Medya

"Siz 'idam' dedikçe Fethullah 'oh' diyor; yoksa iadeyi istemiyor musunuz?"

Ahmet Hakan, "İdam olsaydı kaç Ergenekon’cu, kaç Balyoz’cu idam edilecekti?" diye sordu

09 Ağustos 2016 14:56

Hürriyet yazarı Ahmet Hakan, demokrasi nöbetlerinde ve AKP Grup toplantısında yükselen 'idam' seslerine ilişkin, "Siz 'idam' dedikçe Fetullah 'oh' diyor" başlıklı bir yazı yazdı. ABD için 'Fetullah’ı iade etmemek için bahane peşinde koşuyor' iddialarında bulunan Hakan, "'İdam... İdam...' diye tutturarak ABD’ye Fetullah’ı iade etmemek için mis gibi bahane verilmesinin ardında ne yatıyor olabilir? Yoksa... Yoksa... Siz aslında iadeyi istemiyor musunuz?" diye sordu.

Ahmet Hakan'ın Hürriyet gazetesinin bugünkü (9 Ağustos 2016) nüshasında yayımlanan "Siz 'idam' dedikçe Fetullah 'oh' diyor" başlıklı yazısı şöyle:

- O muazzam mitingle tüm dünyaya, özellikle de 15 Temmuz'u bir türlü anlamak istemeyen Batı'ya çok güzel, çok anlamlı ve çok mühim bir mesaj vermeye çalıştınız...

Ancak araya idam meselesini sıkıştırdığınız için... Batı medyasından bazıları, o muazzam mitingi sadece “idam” üzerinden gördü. Ne yani? Oldu mu şimdi bu?

*

- Hadi diyelim ki idamı getirdiniz... Evrensel hukuk kuralını bir tarafa bırakacak ve cezayı geriye doğru işletecek misiniz? Böyle bir şey yapacak mısınız?

*

- Azıcık düşünün: İdam cezası söz konusu olsaydı, FETÖ’cülerin kumpasına maruz kalan kaç Ergenekon’cu, kaç Balyoz’cu idam edilecekti? İdam ettikleriniz, sizin “aldanmışız” demenizle geri mi gelecekti?

*

- Tam da ABD’nin Fetullah’ı iade etmemek için bahane peşinde koştuğu bir dönemde... “İdam... İdam...” diye tutturarak ABD’ye Fetullah’ı iade etmemek için mis gibi bahane verilmesinin ardında ne yatıyor olabilir? Yoksa... Yoksa... Siz aslında iadeyi istemiyor musunuz?

*

- Siz idam idam diye tutturdukça... Pensilvanya’dan “Oh... oh...” sesleri yükseliyor... İşitmiyor musunuz?

 

Yenikapı hatipleri

 

- DEVLET BAHÇELİ: Vakar içinde çıktı, vakar içinde konuştu, vakar içinde bitirdi. Biraz fazla öfkeliydi... Biraz fazla tarihin derinliklerine gitti... Biraz fazla Haçlı dedi... Ama yine de büyük alkış aldı. Hiç teklemedi. Partisinin grup konuşmalarından bile daha iyi bir konuşma yaptı. Vurguları falan yerli yerindeydi.

*

- KEMAL KILIÇDAROĞLU: İşi en zor olan oydu... Ama o, müthiş bir konuşmayla zoru kolaylaştırdı. Verilmesi gereken tüm mesajları verdi. Manifestosunu ortaya koydu. Kimsenin işaret etmediği hususlara işaret etti. “Bu adam hitabeti çok iyi öğrendi” dedirtti. Derdini çok iyi anlattı. Saygı uyandırdı. “İyi ki gitmiş bu mitinge” yorumunun yapılmasına neden oldu. Konuşmasının en sonunda “Bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine” diyerek işi bitirdi.

*

- İSMAİL KAHRAMAN: Bilgece konuştu. Sağduyuyu öne çıkardı. Konuşmasında ta Milli Türk Talebe Birliği dönemlerinden kalma bir tınıya yer verse de günün gerektirdiği birlik ve beraberlik vurgusuna fazlaca itina gösterdi. Dengeli, vakur, rol çalmaya çalışmayan bir hatipti.

*

- HULUSİ AKAR: Ses tonu mükemmel... Hitabeti muhteşem... Kitleyle iletişimi harika... Asker selamı vererek ahaliyi coşturması zekice... Orduyu darbeci hainlerden ayırma çabası sonuç alıcı... Kısacası şu soru aklımızdan hiç çıkmadı, çıkmıyor: Hulusi Paşa’nın siyasetçiliği askerliğinden daha mı iyi acaba?

*

- BİNALİ YILDIRIM: Özellikle 15 Temmuz’dan sonra pırıl pırıl parlayan Binali Yıldırım, Yenikapı konuşmasıyla zirveye çıktı. Necip Fazıl’la kendi tabanına, Nâzım Hikmet’le solculara, Ahmed Arif’le Kürtlere, “Çırpınırdı Karadeniz” ile milliyetçilere selam vermesi muazzamdı. Hitabette öyle bir zirve yaptı ki, “hitabeti zayıf” diyenleri utandırdı.

