Cumhuriyet yazarı Tayfun Atay, şeytanın verdiği vesveselerin imam hatiplileri 'kandıramayacağını' anlatan videoyu eleştirerek, "imam hatipli kızların şeytanı yanlış yerde aradığı" görüşünü savundu. Atay, "Hâlbuki… Dinî vakıf yurtlarında bırakın kız çocuklarını, erkek çocuklarına tecavüz eden, ama ağzından da “Bismillah”lar düşmeyen sakallı-takkeli sapkınlarda “Şeytan”ın izini sürmelerini beklerdim ben imam-hatipli kızlarımızın…" diye yazdı.
Kayseri Anadolu Kız İmam Hatip lisesi öğrencileri yaptığı imam hatiplilerin "asla kısa etek giymeyeceğini ve erkeklerle tanışmayacağını" anlatan kısa film şöyle:
Tayfun Atay'ın Cumhuriyet gazetesinin bugünkü (14 Ekim 2016) nüshasında yayımlanan 'İmam-Hatipli kızlarımız ‘Şeytan’ı nerede aramalı?' başlıklı yazısı şöyle:
“Türbanlı şeytan” meselesine, daha doğrusu “fantezi”sine salı günkü yazımın ardından aynı akşam Yavuz Oğhan’ın radyo programında devam ettik. Ben programa bağlanmadan önce Kayseri Kız Anadolu İmam Hatip Lisesi öğrencileri tarafından hazırlanmış filme teknik olarak destek verdiğini belirten bir şahıs telefondaydı. Ve “Şeytan”ın söz konusu kısa filmde neden türbanlı-tesettürlü olduğuna şöyle açıklık getirdi: Senaryosundan kurgusuna ve oyunculuğuna kadar baştan sona imam-hatip liseli kız öğrencilerin emeğiyle hazırlanmış filmde rol alan bir kızımız, temsilini gerçekleştirdiği “Şeytan” da olsa onu oynarken başörtüsünü çıkarmaktan kaçınmış.
Bir bakıma denilebilir ki “Şeytan”ı başörtüsüz oynayıp kendince günaha girmektense onu mahsusçuktan da olsa hidayete erdirmeyi tercih etmiş!..
Ben bunu duyunca ilk önce yazımda ne kadar büyütmüş, abartmış ve yorumumda “uçmuşum” diye düşündüm. Ama sonra kendime de çok haksızlık etmemem gerektiği noktasına vardım.
Nasıl ki bir kitap üretilip raflara konduktan sonra yazarının olmaktan çıkar ve okura mal olursa, bir oyun ya da film de sahneye konduğunda artık seyircinindir.
O yüzden filme dair, “Dünyayı ‘Şeytan’ın hükmü altında sayan bir dini taassuba dayanıldığında tesettür de kâr etmez” şeklindeki “okuma”ma sahip çıkıyorum.
Böyle bir dünyada “Şeytan” tesettüre de girer demeye getirdiklerini düşündüm ben imam-hatipli kızlarımızın…
Tabii bunun yanı sıra bu kılık altında, yani tesettürlü bir kız arkadaş olarak “Şeytan” bizi erkeklerle yazışmaya, buluşmaya, konuşmaya, flörte ve de bu arada kısa eteğe kışkırtır demeye getirdiklerini düşündüm ben imam-hatipli kızlarımızın…
Ve nihai olarak, erkeklerle konuşan, yazışan, buluşan, arkadaşlık eden, kısa etek giyen, otobüse şortla binen hemcinslerimiz de “Şeytan”ın hükmü altındadır demeye getirdiklerini düşündüm ben imam-hatipli kızlarımızın…
Hâlbuki…
Dinî vakıf yurtlarında bırakın kız çocuklarını, erkek çocuklarına tecavüz eden, ama ağzından da “Bismillah”lar düşmeyen sakallı-takkeli sapkınlarda “Şeytan”ın izini sürmelerini beklerdim ben imam-hatipli kızlarımızın…
Kendi yaşlarındaki, hatta daha da küçük kız çocuklarını başka bir inanca sahip diye seks kölesine çeviren Müslüman- militan erkeklerde “Şeytan”ın izini sürmelerini beklerdim ben imam-hatipli kızlarımızın…
Onlarla aynı yaştaki çocukları bombalara sarıp sarmalayıp yüzlerce insanın ölümüne yol açacak şekilde patlatıp parçalattıranlarda “Şeytan”ın izini sürmelerini beklerdim ben imam-hatipli kızlarımızın…
Bu doğrultuda…
İslâm’ın şefkatini Time dergisine bırakmayacak şekilde “Maide-32”yi zikrederek, “Her kim bir can kurtarırsa, bütün insanlığı kurtarır” ayetine vurguyla “Ben İmam-Hatipliyim” diye hazırladıkları filmde boy göstermelerini beklerdim ben…
Kayseri Kız Anadolu İmam Hatip Lisesi öğrencilerimizin!..
Oysaki benim bu beklentilerimin çok ama çok altında…
“Şeytan”ı oynarken dahi “hicab üzere” olma noktasında takılıp kalmış bizim imam-hatipli kızlarımız…
Tuhaf belki ama bunda bile “Şeytan”ın parmağı yok mu diye düşünesi geliyor insanın…
“Şeytan”ı oynarken onun oyununa gelmiş olmak gibi!.