Yaşam

"Sezaryen sırasında karnında bant unutuldu" haberine doktorlardan yalanlama: Hayal ürünü, hukuki süreç başlatıyoruz!

“Amniyotik bant” rahimde bebeğin etrafındaki zar kalıntılarının bebeğe dolaşmasıyla ilgili sendromun adı

03 Aralık 2018 02:03

Bazı haber bültenleri ve sitelerinde, “sezaryen doğum sırasında karnında bant unutulan bir kadının bu nedenle yeni hamileliğini sonlandırmak zorunda kaldığı” iddiasıyla yayımlanan haberlere Türk Tabipleri Birliği (TTB) ve Türk Jinekoloji ve Obstetrik Derneği’nden yalanlama geldi. Söz konusu haberde karnında bant unutulduğu iddia edilen kadının raporlarında teşhis olarak “Amniyotik bant” yazıldığına dikkat çekilen açıklama bu teşhisin adında geçtiği gibi bir yapay bant değil, rahimde bebeğin etrafındaki zar kalıntılarının bebeğe dolaşmasıyla ilgili sendromun adı olduğuna dikkat çekildi.

Olayın "Karnında bant unutuldu" şeklinde yansıtılmasını tepki gösteren Türk Tabipleri Birliği (TTB) ve Türk Jinekoloji ve Obstetrik Derneği konuyla ilgili açıklama yayınladı. TTB ve dernek hukuki süreç başlattı.

-

"Hayal ürünü gerekçelerin hekimliği yıpratmasına izin vermeyeceğiz"

‘’Bilgisizliğin ve hayal ürünü gerekçelerin hekimliği yıpratmasına izin vermeyeceğiz“ başlığıyla ve TTB Merkez Konseyi imzasıyla yayınlanan açıklamada şu ifadeler yer aldı:

"Dün itibarı ile birçok medya kuruluşu aracılığı ile kamuoyuna karnında ameliyat sonrası bant unutulduğunu ifade eden bir hasta ve avukatının görüntüleri yansımıştır.  Hasta  karnında unutulan bant nedeniyle şiddetli ağrılar çektiği ardından oluşan gebeliğinin ise bu nedenle alınmak istendiğini, avukatı ise karnında bant adı verilen yabancı cismin unutulduğunu bununda müvekkilinin ve bebeğinin hayatını tehlikeye attığını, fiziki ve manevi acılara yol açtığını ifade etmiş, daha önce ameliyatı gerçekleştiren hekim aleyhine suçlayıcı ifadeler kullanmışlardır. Gerçek anlamıyla Amniotik Band Sendromu bebeğin içinde yüzdüğü amniyon sıvısı adı verilen sıvıdan yoksun rahim bölgelerinde plasenta ( bebek ile rahim arasında kan yoluyla besin alış verişini sağlayan yapı- bebeğin eşi) ve amniotik zar ( bebeğin çevresini saran kese) kalıntılarının bebeğe yapışması ya da dolaşması ile oluşan ve bebekte fiziksel sakatlıklara neden olabilen bir durumu ifade etmektedir. Toplumda görülme sıklığı 1200 ile 15000 de birdir. Kendiliğinden meydana gelen düşüklerde bu durumun görülme sıklığı 56 da bire çıkar.  Rahimde amniyotik bant oluşumunun nedeni henüz bilinememektedir. Fakat bu duruma sebep olabilecek faktörler olarak  ilk gebeliği 25 yaşından önce olmak, rahim anomalileri, erken dönem gebelik iltihapları, bebeğin içinde yüzdüğü sıvının azlığı ve rahim içi kanama sıralanabilir.

Bu nedenle hasta ve avukatının ifade ettiği gibi karında bant unutulma gibi hayal ürünü bir durum mümkün değildir. Amniyotik bant doktor tarafından yapılan müdahaleler sebebiyle oluşan bir tablo değildir. Karın bölgesine yapılan cerrahi girişimlerde bant adı verilen bir malzeme kullanımı söz konusu değildir. Bu olayın kamuoyuna basın yoluyla  bilimsellikten uzak, hekimleri hedef gösteren, araştırmacı habercilik ve etik ilkelerine uymayan bir biçimde sunulmasını hekimlere dönük şiddetin bir parçası olarak görüyor ve kınıyoruz.

