Kültür-Sanat

Türkiye Beethoven'ı ağırlıyor

DW, Türkiye ile diyaloğu artırmak amacıyla “Beethoven ile Buluşma” adlı bir proje başlattı. Proje kapsamında başlayan etkinliklerle Türkiye ve Almanya arasındaki kültürel bağın güçlendirilmesi hedefleniyor

14 Haziran 2012 14:28

Başak Özay

-Deutsche Welle Türkçe

 

 

Deutsche Welle’nin öncülüğünde düzenlenen Beethoven Festivali’nin Orkestra Kampüsü bölümünün konuğu bu sene Türkiye Gençlik Filarmoni Orkestrası. DW de bu kapsamda Türkiye ile diyaloğu artırmak amacıyla “Beethoven ile Buluşma” adlı bir proje de başlattı. Projenin ayrıntıları İstanbul’da Alman Başkonsolosluğu’nda yapılan basın toplantısı ile kamuoyuna tanıtıldı. Etkinlikler, dün Bilgi Üniversitesi’nde düzenlenen “Güzel bir hayal mi, sağlam bir temel mi? Türkiye Almanya arası ilişkilerde kültür ve eğitimin rolü” adlı panelle devam etti. Panelde iki ülke arasındaki ilişkilerin kültürel faaliyetlerle ne şekilde güçlendirilebileceği tartışılırken, Türkiye ve Almanya arasındaki kültür ve sanat konularındaki yaklaşım farklılıkları da tartışma konusu oldu.
 

"Çabaya ihtiyaç var"

 
İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde DW’nin öncülüğünde düzenlenen panelde Almanya Türkiye arasındaki ilişkilerin geliştirilmesinde özellikle kültür ve sanat alanındaki faaliyetlerin ne denli etkili olabileceği tartışıldı. Panele, Berliner Festspiele tiyatrosunun eski Genel Müdürü Prof. Joachim Sartorius, Berlin'deki Ballhaus Naunynstrasse tiyatrosunun kurucusu ve genel müdürü Şermin Langhoff, Türkiye Gençlik Filarmoni Orkestrası Şefi Cem Mansur ve Radikal gazetesinden Cem Erciyes konuşmacı olarak katıldı. Panelin açılış konuşmasını yapan Prof. Joachim Sartorius, Fatih Akın’ın ‘Crossing the Bridge’ ve Union Yayınevi’nin Türkiye Kitaplığı serisi gibi örneklere dikkat çekerek iki ülke arasında diyalog ortamının yaratılması için bu tür çabalara ihtiyaç olduğunu belirtti:
 
Sartorius, “Bence diyaloğun kesin bir formülü yok. Çok sayıda aktör, ortaklık yapılan kişi ve kurumlar olmalı. Yeni şeyler denenmeli. Bunlara bir bütün olarak yaklaşıldığında diyalog oluşur. Yani umarım, binlerce küçük diyalog, diyalog ortamını yaratır” dedi.
 

Kişisel inisiyatifler

 
Türkiye - Almanya arasındaki ilişkilerde kültür ve sanatın ağırlıklı bir rol oynamadığını savunan Ballhaus Naunynstrasse Genel Müdürü Şermin Langhoff ise kültür alışverişinde kişisel inisiyatiflerin etkin olduğunu belirtti.
 
Şermin Langhoff şöyle konuştu: ‘Ekonomik ilişkiler kendiliğinden gelişiyor, çünkü arkasında bir kâr isteği ve imkanı var. Politik ilişkiler gelişmek ve yürütülmek zorunda diplomatik anlamda. Sanatsal ilişkilerin gelişmesi için ise tek tek kişilere, Goethe Enstitüsü gibi, Anadolu Kültür Vakfı gibi, İstanbul Bilgi Üniversitesi gibi inisiyatif kullanan mekanlara veya Deutsche Welle gibi medya anlamında gerçekten köprü olmaya ve diyalog yaratmak için çabalayan kişi ve kurumlara ihtiyaç var.”
 

Projeler nasıl artırılmalı?

 
Panelde Türkiye ile Almanya arasında kültür alanında bazı önemli atılımlar yapıldığı da belirtildi. Örneğin Prof. Sartorius, Türkiye’de yakında eğitime başlaması planlanan Türk-Alman Üniversitesi ile Tarabya Sanatçılar Akademisi’nin bunun iyi bir örneği olduğunu ifade etti. Peki, bu iki ülkeyi kültürel anlamda birbirine yakınlaştıran projelerin artırılması nasıl sağlanabilir?
 
Gazeteci Cem Erciyes’e göre bunun yolu iletişimden geçiyor: “Ülkeler arası ilişkiler aynı zamanda ülkelerin çıkarları ile alakalı ilişkilerdir. Bunca yıllık diplomasi, politika ve tarih bilgilerimizi yok sayarak, bu konuda tatlı sözler etmeye gerek yok. Ama farklı toplumlar arasındaki farklı kültürler arasında ilişkilerin geliştirilmesi belki de bizim diplomasi, tarih ve siyaset bilgilerimizi yeniden gözden geçirmemizi sağlayacak güzel, umut verici, tatlı sonuçlar doğurabilir. Yani insanlar arasındaki birebir temasın artırılması, insanların birbirinin gözünün içine bakıp birbirinin sesini duyarak birbiriyle tanışmaları, birbirleri hakkındaki önyargıları yıkmaları ve gerçekten birbirlerini tanımaları için en iyi fırsat oluşturuyor.”
 
Cem Erciyes atölye çalışmaları, sanatçıların daha fazla gezmesi, gittikleri yerlerde insanlarla buluşması, ve özellikle gençlerin hareketliliğini artıracak projelerin faydalı olabileceğini ifade etti.
 

Türklerin Almanya'ya uyumu

 
Almanya'daki Türk göçmenlerin Alman toplumuna uyumu konusunda kültür ve sanatın oynayabileceği rol de panelde tartışılan konular arasındaydı. Konuyu müzik perspektifinden değerlendiren Türkiye Gençlik Filarmoni Orkestrası Şefi Cem Mansur, sanatın insanları birleştirici yönüne şu sözlerle dikkat çekti:
 
“Müzik aslında insanı müthiş derecede ileri derecede birleştiren bir güç. Bunu Almanya’daki Türk toplumuna özel olarak konuşursak, Almaya ve Orta Avrupa’daki müziğin kanıtladığı evrenselliğiyle, insanların kendilerini aslında çok daha fazla oraya ait hissedebilmeleri için aslında bir araç olabilir. Entegrasyon iyi bir şey ve müzik bize aslında, entegrasyonun Almanya’da çift kimlikli olabilecek Türk toplumu için de çok olumlu bir araç olabileceğini gösteriyor.”
 
“Beethoven ile Buluşma” projesi çerçevesinde düzenlenen panele katılımcıların ilgisi de büyük oldu. Türkiye’de devlet tiyatrolarının özelleştirilmesine ilişkin güncel tartışmalar da gündeme gelirken, bu konuda iki ülke arasındaki farklılıklara dair izleyiciler kendi görüşlerini dile getirdi. Şef Cem Mansur’un, “Ancak kültür bir ihtiyaç olduğu zaman uygarlıktan söz edebilirsiniz” sözleri ise ülkelerin kalkınmasında ve birbirleriyle de iletişim içinde bulunmasında kültürün oynadığı rolün önemini ortaya koyar nitelikteydi.