*

- RECEP TAYYİP ERDOĞAN: Bir assolist edasıyla çıktı kürsüye... Hafiften kararan havanın ışığından da yararlanarak deruni bir atmosferi yakalamayı başardı. Soru-cevaplarla miting meydanını avucunun içine aldı. Cumhurun başı olarak cumhuru bir arada tutacak mesajlara özen gösterdi. Hitabetteki malum ustalığını bir kez daha sergiledi.

 

Normalleşme için 10 şart

 

- BİR: Herkesin sonsuz güven duyacağı adil, tarafsız ve bağımsız bir yargı.

*

- İKİ: Dini yapıların, tarikatların, cemaatlerin devlet kurumlarına sızmasının her türlü gerekçesini ortadan kaldıracak bir devlet yapısının tesisi...

*

- ÜÇ: Farklılıklara sonsuz saygı gösterilecek bir toplumsal düzen...

*

- DÖRT: Özgür, tarafsız ve bağımsız bir medya...

*

- BEŞ: Düşünce ve düşünceyi ifade etme özgürlüğünün önündeki tüm engellerin kaldırılması.

*

- ALTI: Kürt sorununu barışçıl yollardan çözmek için müzakerelere yeniden dönüş...

*

- YEDİ: FETÖ’ye karşı mücadelede “söz söyleyenler” ile “örgütün karar mekanizmalarında bulunanlar” arasında bir ayrım yapma...

*

- SEKİZ: Kendi din anlayışını toplumun tamamına dayatmaya kalkanlara karşı ödünsüz mücadele...

*

- DOKUZ: Cumhuriyet’in kurucu değerleriyle kavgaya son...

*

- ON: Dış politikada başlatılan dost sayısını arttırma politikasına tam gaz devam.

 

Bayburt

 

BAYBURT’ta bir grup, “PKK propagandası yapılıyor” falan diye bir yerlere saldırdı.

Çok şükür ki...

Bu tehlikeli tahrik denemesi, çok büyümeden bitirildi.

*

Buradan iddia ediyorum:

Polis görevinin başındayken kim ki kendini polis yerine koyup şiddete başvurursa...

O FETÖ’cü hainlerden bile daha tehlikelidir.

 

Erdoğan nefreti azalarak bitiyor gibi

 

BİR kesimde var olan Erdoğan nefreti, azalarak bitiyor gibi... 

Bu çok iyi bir gelişme.

Çünkü Erdoğan nefreti azalarak biterse... Erdoğan’ın her dediğinin tersini söylemeye ayarlı pozisyonlar terk edilecek. Onun yerine Erdoğan’ın doğru dediğine doğru, yanlış dediğine yanlış diyen yeni bir değerlendirme biçimi devreye girecek.

*

Ay hadi inşallah!

 

15 Temmuz'dan sonra  ordudaki Fethullahçılar

 

MUSTAFA Önsel, Balyoz kumpasından 18 yıl hüküm giymiş emekli albay...

Yazdığı “Ağacın Kurdu” adlı kitap, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne sızan Fetullahçılar konusunda referans kitap kabul ediliyor.

*

Mustafa Önsel, ODAtv’ye yazdığı yazıda 15 Temmuz sonrası ordudaki Fetullahçı yapılanmanın son durumunu şöyle anlatıyor:

*

- Bu kanlı kalkışma ile FETÖ, biraz da kontrol dışı tekme attı. Şu an yaralı. Ölmediği kesin.

- Bundan sonra toplumsal barışı bozabilecek, “ben bittim onlar da bitsin” anlayışıyla çeşitli eylem ve suikastlara hazırlıklı olmalıyız. Toplumsal barışı bozmak ve dış müdahaleye zemin hazırlamak tek seçenekleri...

- Hem sivil hem de polis içinde başka formatlarla varlıklarını kısmi de olsa koruduklarını biliyoruz. Hele TSK’da! Şu an iyimser rakamla en az yüzde 70 civarında subay, astsubay ve uzman çavuş hâlâ sistemde.

 

Ben bu fotoğrafı çok sevdim

 

ZEKÂSINI, hiciv ustalığını, kendine özgü mizahını falan takdir etsem de...

Cübbeli’yle anlaşmam mümkün değil.

Onun din anlayışını, kendi din anlayışıma yakın bulmuyorum.

“Yanmayan kefen” satmaya kalkışması falan...

Hafazanallah!

*

Ama Cübbeli’nin miting meydanında Genelkurmay Başkanı Org. Hulusi Akar’la el sıkışmasından pek memnun oldum.

*

Cumhurbaşkanı’nın başörtülü eşinin elini sıkmamak için protokol adabını bile hiçe sayarak şeytan görmüş gibi kaçan Komutan’dan...

Cübbeli’nin uzattığı eli, zerre kadar çekinmeden ve hiç ama hiç gocunmadan sıkan Komutan’a...

Ne güzel!