Kültür-Sanat

Tahribat ve isyan: Nadin Labaki ve Hatice Meryem'in yetimleri

Nadin Labaki ve yazar Hatice Meryem, ailenin de ötesinde daha üst bir sorumluyu işaret etmiyorlar mı?

23 Şubat 2019 00:00

Didem Karasulu*

Lübnanlı yönetmen Nadin Labaki’nin Cannes Film Festivali Jüri Özel Ödülü sahibi filmi Kefernahum’un başrol oyuncusu oğlan çocuğu Zain. Hatice Meryem’in Yetim* * adlı son romanının ana karakteri kız çocuğu. Bu çocukların yazgılarını bir yazıda kesiştirense, anne babaları hayattayken birer yetim olmaları.

Zain. Arapça güzel demek. Bütün çocuklar güzel olduğundan. Çirkinliğin, çocukları maruz bıraktığımız hayatın kendisi olduğundan. Onlara, ihmal, istismar, yalnızlık, terk edilmişlik, çaresizlik sunduğumuz, hatta hatta hepsinin ötesinde onları bir ölüm kalım mücadelesinin içine attığımız, onlara reva gördüğümüzün mağduriyet, yoksulluk ve savaşlar olduğu dünyanın bizatihi çok mu çok zalim olduğundan.

Zain’in anne babası hayatta. Zain bir yetim. Zain okula gitmek istese de gönderilmez. Zain boyu kadar ocak tüplerini evlere taşır. Zain ebeveyn rolünü üstlenir: Kendisinden birkaç yaş küçük kız kardeşine kol kanat olur; kız kardeşi adet görmeye başladığında kimse anlamasın da kardeşini elin adamına vermesinler diye kanlı külodunu yıkar.

Zain’in sevgisiz, umarsız, çocuklarını sadece çıkarları doğrultusunda kullanan anne babasına öfkesi bilendikçe bilenecek, canhıraş karşı duruşuna rağmen kız kardeşinin başka bir adama satılmasıyla onları reddetmeye varan hiddeti evi terk etmesine neden olacak ve onu Beyrut’un yoksul mahallelerinde bir ölüm kalım mücadelesine sokacaktır.

Yetim’in küçük kız çocuğu. Anne babası hayatta. O bir yetim. Anne babası boşanınca yatılı okula bırakılan, bir süreliğine hafta sonları hatırlanan, zaman geçtikçe neredeyse hepten unutulan bir kız çocuğu. İhmal edilmenin yarattığı suçluluk duygusu, kendi dışına taşamayan, bir yolunu bulup ağusunu akıtamayan öfke bir çocuğa ne kadar kötülük edebilir? Onu kendi canını almaya kadar ileri götürebilir mi?

Evden kaçan Zain, Etiyopyalı kaçak göçmen Rahil ve bebeğiyle bir barakada yaşamaya başlar. Çoğumuzun hayal bile edemeyeceği bir sefalet içinde. Zain’e şefkatle davranan Rahil bulduğu geçici işlerde çalışırken, Zain’in payına bir kez daha ebeveyn rolü düşer.

Benzer bir ebeveyn rolü, Hatice Meryem’in yetimine de düşer. Kendisinden küçük bir çocukla yarenlik ederken, bu çocuğa yatılı okul ortamında hayatta kalmanın yollarını öğretirken aslında kendisidir hayatta kalma savaşı veren.

Mütemadiyen savaşlar çıkaran sistemin mağduru Rahil ortadan kaybolduğundaysa, kelimenin tam manasıyla Zain ve bebek için bir ölüm kalım mücadelesi başlar. Hayatta kalma ve yaşaması kendisinin yaşamasına bağlı olan bir bebeği hayatta tutma mücadelesi. Açlıktan ölmesin diye küçük bir çocuğun bir bebeği, başka bir bebekten çaldığı bir biberon sütle, buz parçalarının üzerine serptiği şekerle beslemesi… Bundan daha korkunç bir çaresizlik, yetişkinler içinse daha büyük bir utanç olamaz.

Zain, nasıl ki annesinin onları aslında hep terk etmiş olduğunu anlayınca ihlâl ve inkârla beslediği öfkesini başta aile kurumu olmak üzere kurulu düzene yöneltirse, Yetim’in kız çocuğu da, içini kavuran ihmal ve yalnızlaştırılmanın yangısını yanıp tutuştuğu bir ödetme arzusuyla kötücüllüğe, yıkıcılığa dönüştürür. “Bilenmişim. Tabanca misali kurulmuşum,”(sf.92) der. “Kendimi imha edecek bir teknoloji henüz icat edilmemişti.”(sf.75) Kendinden küçük çocuklara eziyet edebilir, sınıf arkadaşlarının kafasını yarabilir, yavru kedileri annesinden ayırıp, onlara hayatta kalma dersi verebilir.

Filmin sonlarına doğru hakim Zain’e, anne babandan ne yapmasını istiyorsun diye sorduğunda, onun cevabı, “Çocuk yapmasınlar!” olur. Yetim’in kız çocuğunun benzer çığlığı gibi: “Çocukları dünyaya getirip onları terk eden ebeveynlerden nefret ediyorum.”(sf.121)

Zain’in anne babası hakime, “Biz mi suçluyuz?” diye sorup, “Bizim yerimizde olsanız sizler daha beter olurdunuz,” diye isyan ettiklerinde, Yetim’in kız çocuğu, “…çocukların ölüm korkusu yaşamayacağı ve kendilerini suçlu hissetmeden büyüyeceği bir dünya” (sf.154) ihtimalinin olup olmadığını kendine sorduğunda, yönetmen Nadin Labaki ve yazar Hatice Meryem, ailenin de ötesinde daha üst bir sorumluyu işaret etmiyorlar mı?


*Çevirmen

**Hatice Meryem, Yetim, İletişim Yayınları, 2019