Magazin

Sinem Kobal: Kenan, ruhuma ve kalbime öyle bir dokundu ki...

"Biz vicdanı yüksek bir toplumuz, linç kültürüne de direniriz"

22 Ekim 2017 10:23

13 yaşında 'Dadı' dizisiyle oyunculuğa başlayan Sinem Kobal, geçen yıl Tükiye'nin tanınan oyuncularından Kenan İmirzalıoğlu ile evlendi. 1.5 yıl ekranlardan uzak duran Kobal, yeni bir dizi projesiyle ekranlara dönüyor. Evliliğinin "çok güzel" devam ettiğini söyleyen Kobal, "Kenan ruhuma ve kalbime öyle bir dokundu ki eşimi bulduğumu hissettim. Bu çok güzel bir duygu" dedi

Hürriyet'ten Hakan Gence'nin sorularını yanıtlayan  Kobal'ın açıklamaları şöyle:

◊ En son konuştuğumuzda daha durgundunuz, bugünse karşımda neşeli, adeta parlayan bir kadın var... Ne değişti?

- Şu an hayatın keyif aldığım, huzurlu ve mutlu bir dönemindeyim. Ekrana 1.5 sene kadar ara verdim. Geçen sürede dinlendim.

◊ Bu değişimde aşkın etkisi ne kadar?

- Var tabii... Kendimi daha tamamlanmış hissediyorum. Bunun yanında yıllar içinde farkındalığın artıyor, hayata bakış açın değişiyor, hayattan neler istediğine dair çözümlemelere giriyorsun. Ben de bu soruları kendime sormaya başladığımdan beri hayattan daha çok keyif alıyorum. 

◊ Ne istiyormuşsunuz hayattan?

- Akışta olmak ve hayatın sana ne getiriyorsa onu en güzel şekilde yaşamak... Nefes almak bile yeterli ve çok güzel. Bunun farkına varınca rahatlıyor ve hayatın sunduklarını dikkate alıp onların içinde var olmayı öğreniyorsun.

"İçim şükür ve mutluluk kaplıydı"

◊ Kısa süre önce 30 yaşına girdiniz. 30 yaş özellikle kadınlarda kırılma noktasıdır. Pastanızdaki mumları üflerken aklınızdan ilk ne geçti?

- İçim her şey için şükür ve mutluluk kaplıydı. Bundan sonra da mutlu olmayı diledim.

◊ Peki geçmişten bugüne bir hayat muhasebesi yaparsak... Geçen yıllar ve yaşadıklarınız size ne öğretti?

- Önce yaşadığın anda olmayı ve onun tadını çıkarmayı, sonrasında ileriye bakmayı... Ben de şu anda ve gelecekteyim. Bunun yanında içimdeki çocuğu hiç kaybetmedim ama farkındalıklarım arttı.

◊ Ne gibi farkındalıklar edindiniz?

- Ergenlikten itibaren sistemin içinde “Şöyle olmalısın, böyle olmasın”  gibi laflar, toplumsal baskılar ve hedefler içinde büyüyoruz. Bir süre sonra gerçekleri görüyorsun, kendini hayata teslim etmen gerektiğini anlıyorsun. Ve hayatta karşına ne çıkarsa, onu senin için güzel ya da kötü yapanın aslında senin ona nasıl baktığın olduğunu kavrıyorsun.

◊ Peki en büyük pişmanlığınız neydi?

- Çok şükür öyle bir şeyim yok.

◊ En büyük ‘iyi ki’niz?

- Kenan...

"Biz vicdanı yüksek bir toplumuz, linç kültürüne de direniriz"

◊ Güzellik algınız yıllar içinde değişti mi?

- İçi boş bir güzellik bana hiçbir anlam ifade etmiyor. Tabii bedenime özen gösteriyorum. Hayatta ilgilenmemiz gereken ilk şey de bu beden değil mi? Glütensiz besleniyorum. Sporu hayatımdan çıkarmamaya çalışıyorum. Salon sporlarından sıkılıyorum, bu yüzden altı ay kadar boks yaptım. Bana çok keyif verdi.

