Öte yandan araştırmalar doğum oranları düşük ülkelerde çok sayıda kişinin daha fazla çocuk sahibi olmak istediğini ancak sosyal ve ekonomik nedenlerden dolayı çocuk sahibi olmama kararı aldığını gösteriyor.
Diğer taraftan, kişilerin çocuk sahibi olmasını engelleyen bazı fiziksel faktörler de doğum oranlarındaki düşüşü etkiliyor.
Araştırmalar, erkeklerde sperm sayılarının azaldığını, testosteron düzeylerinin düştüğünü, erektil disfonksiyon (sertleşme bozukluğu) ve testis kanseri vakalarının arttığını gösteriyor.
Yüzen hücreler
İskoçya'daki Dundee Üniversitesi'nde üreme alanında tıbbi araştırmalar yapan ve pratisyen jinekolog olan Sarah Martins Da Silva, "Spermler mükemmel hücreler. Çok küçükler, yüzebiliyorlar ve vücudun dışında yaşamaya devam edebiliyorlar. Başka hiçbir hücre bunu yapamıyor" diyor.
Görünüşte küçük değişiklikler, bu son derece uzmanlaşmış hücreler, ve özellikle bir yumurtayı dölleme yetenekleri üzerinde ciddi bir etkiye sahip olabiliyor.
Üremede bu hücrelerin en önemli yönleri, etkili bir şekilde hareket etme yetenekleri, şekilleri, boyutları ve sayıları.
Erkekler kısırlık testi yaptırdığında bunlar inceleniyor.
Sperm sayısının üremede çok ciddi rol oynadığını söyleyen Kudüs İbrani Üniversitesi'nde epidemiyoloji profesörü olan Hagai Levine, "Genelde bir mililitre meni içerisinde 40 milyon spermin altına düştüğünüzde üremede sorunlar görmeye başlarsınız" diyor.
Levine'in 2022'de yaptığı bir çalışmada, 1973-2018 yılları arasında sperm sayısının her yıl ortalama olarak yüzde 1,2 oranında düştüğü tespit edildi.
2000 yılından itibaren ise azalma oranı yüzde 2,6'nın üstüne çıktı.
Levine, bu hızlanmanın çevresel veya yaşam tarzı faktörlerinin neden olduğu epigenetik değişikliklere, yani genlerin çalışma düzenindeki değişikliklere bağlı olabileceğini söylüyor.
Levine, bu azalmanın nesilden nesile arttığını düşünüyor.
"Sperm sayısındaki azalma erkeklerde, belki de insanlıkta kötü sağlığın göstergesi" diyen Levine, "Bir halk sağlığı kriziyle karşı karşıyayız ve bu sorunu geri döndürebilecek miyiz bilmiyoruz" ifadelerini kullanıyor.
Uzmanlar, bireysel yaşam tarzı değişikliklerinin sperm kalitesindeki düşüşü durdurmak için yeterli olamayabileceğini, havadaki zehirli kirleticiler gibi çok daha geniş çevresel tehditlerle mücadele edilmesi gerektiğini söylüyor.
Zehirli bir dünya
İngiltere'deki Nottingham Üniversitesi'nde veterinerlik alanında öğretim görevlisi ve araştırmacı olan Rebecca Blanchard, evlerde bulunan kimyasalların erkeklerin üreme sağlığı üzerindeki etkilerini araştırıyor.
İnsanlarla yakın bir yaşam sürdüren ve aynı ortamları paylaşan köpekleri gözlemleyen Blanchard, bazı kimyasalların hormon sistemlerimizi bozabileceğini ve hem köpeklerin hem de erkeklerin üreme sağlığına zarar verebileceğini ortaya koyuyor.
Blanchard'ın araştırması, ağırlıkla plastiklerde ve gündelik ev eşyalarında bulunan kimyasalları inceliyor.
Blanchard'ın bulguları, plastiklerin, evde kullanılan ilaçların, gıda zincirinde ve havada bulunan kimysalların doğurganlığa verdiği zararları gösteren diğer birçok araştırmayla örtüşüyor
Bu kimyasalların erkeklerin yanı sıra kadınları ve bebekleri de etkilediği düşünülüyor.
Yapılan araştırmalar, 'siyah karbon', 'sonsuz kimyasallar' ve ftalatların rahimden bebeklere ulaştığı tespit edildi.
Öte yandan iklim değişikliğinin de erkeklerin üreme sağlığını etkilediği düşünülüyor.
Hayvanlar üzerinde yapılan birçok çalışma, spermin yükselen hava sıcaklıklarına karşı savunmasız olduğunu öne sürüyor.
Sıcak hava dalgalarının böceklerde sperm kalitesini düşürdüğü gözlemleniyor.
İnsanlarda da benzer etkiler tespit ediliyor.
2022'de yapılan bir araştırma, küresel ısınmanın veya sıcak ortamlarda bulunmanın sperm kalitesini olumsuz etkilediğini öne sürüyor.
Kötü beslenme alışkanlıkları, stres ve alkol
Çevresel etkilerin yanı sıra kötü beslenme alışkanlıkları, hareketsizlik, stres ve alkol ile uyuşturucu kullanımı gibi bireysel yaşam tercihleri erkeklerin üreme sağlığını olumsuz etkileyebiliyor.
Öte yandan erkeklerde ileri yaşta çocuk sahibi olmanın da sperm kalitesini etkilediği düşünülüyor.
Uzmanlar egzersiz ve sağlıklı beslenme alışkanlıklarını öneriyor.
Blanchard, organik gıdaların ve plastiksiz ürünlerin tercih edilmesi gerektiğini söylüyor.