Bu olayla ilgili hukuki süreci başlattığımızı kamuoyu ve meslektaşlarımızla paylaşmak istiyoruz."

"Sonuna kadar takipçisi olacağız"

Söz konusu haberi kınayan Türk Jinekoloji ve Obstetrik Derneği ise şu açıklamada bulundu:

"Son zamanlarda bazı fırsatçı kişilerin ve de avukatlarının, “Türk hekimleri”ni karalayarak ekonomik kazanımlar elde etme girişimlerine bir yenisinin eklenmesini üzülerek görmüş bulunmaktayız. 01 Aralık 2018 tarihinde TGRT ve STAR TV’de yayınlanan, “ameliyatta bant unutulması”na ilişkin gerçek dışı haber; “Kadın Doğum Hekim Camiası” başta olmak üzere tüm “Türk Hekimleri Camiası”nda büyük tepkilere neden olmuştur.

Amniotik bant, gebelik kesesi oluşumunda kese içerisinde 1/5000-10000 oranında gözlenen gelişme bozukluğu olup sadece tıbbî tanımlama olarak “bant” olarak nitelendirilen bu tanı, bazen bebeğin anne karnında büyümesi esnasında üzücü sonuçlara neden olabilmektedir. Bu problemin gelişiminin, hastanın daha önceki doğumuyla veya meslektaşımızın yaptığı sezaryan ameliyatıyla hiçbir ilişkisi yoktur. Bir önceki ameliyatta unutulan ya da eksik ve veya yanlış yapılan bir durum söz konusu değildir. Ankara’da bahse konu hastanın 2. gebeliğini takip eden diğer meslektaşımız, hastamızda böyle bir olaydan şüphelenince, özen göstererek daha detaylı muayenesi için bir üst merkeze sevk etmiştir.

Vakanın oluşumunda hekimin hiç müdahil olmadığı, detaylı olarak inceleyip tanı koymaya çalıştığı süreçte; hastasının ve de hastasının avukatının sırf ekonomik kazanımlar için fırsatçı bir zihniyetle yaptıkları girişimlere, Türk basın organlarının da hiçbir araştırma yapmadan alet olmalarını görmek biz “TÜRK HEKİMLERİ”ni derinden yaralamıştır.

Birlik ve beraberliğimize en çok ihtiyacımız olan bugünlerde, bu tür asılsız haberlerle halkımız arasında infial yaratacak kışkırtmalara giderek; bir meslek grubunu adeta yargısız infaz ederek güvensizliklere neden olmak kabul edilemez ve bu tür girişimler ülkemiz için son derece tehlikeli sonuçlar doğurur.

Türk Jinekoloji ve Obstetrik Derneği olarak, meslektaşlarımız hakkında bu tür mesnetsiz girişimlerde bulunan kişiler ve de hiçbir araştırma yapmadan, adeta yargısız infaz yaparcasına bunları yayınlayan basın kuruluşları hakkında suç duyurularında bulunarak mesleğimizin onuru için kanunî haklarımızı sonuna kadar kullanacağımızı bildiririz. Bizler üzerinden haksız kazanç elde etmeyi kendilerine ana hedef seçen bu tür art niyetli avukatların, meslek örgütlerince de tespit edilerek gerekli cezaların verileceğini umut ediyoruz. Diğer taraftan, bu elim olayda biz kadın doğum hekimleri kadar avukat camiası ve Türk basını da yara almıştır. TJOD olarak, hekimlerimize yönelen bu sistematik saldırıların üstesinden gelmeye, hukukun hekimler için de eşit uygulanması gerektiği ilkesiyle etkin hukukî mücadeleye kararlıyız. Mağdur edilen meslektaşımızın hukukî yollara başvurusunda yanında yer alacağız ve konunun sonuna kadar takipçisi olacağız.

Biz “Türk hekimleri” olarak “yüce halkımız”ın sağlığını korumak için hep yanındaydık. Bundan sonra da sonsuza dek, mesleğimize başlarken ettiğimiz yeminimize sadık kalarak yanında kalacağımıza söz veririz."