Öneriye göre, örneğin Türkiye Rusya’dan gaz ithal ederken bedelini Ruble ile ödeyecek. Rusya da bizden sebze alırken TL ödeyecek. Hayata geçerse; alım yapan, alım yaptığı pazarın parasıyla ödeyecek.
Önce duruma bakalım.
Türkiye 2015 yılında bu üç ülkeden toplam 51.4 milyar dolarlık ithalat yaparken, 9.7 milyar dolarlık ihracat yapmış. Sonuç hesabında; 41.7 milyar dolarlık net ticaret açığı vermişiz. Yani üç ülkeyle ticarette, net ithalatçıyız.
Buradan hareketle, madem net ithalatçıyız ve ödemeleri de karşı ülkenin parasıyla yapacağız; bu açık veri iken, Türkiye’de ithalatçıların her yıl yaklaşık 17 milyar dolar karşılığı Ruble, 22.5 milyar dolarlık Yuan ve 2.5 milyar dolarlık Riyal ihtiyacı olacak.
Peki neden bunu istiyoruz? Ankara diyor ki; ‘Doların hükümranlığını kırmak’ için.
Bundan sonraki soru ise ‘ne karşılığında’ bu miktarlardaki ulusal paraları bulup satın alacağız ki ödemeyi yapabilelim? Karşılığında TL ödeyerek mi? Yoksa yine dolar ödeyerek mi?
İşin tuhaf tarafı da şu; TL uluslararası piyasalarda bu üç ülkenin de parasından daha fazla kabul görüyor, daha fazla ‘konvertible’ durumda.
İki paralı kapalı bir modelde bakalım.
Peki bu öneri hayata geçerse sonuçta kimin parası daha fazla talep görecek? Net dış ticaret açığı verdiğimiz ülkelerin. Yani Rusya, Çin ve İran’ın parasına talep yaratmış olacağız. İthalatçılarımız ödemelerde ruble, yuan ve riyal kullanacaklar. İthalat siparişi verirken ya da mal teslimatında, ödeme için mal bedelleri kadar bu cinsten paraları bulmaları gerekecek.
Rusya örneğinde, ithalatçılarımız TL verip ruble satın alacaklar. Yani her yıl net olarak kabaca 42 milyar TL satarak ruble alacaklar. Tüm koşullar sabit iken, bunun sonucu ne olur? TL’nin değer kaybetmesi, rublenin değer kazanmasıdır. İthalat yaptığımız para değerleniyor olacak. Ama sorun şurada; karşı taraf yani bize yılda 17 milyar dolarlık net ihracat yapan Ruslar, değerlenen kendi paraları ile ihracat yapmak isteyecekler mi? Hayır.
Bu örnekten çıkan sonuç; hiçbir ülke kendi parasının değerleneceği bir ticaret ya da ödeme seçeneğini tercih etmez. Ne Rusya, ne Çin ne de İran değerli bir ulusal para istemez.
İkinci noktaya da gerçekliğe dönerek bakalım; her ikisi de yüksek oynaklığa ve yüksek piyasa risk grubunda olan iki ülkeden birinin parası ile ticaret yapma fikri çalışmaz. Çünkü kimse, tek başına daha istikrarlı bir döviz (hard currency) yani dolar ya da Euro ile ticaret yapmaktan uzaklaşarak, iki tarafın parasının da daha oynak olduğu çoklu bir kur riskine açık hale gelmek istemeyecektir.
Özetle; ikisi de yüksek oynaklığa sahip, likidite koşulları ‘rezerv paralara’ göre daha düşük bir para ile işlem yapmak, fiyatlama yapmak, gelecekteki nakit akışlarını düzenlemek oldukça zordur.
Üçüncüsü de, ihracat yapanın bedelini kendi ulusal parası ile kabul etmesi halinde kendi ithalatını kendi parası ile yapabiliyor olup olmadığı da önemlidir. Yani Türkiye’ye karşı dış ticaret fazlası olan Rusya’nın tahsilatı ruble olarak yapması halinde, örneğin kendi ithalatını da ruble ile yapabiliyor olması halinde bunu kabul edebilirdi. Ama durum öyle değil.
Ya da henüz tam konvertible bile olmayan yuan için bakalım. Türk ithalatçıların yuan ihtiyacını Çin Merkez Bankası karşılasa bile; ne karşılığında satacak bu yuanları? TL kabul etti diyelim; Çin kendi ithalatını üçüncü ülkelerden TL ile yapabilecek midir? Yanıtı: Zor.
Tüm ekonomik ya da siyasal çalkantıda, tuttukları dolar rezervleri hızla eriyen Rusya, Çin ve Türkiye’nin ‘rezerv para’ tercihinden vazgeçmesi ve ticareti kendi ulusal paraları ile yapması yakın gelecekte zor.
En basitinden şöyle bakalım; Antalyalı domates ihracatçısı, TL ile fiyatlayarak Rusya’ya ihracat yapmak ister mi?
İthalat karşı ülkenin parası ile yapılacak ise ve sonuçta o paraları da dolar ödeyerek bulacaksak bu yol baştan yanlış demektir.
Çözüm basit: Basiretli bir para ve ekonomi politikası izleyerek enflasyonu yüzde 2-3’lere çeker orada tutarsanız, TL’nin istikrarını sağlarsanız; önce kendi yurttaşlarınız döviz tutmaktan vazgeçer ve ticaret partnerlerinizin gözünde de paranızın ‘makbul para’ olmasını sağlarsınız. Böylece ‘doların hükümranlığını’ kırmak için başka bir şeye ihtiyacınız kalmaz.