Türk Tabipler Birliği (TTB) 50. gününe giren açlık grevleriyle ilgili açıklama yaptı. İstanbul Tabip Odası'nda yapılan açıklamada açlık grevlerinde olan tutuklu ve hükümlülerin sağlık durumlarından endişe ettiklerini belirten hekimler, durumu takip edebilmek için cezaevlerine girmeyi talep etti.
Açıklamada konuşan TTB Başkanı Prof. Dr. Özdemir Aktan, "Biz hekimler için yaşam kutsaldır. İnsanı yaşatmak esastır. Ancak açlık grevinde bulunan insanlara iradeleri dışında müdahalede bulunmak, hekimlik etik değerlerine aykırıdır” diye başladığı konuşmasına şöyle devam etti: "Açlık grevleri fiili olarak ölüm oruçlarına dönüşmüştür. Adalet Bakanlığı'ndan açlık grevinde bulunan tutukluların sağlıklarının yakından izlenmesi için TTB olarak cezaevlerine girip durumu inceleme talebinde bulunduk. Ancak bugüne kadar bu talebimize ilişkin hiçbir yanıt verilmedi"
Aktan, hükümetin müdahalede bulunma eğilimi içerisinde olduğunu belirterek, bu duruma hekimleri alet etmelerine izin vermeyeceklerini belirtti. TTB Başkanı, açlık grevlerinin 50. gününden itibaren kritik aşamayı geride bıraktığını hatırlatarak, bundan sonra nelerin yaşanabileceği konusunda inceleme yapamadıkları için yorumda bulunamayacaklarını söyledi.
1996'dan ve 2000'den tecrübemiz var
İstanbul Tabip Odası Başkanı Prof. Dr. Taner Gören, açlık grevleri ve ölüm oruçlarının farklı kategoride ele alınması gerektiğini vurgulayarak, "Her iki eylem biçimi de, demokratik hakkın kullanımıdır" dedi.
Tokyo ve Malta bildirgelerini hatırlatan Gören, açlık grevinde bulunan tutuklulara müdahalede hekimlerin kullanılamayacağını söyledi. Gören, “1996 ve 2000 yılı açlık grevlerinden tecrübelerimiz var. Aynı acıların yaşanmaması için talebimiz nettir: Cezaevlerine girip eylemcilerin durumlarını hekim olarak takip etmek, edindiğimiz tecrübelerle doğru teşhisler koymak istiyoruz. Hükümetin müdahale girişimi, daha önceleri yaşandığı üzere, sonuçları çok ağır olacaktır” dedi.
TTB Merkez Konseyi Üyesi Dr. Osman Öztürk de, Başbakan'ın "Aç falan yok, herkes bir şeyi yiyor" sözüne vurgu yaparak "1996'daki açlık grevleri sırasında dönemin Adalet Bakanı Şevket Kazan, 2000'deki açlık grevleri sırasında da dönemin İçişleri Bakanı Sadettin Tantan benzer sözler sarf etmişlerdi. Bu acı tecrübelerimizden de biliyoruz; açlık grevlerine bu tür yaklaşımlar sorunu çözmez, tam tersine çözüm ihtimallerini de ortadan kaldırır” dedi.