03 Mart 2025 13:17
Güncelleme: 03 Mart 2025 13:31
T24 Haber Merkezi
Halkın İklim Kanunu'ndan yapılan açıklamada, AKP'li vekillerin imzasıyla Meclis'e sunulan İklim Kanunu Teklifi'ne ilişkin olarak; "İklim Kanunun halkın nezdinde meşruluğunun sağlanabilmesi için tüm politika yapım süreçleri katılımcılığa ve hesap verebilirliğe açık olmalıdır. Kanun teklifi hazırlanırken halkın politika yapım sürecine katılımı devre dışı bırakılmıştır" ifadeleri kullanıldı.
AKP milletvekillerinin imzası ile İklim Kanunu Teklifi 20 Şubat 2025’de TBMM Başkanlığına sunuldu. 24 Şubat’ta Çevre Komisyonu üyelerine dağıtıldı ve 26 Şubat’ta komisyon toplantıya çağrıldı. Teklifin görüşülmesi aynı gün tamamlandı, yakın bir tarihte Genel Kurul’da görüşülmesi bekleniyor.
Halkın İklim Kanunu, teklife ilişkin olarak şu açıklamayı yaptı:
"İklim Kanunun halkın nezdinde meşruluğunun sağlanabilmesi için tüm politika yapım süreçleri katılımcılığa ve hesap verebilirliğe açık olmalıdır. Kanun teklifi hazırlanırken halkın politika yapım sürecine katılımı devre dışı bırakılmıştır. Sivil toplum kuruluşlarının, meslek örgütlerinin, sendikaların ve bilim insanlarının hazırlık sürecine katılımı kısıtlanmış, toplumun tüm kesimleri paydaş olarak ele alınmamıştır. Halkın İklim Kanunu katılımcılığa açık olmalı ve toplumun tüm kesimlerinin fikirlerini içermelidir. Kanun ile sorumluluk alanları tanımlanmalı ve sorumlular daima hesap verebilir olmalıdır.
Ekosistemler plansız ve kâr odaklı madencilik, enerji, sanayi, endüstriyel tarım ve hayvancılık ve yapılaşma baskısından kurtarılmalı; ormanlar, sulak alanlar, denizler ve kıyılar rant ve talana karşı korunmalıdır. Kanun teklifi, ekosistem odaklı bütüncül bir yaklaşım içermemekte, iklim krizinin nedenini yalnızca sera gazı salımına bağlamakta, doğal yutak alanların hızlı tahribatını göz ardı etmektedir. Ekosistemler, ulusal ve uluslararası tüm sınırları aşan bütüncül yapıları gereği bileşenleri açısından tekil değerlendirmeye tabi tutulamaz. Halkın İklim Kanunu, arazi kullanım planlamasının, enerji, sanayi ve madencilik faaliyetlerinin, endüstriyel tarım ve hayvancılığın, kentsel tasarımların ve yapılaşmanın, üretim-tüketim biçimlerinin ve ekonomik modellemelerin ekosistem üzerindeki baskısını tümden ele almalı ve en aza indirecek önlemler içermelidir.
İklim afetlerine dirençli kentler ve kırsal yerleşimler yaratılmalı, afet eylem planları, gıda ve su politikaları iklim krizi gerçekliği dikkate alınarak hazırlanmalıdır. Kanun teklifi, kuraklık, sel, yangın, sıcak dalgaları gibi iklim krizinin mevcutta yaşanan ve gelecekte sıklığı ve şiddeti artarak yaşanacağı öngörülen afet etkileri konusunda uyum politikalarına değinmemektedir. Tespit, önleme, hazırlık ve yönetim gibi bir dizi süreçle planlanması gereken afet yönetimi sürecinin güçlendirilmesi gerekliliği açıktır. Halkın İklim Kanununda yaşam alanlarımızı ve doğayı yıkıcı afet etkilerinden koruyacak mekanizmaların bağlayıcı olarak ortaya koyulması gerekmektedir. İklim krizine dirençli, yerel ve doğa ile uyumlu üretimi destekleyecek tarım politikaları geliştirilmeli, olası gıda krizlerine ve açlığa karşı toplumun tüm kesimlerini koruyacak önlemler alınmalıdır. Su varlıkları sermayenin denetimsiz büyümesi için metalaştırılmamalı; enerji, sanayi, madencilik, kentleşme, endüstriye tarım ve hayvancılık sektörlerinin baskılarından korunmalıdır.
İklim krizi risklerine eşit maruz kalınmadığı hesaba katılmalı, toplumsal cinsiyet eşitliği yaklaşımı benimsenmelidir. Kanun teklifi, toplumsal cinsiyet eşitliği perspektifiyle oluşturulmamıştır. İklim krizinin kadınlar, LGBTİ+lar ve çocuklar üzerindeki etkileri sadece can kaybı/hastalık gibi olgularla sınırlı kalmamakta, krizin yarattığı felaketler kadınları, LGBTİ+ları ve çocukları şiddete ve cinsel istismara daha açık hâle getirmektedir. Gelir dağılımında ve istihdamda kadınlar ve LGBTİ+lar haksızlığa daha çok uğramaktadır. Halkın İklim Kanunu, iklim krizinin etkilerine karşı kadınları ve tüm farklı cinsel yönelimli bireyleri güvence altına almalıdır.
Tüm doğa, canlılar ve toplum için sağlıklı yaşam hakkını güvence altına alacak düzenlemeler yapılmalıdır. Kanun teklifi, iklim krizi sürecinde gelişen sağlık risklerine dair herhangi bir önlem ortaya koymamakta, insanların ve diğer tüm canlıların sağlıklı yaşam hakkını güvence altına almamaktadır. İklim kanununda ekosistem sağlığını onaracak ve koruyacak önlemler alınmalı, insan sağlığını etkileyen çevresel faktörleri göz ardı edilmemelidir. İklim krizi yüzünden artacak kronik hastalıklar, salgınlar, sıcak dalgaları ve afetler yüzünden artacak diğer sağlık sorunlarına müdahale edebilecek iklim krizine dayanıklı bir sağlık sistemi oluşturulmalıdır. Bu sağlık sistemi başta emekçiler, işsizler, yoksullar, çocuklar, yaşlılar, kadınlar, LGBTİ+lar ve engelliler gibi toplumun en çok ezilenleri olmak üzere tüm toplumun ayrımsız ve ücretsiz ulaşabileceği toplumcu bir sistem olmalıdır. Halkın İklim Kanunu, hava kirliliği başta olmak üzere fosil yakıtların bugün neden olduğu çevre ve sağlık sorunlarını da ele alan bütünlüklü bir iklim eylemi planlamalıdır."
Şakir Paşa Ailesi: Aile albümü mü, yasak aşk arşivi mi? |
Günün öne çıkan haberleri...TIKLAYIN - Yıllık enflasyon ENAG'a göre 79,51, TÜİK'e göre 39,05 oldu TIKLAYIN -Kira artış oranı belli oldu TIKLAYIN - İşte Devlet Bahçeli'nin Selahattin Demirtaş'la görüşmesinin perde arkası |
© Tüm hakları saklıdır.