◊ Peki hayatta nelerle derdiniz var?

- Haksızlıklar. Çevremdeki her türlü haksızlık içimi parçalıyor. Keşke sihirli bir değneğim olsa...

◊ En büyük tutkunuz?

- Hayatta en sevdiğim şey değişime açık olmak. Bu yüzden böyle keskin soruları keskin cümlelerle noktalamak içime sinmiyor. Ben hayatta değişime uğramak için var olduğumuzu düşünenlerdenim.

◊ Ailenizin size kattığı en önemli şey ne?

- Vicdan.

◊ Sizce ne kadar vicdanlıyız?

- Sosyal medya hayatımıza girdiğinden beri bir linç kültürü oluştu. Ama biz vicdanı yüksek bir toplumuz ve buna karşı da direniriz.

"Egoyla büyük savaşlarım olmadı"

◊ Oyunculuğa 13 yaşında başladınız. Ailenin ‘proje çocuğu’ muydunuz?

- Ben kadere inanıyorum, benimki de biraz kaderdi. Çocukken bale yapıyordum. İlk kez dört yaşında AKM’de sahneye çıktım. Sahne ve sonra da oyunculuk yolculuğum başladı. Ailem o zamanlar yaşım ufak olduğu için beni desteklememişti. Benim ısrarımdı. Ama sonra  oyunculuk sevdamı anlayıp destek oldular.

◊ Bir ‘çocuk oyuncu’dan aranan başrol oyuncusuna evrilme hikâyenizde her şey tozpembe miydi?

- Başta yaşadıklarım oyun gibiydi. 16 yaşımda bir röportaj sırasında gazeteci “Çocuk yıldız oldun, ileride kaybolmaktan korkuyor musun” diye sormuştu. İlk kez o zaman “Sanırım korkmam lazım” diye düşündüm. Aradan 17 sene geçti. Bu süreçte hiçbir şey kolay olmadı, çok çalıştım ve emek verdim...

◊ Türkiye’nin gözünün önünde büyüdünüz. Erken yaşta bu işe girdiğiniz için neleri kaybettiniz?

- Gerçekten başka türlüsünü bilmediğim için bu soruya ne diyeceğimi kestiremiyorum. Ama çocuk yaşta tanınır olmak bende otokontrolü geliştirdi. Bunun yanında en zorlayan her anımın takip edilmesi ve sanırım magazindi... Bu duruma da çok dramatik bir açıdan bakmıyorum ama yer yer biraz daha saygı ve sevgi beklediğim oluyor.

◊ Hiç psikolojik destek gördünüz mü?

- Evet. Etrafında yaşadığın her şeyi algılamak için bir dış göze ihtiyacın var. Sadece bu işin yapanlar için değil, herkesin kendine iyi gelen şeylerden kaçmaması gerektiğine inanıyorum.

◊ Bunca yıl göz önünde olmak nasıl bir ego yarattı?

- Bu sorunun cevabı inançlarımla alakalı sanırım. Hayatta hem çok özel hem de bir hiç olduğumuzu yüreğimden hissediyorum. Bu yüzden egoyla büyük savaşlarım olmadı.

"Karşımdakini yere serecek kıvama geldim"

◊ Uzun bir aradan sonra yeniden ekrandasınız. Neden bu kadar beklediniz?

- Kendini geliştirmek için ara vermen gerektiğine inanıyorum. Bence oyunculuk, duyguları keşfetmek üzerine kurulu. Bunun için de kendine gerçek anlamda zaman ayırıp çalışman, hayata değmen ve farkındalıklarını artırman gerekiyor. Benim de hayatta en zevk aldığım şey öğrenmek ve dinlemek. Bu yüzden o zamanı kendime yaratmaya çalışıyorum. Bir de evlendim ve ikimiz de biraz evliliğin tadını çıkarmak istedik. Sonra ‘Yüz Yüze’nin senaryosu geldi ve okuduğum an çarpıldım.

