Medya

TGC Medya ve Çeşitlilik Kılavuzu güncelleştirildi

19 Ekim 2022 11:07

İlk kez 2007’de toplumda dezavantajlı konumda olan grupların medyada adil biçimde temsil edilmesi için hazırlanan kılavuz, günün koşullarına göre güncellenerek tekrar yayınlandı.

İstanbul- Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin (TGC) Medya ve Çeşitlilik Kılavuzu güncellendi. TGC Meslek İlkeleri İzleme Komisyonu’nun çalışmalarıyla güncellenen kılavuza TGC'nin sitesinden ulaşılabiliyor.

Kılavuz, toplumda dezavantajlı konumda olan grupların medyada daha kapsayıcı ve adil biçimde temsil edilmesine yönelik genel ilkeleri içeriyor. Kılavuz, çocuklar, kadınlar, yaşlılar, cinsel yönelim, cinsiyet kimliği, mülteciler, sığınmacılar, göçmenler, engelliler, azınlıklar ve ötekileştirilmiş gruplar başlıklarından oluşuyor.

İletişim Akademisyeni Prof. Dr. Yasemin İnceoğlu (Başkan), Milliyet Gazetesi Okur Temsilcisi Belma Akçura, Medya Okur Temsilcisi Faruk Bildirici, Cumhuriyet Kitapları Yayınevi İçerik Editörü Ümit Aslanbay ve T24 Yazarı Tuğrul Eryılmaz’dan oluşan Meslek İlkelerini İzleme Komisyonu, kılavuzu günün koşullarına uygun hale getirdi. Güncelleme toplantıları, TGC Başkanı Turgay Olcayto, Komisyon Koordinatörleri Başkan Yardımcısı Doğan Şentürk ve Genel Sekreter Sibel Güneş’in katılımıyla gerçekleşti.

Kılavuz ilk kez 2007 yılında TGC, BBC ve İngiltere Büyükelçiliği’nin gazetecilerle, akademisyenlerle ve sivil toplum örgütü temsilcileriyle düzenlediği bir dizi toplantı sonunda yayınlanmıştı.

Güncellenen kılavuz şöyle:

 

Medya ve çeşitlilik kılavuzunun, gazetecilerin karmaşık, çok kültürlü dünyayı doğruluk, duyarlılık ve hakkaniyetle ele almalarına yardımcı bir kaynak olması hedeflenmiştir.

Temel görevler;

* Medya çalışanları, çeşitli kültürlerden grup ve bireylerin eğitim, sağlık, güvenlik, istihdam ve barınma gibi temel hizmetlerden yararlanırken karşılaştıkları engel ve güçlükleri, medya aracılığıyla yansıtarak, bu sorunların çözümüne ve daha eşitlikçi bir toplumsal düzenin sağlanmasına katkıda bulunmalıdır.

* Medya çalışanları özellikle haber ya da diğer içerikle doğrudan ilgisi yoksa, ırk, etnik köken, cinsiyet kimliği, yaş, fiziki farklılık, din ve mezhep belirtmemelidir. Etnik ve azınlık kimliklere ilişkin tanımlamaları olumsuz vurgu olarak kullanmamalıdır.

* Medya çalışanları üretecekleri herhangi bir içerikte, kültürel çeşitliliklerden kaynaklanan durumlarla ilgili yapacakları sözel ve görsel seçimlere dikkat etmeli, gruplar hakkında toplumda oluşmuş kalıp yargıların kullanılmasından özellikle kaçınmalıdır.

* Kültürel çeşitliliğe sahip toplulukları tanımlarken ayrımcı, kışkırtıcı veya sansasyon yaratıcı dil kullanılmamalıdır.

* Yaşanan olay ile olaya karışan kişilerin kültürel çeşitlilikleri arasında yanlış yönlendirici ilişki kurulmasına yol açabilecek ve düşmanlaştıracak imalar kullanmaktan kaçınmalıdır.

* Çeşitli kültürel kimliklere sahip bireylerin haber kaynağı ve uzman olarak medyada kendilerini ifade etmelerine olanak tanımalı, içerik üretiminde de kişi ve toplulukların kendileri hakkında yaptıkları tanımlamaları esas almalıdır.

