Hacker saldırılarında amaç genelde bilgisayar sistemlerini çökertmek ve burada bulunan bilgileri ve şifreleri ele geçirmektir. Geçmişte FBI ve Amerikan Savunma Bakanlığı gibi kurumlar bile bu tip saldırıların mağduru oldular. İnternet bağlantısı olan her türlü alete karşı, sistemdeki zaaflardan yararlanılarak yapılan saldırılar sadece bilgisayarlarları değil, uçakları, gemileri, otomobilleri ve ev eşyalarını bile hedef alabiliyor. Tüm bu araç ve aletlerin siber saldırılara karşı ne denli korumasız olduğunu, Rudolph Herzog ve Klaus Scherer'in hazırladıkları, “Hackerlerin hedefinde” adlı belgesel gözler önüne seriyor.
Film, Amerikalı gazeteci Michael Hastings'in ölümü ile başlıyor. Hastings, birçok kişi tarafından dışarıdan müdahele edilmesi sonucu gerçekleştiğine inanılan bir trafik kazası sonucu hayatını kaybetti. Beyaz Saray'ın eski danışmanlarından gizli servis uzmanı Richard Clarke bunun teknik açıdan mümkün olduğunu belirtiyor. Sözkonusu filmde de bir Hacker ve bir üniversite profesörü, herhangi bir bilgisayardan, internet bağlantısı olan otomobillerin elektronik sistemine girilip, direksiyona, frene uzaktan nasıl müdahele edilebildiğini gösteriyorlar. Hugo Teso adında bir hacker ise, günümüzde uçakların, gemilerin bilgisayar sistemlerine dünyanın herhangi bir yerinden girilerek, bunların bile rotalarından çıkarılabileceğini ifade ediyor.
Siber saldırıya açık mutfak robotu
Birbirleri ile internet ağı üzerinden bağlantılı olan araç gereçler gelecekte hayatımızı daha da fazla domine edecekler. Kısa bir süre sonra çamaşır makinemizi, televizyonumuzu, evdeki ışıkları ve fırını akıllı telefonumuzdan ya da tablet bilgisayarımızdan çalıştırabilecek ve gerektiğinde müdahele edebileceğiz. Ancak bu durum yine bu aletlere Hacker saldırısı olma riskini de çoğaltıyor. Örneğin siz evde yok iken birinin fırını çalıştırabilecek olması hiç de hoş bir düşünce olmasa gerek.
İnternet sistemi ile donatılmış birçok aletin güvenlik açısından çok zayıf oldugunu dile getiren Bochum Ruhr Üniversitesi'nden Bilgisayar Güvenliği Uzmanı Christof Paar, bu tip aletlerin çoğunda hiç güvenlik uygulamaları olmadığını ya da olsa bile bunların yetersiz olduğunu dile getirdi. Paar'a göre bu da normal çünkü aslında sadece birer ev eşyası olan mutfak araçları ya da jaluzi gibi ürünlerin üreticileri doğal olarak siber güvenlik konusunda uzman değiller.
Tüketici alışkanlıklarının belirleyiciliği
Sözünü ettiğimiz belgesel filmin yapımcılarından Klaus Scherer, yaptığı araştırmalarda firmaların çoğunun güvenlik konusunda zorlandığını farketmiş. Üretici firmaların, otomobil, uçak gibi mamüllerini satabilmek için siber güvenlik hakkında konuşmaktan çekindiklerini belirten Scherer, diğer yanda bu konuyu çok ciddiye alan kuruluşların da varlığına dikkat çekti. Scherer, Deutsche Welle'ye yaptığı açıklamada, bazı büyük şirketlerde yöneticilerin siber saldırı tehlikesine karşı bir tür dijital komşuluk ilişkisi kurarak birbirlerine destek olma yönünde adım attıklarını, ancak esas belirleyici olan noktanın, müşterilerin tutumu olduğunu vurguladı. Tüketicilerin daha bilinçli olması gerektiğini ve trafik sıkışık iken otomobilde elektronik postaları gözden geçirmenin ya da arabanın kendiliğinden hareket etme kabiliyetinin gerçekten zaruri olup olmadığının iyi düşünülmesini isteyen Scherer, tüketim alışkanlıklarımızın siber güvenlik konusunda belirleyici olacağını belirtti.
Klaus Scherer'in film için yaptığı araştırmalarda önemli bir de gözlemi olmuş. Özellikle NSA-Skandalı'nın ardından Almanların siber teknolojiye olan güvenleri oldukça sarsılmış. Ancak küresel pazarda, sayı itibarı ile bu çok da bir şey ifade etmiyor. Amerikan toplumunun konuya bakışı ise çok farklı Scherer'e göre. Tarihsel deneyimler, Almanların gözetlenme, takip edilme konularında çok daha hassas olmalarını sağlamış. Amerikalılar ise teknolojik açıdan mümkün olan her gelişmeyi hayata geçiriyorlar.