◊ Neydi çarpan?

- Hikâye aşk ve nefret gibi çok güçlü iki duygunun aslında ne kadar birbirinin içinde olabileceğini gösteriyor. Seliha ve Cihangir düşman olduklarını bilmeden birbirlerine âşık oluyorlar. Canlandırdığım Seliha’nın beni en etkileyen tarafı, ne olursa olsun vazgeçmeyip ayakta durması.

◊ Epey dövüş sahneniz var.

- Fiziksel olarak canlandırması kolay bir karakter değil.  Dersler aldım. Kendimi o kondisyona sokmak zordu ama ne kadar acı çeksen de bir süre sonra bedenin o emeğin karşılığını vermeye başlıyor.

◊ Mesela şu an beni yere serebilir misiniz?

- Evet. Başlarda nasıl olacak derken şimdi karşımdakini yere serecek kıvama geldim.

"Onunla birlikte müzik zevkim gelişti"

◊ Geçen hafta Kenan İmirzalıoğlu röportajımızda size olan duygularını anlattı. Şimdi söz sizde... Neydi onu farklı kılan?

- Kenan ruhuma ve kalbime öyle bir dokundu ki Hakan!

◊ Ne hissettiniz?

- Eşimi bulduğumu hissettim. Bu çok güzel bir duygu...

◊ Bir insan karşısındakinin evleneceği erkek olduğunu nasıl anlar?

- İnsan ruhu çok acayip. Hepimizin bir ruh eşi vardır ve onu bulduğun zaman hissedersin derler ya... İşte onu buluyorsun. Sonra da hiç sorgulamadan teslim oluyorsun. Cümlelerle bunu anlatamıyorum, sadece yaşıyorum...

◊ Nasıl bir evlenme teklifi aldınız?

- Bununla ilgili bir sürü haber çıktı, hiçbiri doğru değil. Hayatımın en özel anlarından biriydi. Güzel ve romantik bir evlilik teklifiydi, o kadar diyeyim.

◊ İkiniz de uzun çalışma saatleri nedeniyle hep settesiniz. İnsan âşık olunca yoğun tempo, görüşememe gibi detayların önemi kalmıyor mu?

- Kalmıyor... Emin ol, her şeyin güzel tarafını görüyorsun. Bize hayatımızın getirdiği şeyler, işlerimiz mutluluk katıyor. Tek sorun özlem olabilir... Ama o bile sana mutluluk veriyor.

◊ Bu sezon ikinizin de dizileri var. Kazanan kim olur? Siz mi eşiniz mi?

- Biz biriz. Aramızda öyle bir ayrım yok.

"Özel hayatımızı anlatma taraftarı değiliz"

◊ Peki evlilik sizde neleri değiştirdi?

- Hiçbir şey... En güzel tarafı da bu.

◊ Birlikte neler yapıyorsunuz?

- Çok iyi anlaşıyoruz, bol bol sohbet ediyoruz, keyifli zaman geçiriyoruz. Ama çok fazla anlatma taraftarı değiliz.

◊ O dışarıdan daha ağır, sizse daha kıpır kıpır duruyorsunuz. Birbirinizde neleri değiştiriyorsunuz? Mesela onun her sabah klasik müzik dinleyerek güne başladığını biliyorum. Siz?

- Benim de sabah kalkar kalkmaz ilk yaptığım şey müzik dinlemekti. Kenan’ın müthiş bir müzik zevki var. Beraber güzel bir plak koleksiyonu oluşturduk. Değişim demeyelim ama onunla birlikte müzik zevkim gelişti. Ben de yeni şeyler keşfetmeyi çok seviyorum.

◊ Anne olmak istiyor musunuz?

- İlerde tabii...

◊ Sosyal medyada eşinizle fotoğraf paylaşmadığınız konuşuluyor...

- Bu bir tercih. Özel hayatımızı çok fazla açmak istemiyoruz.