* Irkçı, ayrımcı, aşağılayıcı görüşler ve nefret söylemine karşı mesafeli bir tavır sergilemeli, meşrulaştırmamalı, bu tür söylemlerin yanlışlığını vurgulayacak üslup kullanmalıdır. Bu tür görüş ve iddiaların yayımlandığı içeriklerde mutlaka sorgulayıcı olmalı, karşı değerlendirme ve bilgilere de yer vermelidir.

* Bütün canlıların yaşam hakkına saygı duymalıdır. Hayvanlarla ilgili haberleri insan odaklı yazmamalı; hayvan hakları savunucuları ve uzmanların görüşlerine de yer vermelidir. Hayvanları endüstrinin terimleriyle tanımlamamalıdır.

ÇOCUKLAR

* Medya, çocukları istismar, suç ve yoksulluğun çaresiz kurbanları, suçlu kişiler veya zavallı masumlar olarak göstererek çocuk sömürüsüne ortam hazırlamamalıdır.

* Haberciliğin, olumsuzluklara odaklanan yaygın anlayışının dışına çıkılarak, çocuklarla ilgili olumlu gelişmelere ve onların başarı öykülerine yer verilmelidir.

* Çocuklardan politik konularda görüş ve değerlendirme alınmamalı; suç ile ilişkili olaylarda mağdur ya da fail çocukların yüz görüntüleri ve kimlikleri asla yayımlanmamalıdır.

KADINLAR

* Haberlerde kadınları ve yeteneklerini küçümseyen yaklaşım ve cinsiyetçi dil terkedilmeli, toplumsal cinsiyet eşitliğini gözeten kadın odaklı habercilik yapılmalıdır.

YAŞLILAR

* Medya, yaşlılık dönemindeki insanların, gelirin azalması ve toplumsal statü kaybının yanı sıra, bilişsel ve fiziksel gerileme ile ortaya çıkan "yoksunluğun" meşrulaştırılmasına, hak kayıplarına uğratılmalarına ve ayrıştırılmalarına karşı durmalıdır. İleri yaştaki insanların yaşam hakkına saygı göstermelidir.

*Yaşlılar mağdur, yalnız, beceriksiz, savunmasız, bakıma muhtaç hatta topluma bir yük olarak gösterilmemelidir.

CİNSEL YÖNELİM VE CİNSİYET KİMLİĞİ

* Dile yerleşmiş, homofobik ve transfobik sözcük, söylemler ve kalıp yargılar terkedilmeli, onun yerine eşitlikçi bir söylem geliştirilmelidir.

* Hiçbir birey cinsel yönelimleri ve/veya cinsiyet kimlikleri ne olursa olsun, görüş, deneyim ve uzmanlık alanındaki bilgileri bu kimliklerinden bağımsız olarak topluma yansıtılmalıdır.

MÜLTECİLER, SIĞINMACILAR, GÖÇMENLER

* Medya içeriği oluşturulurken mülteci, sığınmacı ve göçmenlerle ilgili doğru terminoloji kullanımına özen gösterilmeli, gerektiğinde uzman kuruluşların desteğine başvurulmalıdır.

* Yaşam koşullarının olumsuzluğu aktarılırken insan onurunun korunması ilkesine uyulmalı, onları kurbanlaştırmak yerine, aralarında yeni hayat kurma amaçlarına ulaşan ve başarı hikayesi yazanların da olduğuna dikkat çekilmelidir.

* Mülteci, sığınmacı ve düzensiz göçmenlerle ilgili her türlü içerik üretirken mutlaka onların da görüşleri alınmalı, sorunlarının yansıtılması ve çözüm yolları bulunması için çaba harcanmalıdır.

ENGELLİLER

* Engelliliğin insani bir durum olduğunu pekiştiren, onların eşit yurttaş olduğunu unutmadan, dışlayıcı ve ayrımcı olmayan bir yaklaşım sergilenmeli, engelli bireylerin yaşadıkları sorunların yapısal nedenlerine odaklanan haberler yapılmalıdır.

AZINLIKLAR VE ÖTEKİLEŞTİRİLMİŞ GRUPLAR

* Medya, çoğunluğa göre “azınlık” durumunda olanların, yurttaşlık statülerini sorgulayan, yok sayan veya reddeden üsluptan kaçınmalı, tüm ötekileştirilmiş grupların yaftalanmasını engelleyen kapsayıcı, eşitlikçi bir yaklaşım izlemelidir. Böylelikle çeşitli topluluklar arasında gerilim yaratacak konularda toplumsal barışın ve karşılıklı anlayışın güçlenmesine katkıda bulunabilir.