Usta müzisyen Timur Selçuk, yarın akşam Uniq’te sevenleriyle buluşacak. 50 yıldır müziğin içinde olan Selçuk, konsere temmuzda hazırlanmaya başladığını söylüyor. Selçuk, “Öyle bir sorumluluk duygum var benim. Heyecanım hiç bitmiyor” diyor.
Timur Selçuk, yarın akşam vereceği konserinde 25 eserinin yanı sıra babası Münir Nurettin Selçuk’un iki eserini de seslendirecek. Sonbaharda yeni bir albüm müjdesini veren Selçuk'un Cumhuriyet'ten Öznur Oğraş Çolak'ın sorularını yanıtları şöyle:
-50 yıllık sanat hayatınıza ne çok anı sığdırmışsınızdır? Neler değişti 50 yıl öncesinden bugüne? Hayalleriniz gerçek oldu mu? Peki umutlar yerini buldu mu?
Öyle fazla bir hayalim, umudum yoktu. Hiçbir şey değişmedi. Çünkü babam müzisyen Münir Nurettin Selçuk ve annem tiyatro sanatçısı Şehime Erton çok önemli iki örnek. O bakımdan böyle büyük umutlarla bu işlere girilmeyeceğini onları takip ederek öğrendim. Sadece gerçekten bu işi yapmak istiyor musun, istemiyor musun ve bunu bir iş olarak değil bir soluk alma, bir yaşam biçimi, bir varoluş nedeni olarak yani doğanın, yaradanın sana verdiği yaşam armağınını paylaşarak, üreterek, zulme sessiz kalmadan böyle bir yaşam için var mısın, yok musun?... O bakımdan hiçbir şey değişmedi.
"İyi ki ülkeme döndüm"
-Müzik hayatınızda ne değişti peki?
Müzik anlamında da hiçbir şey değişmedi. Babacım Paris’teyken operadan teklif gelmiş, “Gel bizde çalış” demişler, babam kabul etmemiş. Onunla konuşurken “Oğlum niye kabul edeceğim benim kültürüm farklı, her şeyim farklı. Orada napacağım, gidip de onların operasını mı okuyacağım” derdi. Dolayısıyla bu bana çok büyük bir ders oldu. Kime hizmet edeceğim? 10-11 yıl orada kaldıktan sonra geri döndüm. İki ayrı, Fransız firmasıyla çalıştım. “Ayrılanlar için” önce Fransızcası çıktı, sonra burada çıktı. Daha sonra “Bugün, Yarın, Daima” ikinci çalıştığım firmadan Fransızcaları çıktı. Yine sonra Türkiye’de Türkçeleri çıktı. O bakımdan kime hizmet edeceğim dedim ve döndüm. İyi ki de döndüm inan bana hiç pişman değilim. Çünkü yapacaklarımı ayağımın bastığı bu ülkenin kültüründen aldığım enerjiyle ancak yapabilirdim. Başka türlü yapamazdım hiçbir şey.
-50. yıl konserinde neler bekliyor hayranlarınızı?
Eski şarkılar. Münir babayı da anacağız tabii ki “Kalamış” ve “Beni Kör Kuyularda Merdivensiz Bıraktın” ile. Finalde de “Kalamış”ı hep birlikte söyleyeceğiz. Ama benim şarkılarım ağırlıklı olacak. Diğer konserlerde Münir babaya daha çok öncelik tanıyorduk ama şimdi benim ile ilgili bir akşam, artık babacıktan izin aldık. Ama hiç söylemeden de olmaz.
-Konserlerinizde yaptığınız uzun konuşmalarınız da ayrı bir keyif... Bu konserinizde eminim şarkı aralarında konuşacaksınız. Bir konu belirlediniz mi?
Konuşmayı zaten çok severim. Şarkılar arasında seyirciden aldığım enerjiye göre konuşmalarım şekilleniyor. Çünkü konuşma hazırlarsam keyfi kaçar, tiyatro gibi olur o zaman. Annecim derdi, tamam metin ezberimizde ama o akşamki seyirci doğrultusunda metni tonlarken farklı tonlarız ya da bir sözcüğü çıkarırız gibi... Onun için duruma göre, evet benim çenem durmaz muhakkak konuşurum.
"Heyecanım dik tutuyor"
- Timur Selçuk konsere nasıl hazırlanıyor? Mesela 50. yıl konserine ne zaman hazırlanmaya başladınız?
7 Eylül konseri için hazırlanmaya temmuzun ilk haftası başladım. Artık evde gırgır geçiyorlar benimle. Kendi bestelerin, daha iki ay var konsere diye. Önce 14 Eylül’dü sonra, 7 Eylül’e aldık konser tarihini. “İnsan iki ay önceden kendi şarkılarını bu kadar erken hazırlar mı?” diyorlar. Öyle bir sorumluluk duygum var benim, onu hiç kaybetmedim. Beni genç tutuyor. Heyecanım hiç bitmiyor. Ama güzel bir heyecan bu. Bana çelme takan bir heyecan değil. Dik tutan bir heyecan.
