıkarma kararı alan AKP ve MHP, büyükşehir statüsünde olmayan 22 ilde ise kendi adaylarıyla yarışacak. 26 ilde ise yine ortak adaylarla seçime girilecek.
Muhalefet cephesinde ise kapsamlı bir ittifak beklenmiyor. İYİ Parti’den seçim işbirliği için olumlu yanıt alamayan CHP, DEM Parti’nin de nabzını yokluyor. Önceki seçimlerin tersine, Batı illerinde de aday çıkarma kararı alan DEM Parti ise yerel düzeyde işbirliklerine kapıları kapatmamakla birlikte, Batı'da güçlü oldukları bazı yerlerde kendilerine destek verilmesini istiyor.
CHP’nin Mayıs seçimlerinde ittifak yaptığı DEVA Partisi ile Meclis’te ortak grup kuran Saadet ve Gelecek Partisi kendi adaylarıyla yerel seçimlere girmeye hazırlanıyor.
Yerel seçimler, kuruldukları tarihten bu yana hiçbir seçime tek başına katılmayan bazı muhalefet partiler ve liderlerinin siyasi hayatlarını sürdürmeleri konusunda önemli bir sınav olacak. İYİ Parti, DEVA Partisi, Gelecek Partisi, kendi deyişleriyle ilk kez “seçmenin terazisinde” tartılacak.
İYİ Parti’nin yerel seçimlerden başarılı çıkması halinde, Akşener 2028’deki cumhurbaşkanlığı seçiminin önemli bir aktörü olabilir. Ancak seçimlerden kayıpla çıkması ve CHP’nin elindeki Ankara, İstanbul başta olmak üzere 2019’da kazanılan bazı belediyelerin kaybedilmesi halinde, İYİ Parti’de genel başkanlık değişimine gidebilecek iç tartışmalar başlayabilir.
Mayıs seçimlerinde umduğunu bulamayan CHP, genel başkan ve yönetim değişikliği sonrası, seçmeninin yeniden sandıkla barışmasını umuyor. Kurumsal işbirliği olasılığının zayıflaması nedeniyle CHP, “sağduyulu seçmenin”, sandık ittifakı ile başta Ankara ve İstanbul olmak üzere elindeki büyükşehir belediyelerini yeniden kazanma hesabı yapıyor.
Ancak İstanbul, Adana, Antalya, Mersin gibi illerde 2019 başarısının yakalanamaması halinde CHP’de yeniden bir iç tartışmanın başlaması sürpriz olmayacak.
Siyasi kulislerde, İmamoğlu’nun İstanbul’da seçimi kazanamaması ve eldeki büyükşehir yönetimlerinin kaybedilmesi halinde CHP’de seçim sonrası “olağanüstü kurultay” tartışmasını başlaması yüksek olasılık olarak görülüyor. Kılıçdaroğlu’nun da, kendisi aday olmasa bile, böyle bir başarısızlık durumunda kendisine yakın isimleri genel başkan adayı olarak sahaya sürebileceğine dikkat çekiliyor.
31 Mart'ta yapılacak seçimlerden sonra Türkiye için, aksi bir karar alınmazsa, yaklaşık dört yıllık bir “seçimsizlik dönemi” söz konusu olacak. Bu süreçte, bir süredir yeni anayasa çağrısında bulunan ve son olarak cumhurbaşkanı seçilme çoğunluğunun, “50 artı 1 yerine 40 artı 1'e çekilmesi” için nabız yoklayan AKP’nin yeni anayasa tartışmasını yeniden gündeme getirebileceği belirtiliyor.
AKP ve MHP’nin başını çektiği Cumhur İttifakı’nın halen TBMM'de anayasa değişikliği için yeterli çoğunluğu bulunmuyor. Ancak yerel seçim sonuçlarının, parlamentodaki dengeleri de değiştirebileceği yorumları yapılıyor. Seçimlerde varlık gösterememeleri halinde; İYİ Parti, DEVA Partisi ve Gelecek Partisi’nden kopmalar yaşanabilmesi veya bu partilerle anayasa için uzlaşma sağlanması da ihtimal dahilinde görülüyor.
© Tüm hakları saklıdır.