Etrafımızı kuşatan 12-13 yaşlarındaki çoçuklara "Sosyal medya hesabı olmayan kimse var mı?” diye sorduğumuzda, hep bir ağızdan "Hayır” cevabını veriyorlar. Neustadt/Wied'deki Wiedtal Lisesi'nin 7'inci sınıf öğrencileri topyekün çevrimiçi. Favori platformları olan WhatsApp, Instagram, Snapchat ve Youtube'da saatlerce vakit geçiriyorlar.
Okul Müdürü Wolfgang Latz, "Biz kırsal bölgede yer alan bir okuluz. O yüzden sosyal medya bizim için büyük nimet. Çünkü çocuklar, kar nedeniyle otobüsler işlemediğinde ailelerine hemen mesajlaşma platformları üzerinden verebiliyor. Ayrıca yakınlarda hiç kütüphane yok. Bu nedenle internet, çocuklar için aynı zamanda önemli bir bilgi kaynağı” diyor.
Ancak yine de Wiedtal Lisesi'nde bir süredir mutlak bir cep telefonu yasağı geçerli. Öğrencilerin tenefüslerde şiddet içerikli videoları izlemeleri ve derslerde öğretmeni dinlemek yerine sosyal medyada vakit geçirmeleri nedeniyle okul saatlerinde telefonların kapalı tutulması kuralı getirilmiş.
Sosyal medya özellikle kız çocuklarını mutsuz ediyor
Tabii madalyonun bir de arka yüzü var. Sürekli çevrimiçi olmak ve sosyal ağlar üzerinde yapılan bilgi bombardımanı, küçük çocukların dahi dikkatini dağıtıyor. Ev ödevi yapmak ya da dışarıda oyun oynamak yerine sosyal medyada vakit geçirmek, çocuklara çok daha cazip geliyor.
İngiltere'deki University of Essex'in uzun süredir üzerinde çalıştığı bir araştırma, sosyal medyadan kaynaklanan olumsuzlukları ortaya koyuyor. Buna göre sosyal medya hesabı bulanan 10 yaşındaki çocuklar, sonraki beş yıl içinde sürekli şekilde kendilerini daha kötü hissediyor. Araştırmacıların dikkatini çeken en önemli hususlardan biri de, kız çocuklarının erkeklere göre daha mutsuz olması.
Araştırmayı kaleme alan Cara Booker, bu durumu şöyle açıklıyor: "10 yaşında bir çocuk, sadece olumlu paylaşımlar yapan insanların kötü günler de geçirebileceğini anlayacak düzeyde değil. Yani sadece başkalarının paylaştığı güzel ve heyecanlı olayları görüp, kendi hayatlarını sıkıcı buluyorlar ve bu da mutsuzluğa neden oluyor."
Yeni takipçiler "ödül" olarak algılanıyor
Wiedtal Lisesi'ndeki öğrencilerin bu konudaki görüşlerini öğrenmek üzere onlara bir form dağıtıp, sorduğumuz sorulara yazılı olarak cevap vermelerini istiyoruz. Ancak yazılı cevap onları tatmin etmiyor. Parmak kaldırıp meramlarını sözlü olarak da anlatmak istiyorlar. 12 yaşındaki bir erkek öğrenci "Yeni takipçi kazanmak beni mutlu ediyor” diye cevap veriyor. Yaşıtı bir başka öğrenci ise "Takip edilmek ve ilgi görmek için Instagram'da paylaşım yapıyorum” diyor.
Amerikan Michigan State Universty'den Dar Meshi, sosyal medyadaki her olumlu yorum ve beğeninin, beynimizdeki ödüllendirme sistemini harekete geçirdiğini söylüyor ve ekliyor: "Burası, aynı zamanda seks yapıldığında ya da uyuşturucu kullanıldığında da hareke geçen beyin bölgesi.”
Baskı ve stres artıyor
Çocuklar konuştukça, sosyal medyanın aynı zamanda bir baskı ve stres kaynağı olduğu da ortaya çıkıyor. Örneğin hemen cevap verilmeyen bir WhatsApp mesajı, arkadaşlar arasında gerilim ve güvensizliğe yol açabiliyor. Çünkü herkesin her zaman ve her yerde ulaşılabilir vaziyette olduğu varsayılıyor. Çok sayıdaki WhatsApp grubundaki tartışmalara anında dâhil olmayanlar, önemli gelişmeleri kaçırma ve grup dışına itilme endişesi yaşıyor. Sonuçta hiç kimse, dışlanmayı göze alamıyor. Kız öğrencilerden biri, bazı kızların bu baskıdan bunalarak kendi kendini yaraladığını anlatıyor.
Sosyal bilimci Cara Booker, özellikle kızlar arasında kıyas ve rekabetin had safhada olduğunu belirtiyor. Arkadaşı kadar takipçi elde edip onun gibi ilgi çekme çabası, son derece yıpratıcı olabiliyor. Bu da büyük bir mutsuzluk faktörü haline geliyor. Nörobilimciler arasında yaygın olan bir teze göre, sosyal ağlarda süren beğenilme yarışı, tıpkı uyuşturucu gibi bağımlılık yapabiliyor.
Müstehcen öz çekimlerin vahim sonuçları
Öğrencilerin çoğu, özel hayatıyla ilgili bir paylaşımda bulunan birinin, sadece beğeni ve övgü alamayacağını, olumsuz yorum ve değerlendirmeleri de göğüslemeye hazırlıklı olması gerektiğini söylüyor. Bu nedenle pek çok öğrenci, özel yaşantısıyla ilgili bir paylaşım yapmadan önce iki kez düşünüyor.
Ancak özellikle bazı kız öğrencilerin bu konuda yeterince özenli davranmadığı, Wiedtal Lisesi'nde geçmişte yaşanan vahim olaylarla acı bir şekilde tecrübe edilmiş. Bazı kızlar, güvendiği arkadşlarına müstehcen öz çekimler göndermiş ancak bunlar tüm okula yayılmış. Onarılması mümkün olmayan hasarlar oluşmuş ve utancından okuldan ayrılmak zorunda kalan kız öğrenciler olmuş.
Okul Müdürü Wolfgang Latz, tüm uyarılara rağmen buna benzer olayların yılda en az bir-iki kez tekerrür ettiğine dikkat çekiyor. Çeşitli etkinliklerle hem öğrencileri hem velileri, sosyal medyadan kaynaklanabilecek zararlara karşı uyarmaya çalıştıklarını belirten Latz, konunun aynı zamanada ders müfredatına da alındığını kaydediyor.
© Deutsche Welle