"Hafif müzikle kalmadım"
- ‘50. yıl’ nasıl geliyor kulağınıza?
50. yıl bana bir garip geliyor. Gücümüz olduğu sürece, sesisimiz çıktığı sürece devam. Ders vermeye zaten devam ediyorum. Bilgilerimizi paylaşıyoruz. Bir de ben tiyatro, film, opera, senfonik, bale, müzikal... bir tek hafif müzikle kalmadım bu çok önemli.
-Yeni projeler, belki bir albüm hazırlığı...
Paris’te bestelediğim Nâzım Hikmet ve Orhan Veli müziklerim var. Fransızca ve Türkçe. Yanına notlar almışım: 1968 sabaha karşı 01.30 gibi. Piyano eşliğinde olacak ki şiir gölgelenmesin. Onlara sonbaharda başlıyorum. Yeni bir albüm yani 29 parça olacak.
"Akıl, mantık, vicdan, duyarlılık..."
-2015 yılında bir röportajınızda; “AKP seçimleri kazanırsa ülkeyi nasıl bir gelecek bekliyor” sorusuna “Dört nala bir afete doğru gidiyoruz” cevabını vermişsiniz. AKP seçimleri kazandı, ekonomi malum. Siz bir sanatçı olarak ülkenin son durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz. Yani ‘afete’ kaç kaldı?
Sadece yönetimlerle ilgili getirilecek eleştirilerde akıl; yani eleştirdiğiniz konu hakkında yeterli bilgiye sahip misiniz? Altyapınız var mı? Diyelim ki ekonomi, yeterli bir bilginiz var mı? Eleştirdiğiniz yöneticilerin ekonomi ile ilgili birikimleri hakkında gerekli bilgiye sahip misiniz?
Mantık; ne yapılması gerekirdi? 1923’ten bugüne ben hep 1938 derim Paşanın vefatından sonra. 1938’ten bugüne ülkeyi yönetmiş olanlar. Neleri yapmaları gerekirdi de yapmadılar. Vicdan; vicdanı da buraya katarım. Dolayısıyla bütün bu yapılmamış olanların yükünü şu an Türkiye’yi dört nala sıkıntılara götürenlere yüklemek doğru olur mu? Ve son olarak ‘Duyarlılık’ katarım tüm bu söylediklerime ve derim ki söyleyeceğimiz eleştiriler, tabii yurttaş olarak eleştireceğiz. Bu insanlara, hangi iktidar olursa olsun, desteklemiş olan, oy vermiş olan, ya da aileleri oy vermiş olanları kırmayacak incitmeyecek biçimde olmalı çünkü onların hepsi bizim kardeşlerimiz.
Hal böyle olunca...
Bütün bunları toplayınca akıl, mantık, vicdan, duyarlılık; nasıl sunacağız ben hep ‘ölçü ve edep’ biçiminde derim. O zaman okuyan eleştirdiğimiz kardeşlerimiz de olsa, doğru söylüyor adam derler. Ben bunları zaman içinde öğrendim 50 hatta 60 yaşımdan sonra, dolayısıyla doğrusunun bu olduğunu düşünüyorum.
-Şu an sıkıntılı bir süreçten geçiyoruz?
Tabii ki sıkıntılı günler yaşıyoruz. Ama sıkıntılı günleri bir tek yöneticilerimize mi aktaracağız, yoksa kim seçti ya bu kardeşlerimizi, ben hep kardeşlerimiz derim çünkü doğru yaklaşım budur. Fikirlerini paylaşmasak da, oy vermemiş olsak da kardeşlerimiz, biz seçtik bitti. Silah zoruyla mı aldılar. Dolayısıyla bizim sorumluluk payımız nedir? İleriye dönük kendimizle ilgili bir hesaplaşma sürecine girmiş akıl, mantık vicdan, duyarılılık bunların ışığında nasıl bir oy ya da destek veya eleştiri, ne yapmamız lazım ki, eğer eleştiriyorsak ve iyi bir yerde değiliz diyorsak daha ilerisine gidebilelim. Bu da galiba yılların getirdiği bir olgunluk.
-Gazete okuyor musunuz?
Çok az. Haberlere bakarım. Cumhuriyet ve Sözcü okurum. Ama baştan sona okuyamam artık. O baştan sona okuma sabrım kalmamış. Genellikle takip ederim. Bir de Hürriyet gazetesine bakarım. Bazen hiç aklıma gelmeyecek şeyleri görürüm.