Medya

"Torunlar İnşaat'taki iş cinayetinde işçilere, 'Ölmeniz gerekiyorsa öleceksiniz!' denildi"

Sorumlulara, 24 taksitte 60 bin lira para cezası verilmişti

29 Mart 2018 13:09

İşyeri Hekimi Uzm. Dr. Gökmen Özceylan, 10 işçinin yaşamını yitirdiği Torunlar'a ait inşaatta meydana gelen kazanın sorumlularına 24 taksitte 60 bin lira para cezası verilmesini değerlendirdi. Özceylan, işçilere, "Ölmeniz gerekiyorsa öleceksiniz!" dendiğini söyledi. 

Gebze'den bir işçi ise yazdığı mektubunda tüm işçileri iş cinayetlerine karşı harekete geçirmeye çağırdı.

Uzman Dr. Gökmen Özceylan'ın Evrensel'de, "Torunlar hukuk cinayeti ne diyor?: Ölmeniz gerekiyorsa öleceksiniz!" başlığıyla (29 Mart 2018) yayımlanan yazısı şöyle:

6 Eylül 2014 yılında hepimizin de takip ettiği, bildiği ve kahrolduğu o geceyi unutmadığınızı biliyorum. Torunlar inşaat GYO’nun Ali Sami Yen Stadı yerine başlattığı inşaatta o gece bir asansör 32 kattan aşağıya içinde bulunan 10 işçi arkadaşımızla yere çakıldı. Arkadaşlarımız orada can verdi. Tam bir iş cinayetiydi yaşananlar. Olay yerine gelen Vali Hüseyin Mutlu ilk açıklamada suçun itirafını yapıyordu farkında olmadan. “Hesap sorulacak, suçlular kanun karşısında hukuk çerçevesinde cezalarını çekecek” diyordu. Hatırlayalım o gece gelen ilk demeci isterseniz.  

“Güvenlik tedbirlerini sonuna kadar almak zorundayız. Tedbirler konusunda neyin eksik olduğunu çok ciddi bir şekilde sorgulamamız gerekiyor. 32. kattan bir düşme var. Çalışmayı itfaiye ekiplerimiz çok kısada bitirecekler. İşçilerin ve inşaat mal-zemelerinin aynı asansör içinde oldukları net. Çalışma saatleri itibariyle hafta sonu saat 19.00’a kadar çalışmanın bitirilmiş olması gerekiyordu ama itfaiyemize gelen ihbar 19.45’tir. Bütün bunlar incelenecek, değerlendirilecektir. İş güvenliği yönünden 8 kişi gözaltına alınmıştır. Adli makamlar ihtiyaç duyarlarsa kendileri açıklama yapacaktır. Şirketten şu ana kadar herhangi bir açıklama yapılmış değildir.”

"Düşse dahi paraşüt sistemi diye bir sistem var o devreye girer"

Sonrasında ardı ardına yetkili açıklamaları ilk tepkileri biraz soğutmak, oluşabilecek infiali bastırmak için gelmeye devam ediyordu. Bu tabii ki anlaşılabilir bir durum. Tüm devletler, hükümetler ve iktidarlar ilk andan olaya böyle yaklaşabilir. Fakat sonra bu iş cinayetinin ayrıntıları yavaş yavaş gün yüzüne çıkmaya başladı. Orada çalışan işçiler televizyon ve gazete kanallarına ardı ardına açıklama yapıyorlardı. O inşa-atın asansör firmasının asansörleri birçok kez bozulmuş. Gerekli bakımları yapılmamış, bırakın bakımlarını bozulan asansörlerin tamiri için bile zorla geliyorlarmış. İşçilerden bazıları işten atılmayı bile göze alarak gerçekleri kamuoyuna duyurmaya çalışıyorlardı. Bu işçilerden belki de en önemlisi, o asansörün operatörü Ercan Kılaguz bütün facianın nasıl geldiğini açıkça haykırıyordu. Savcılığa da kendisinden ifade alınması için başvuruda bulunuyordu. Bütün gerçekleri arkadaşlarına olan bağlılığı ve vicdani sesiyle anlatacağını söylüyordu. Kılaguz ne zaman asansör arıza yapsa yetkililere ilettiğini yaşanabilecek olumsuzluklar için gerekli eğitim almadığını böyle durumlar için kaygılarını ilettiğini ancak hep aynı cevapla karşılaştığını söylüyordu. “Bütün güvenlik tertibatları olduğu gibi devrede. En pahalı asansörü kullanıyoruz. Düşse dahi paraşüt sistemi diye bir sistem var o devreye girer” dendiğini aktarıyordu. Asansörün sürekli düşmesinin işçilerin psikolojisini bozduğunu söyleyen Kılaguz, geçim derdi nedeniyle işçilerin tüm olumsuzluklara rağmen çalışmaya devam ettiğini dile getiriyordu.

Kılaguz, Torunlarda çalışırken, hiçbir eğitim verilmeden ayak üstü “Buna basınca yukarı çıkıyorsun buna basınca aşağı iniyorsun. İşte bu da durdurma düğmesi” denilerek asansör operatörü yapıldığını dile getirdi. Pek çok şeyi operatör olduktan sonra sorarak öğrendiğini kaydeden Kılaguz’un, “Acil stop düğmesi devre dışı  kalırsa, asansör aşağı düşmeye başlarsa ölümcül kaza riski oluşur mu? Burada bizim yapmamız gereken nedir?” sorusuna da aynı yanıt verilmiş: “En pahalı asansörü kullanıyoruz. Düşme anında asansör kendini kilitleyecek ve olduğu katta kalacak.” 

3 duruşma ifadesi alınmadı

Acil stop düğmesinin defalarca devre dışı kaldığını yaşayarak gördüğünü aktaran Kılaguz, yaşadığı düşme olayında da stop düğmesinin çalışmadığını anlattı. Tanık olmasına rağmen 3 duruşmadır tanıklığı dinlenmeyen Kılaguz, savcının da ifadesini almadığını aktardı. Olay sonrası ilk ifadeyi emniyete veren tanık işçilere de “Asıl ifadeyi savcıya vereceksiniz” denildiğini aktaran Kılaguz, olay günü savcıya ulaşmak istediklerini ama ulaşamadıklarını belirterek şunları söyledi: “Savcı hiçbir şekilde bizim ifademizi almadı. Savcı buharlaştı. Olay günü bulamadık. Daha sonrasında da ifademiz alınmadı. Savcı bizim ifademizi almadığı gibi emniyetteki yarım yamalak ifadeler tutanaklara geçirildi ve mahkemeye sunuldu. Oysa biz emniyette ifade verirken olayı açmak istedikçe bize ‘Siz savcılıkta ifade vereceksiniz. Burada çok detaya girmenize gerek yok’ dendi. Biz ne soruluyorsa ona cevap verdik. Orada da adamakıllı ifade veremedik” 

İlk tepkileri, iktidarın ne kadar anlaşılabilirse sonrasında alınan bu tavrı anlamak için sistemi inanılmaz derecede iyi bilmek gerekiyor. Düşünsenize ülkenin o dönemler için belki de en önemli davalarından birisi olan. Torunlar inşaat iş cinayeti davasında en önemli tanığın ifadesini savcılık almıyordu. Yine Kılaguz’ un cümlesi her şeyi anlatıyordu: Savcı buharlaşmıştı.