Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) içindeki cunta yapılanması tarafından düzenlenen darbe girişimi sonrası kanun hükmünde kararname (KHK) ile kapatılan, kayyım atanmadan önce Fethullah Gülen'in cemaatinin medyadaki kurumsal yüzü olarak bilinen Zaman gazetesinin eski yönetici ve yazarlarına yönelik yürütülen soruşturma sonunda hazırlanan iddianame tamamlandı.
İşte kapatılan Zaman'ın tutuklu yönetici ve yazarları hakkındaki iddianamenin tam metni
Gazete yazarları Mümtazer Türköne, Ali Bulaç, İbrahim Karayeğen, Ahmet Turan Alkan, Mustafa Ünal, Şahin Alpay, Nuriye Ural, Lalezar Sarıibrahimoğlu, Orhan Kemal Cengiz ve İhsan Duran Dağı'nın "suç unsuruna rastlanmayan yazılarında dahi basın ve ifade özgürlüğünün sınırlarını aştıkları" ileri sürülen iddianamede, Şahin Alpay'ın 24 Aralık 2013 tarihinde kaleme aldığı yazısında, dönemin cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün yaşananlara seyirci kalmaması gerektiğini vurgulayarak kurumlar arasında çatışma yaratmayı hedeflediği iddia edildi.
Alpay'ın söz konusu yazısında şu ifadeler yer alıyordu:
"Cumhurbaşkanı Abdullah Gül şu ana kadar mayıs ayından bu yana önüne getirilen bir atama kararnamesi olmadığını açıklamaktan öteye bir adım atmadı. Oysa ülke çok ciddi bir siyasi krizle karşı karşıya. Cumhurbaşkanı, olan bitene seyirci kalamaz, zira iddiaların etkin bir şekilde soruşturulması gerek demokratik rejimin, gerekse ekonominin sağlığı açısından şart. Sayın Cumhurbaşkanı, ilgili bakanların derhal istifasını istemeli, soruşturmanın hukuk devletine uygun bir şekilde yürütülmesi, örtbas edilmemesi için gerekeni yapmalıdır"
"Demokrasi içerisinde
bir arayış gibi görünse de..."
İddianamede, Mümtazer Türköne'nin 19 - 20 Mart 2015 tarihlerinde yayımlanan yazılarında yer verdiği ifadelerin, "demokrasi içerisinde bir arayış gibi görünse de özünde askeri darbeyi davet edici bir mahiyet taşıdığı" savunuldu. İddianamede, "Türköne, Türkiye’de askeri darbeyi davet etmek suç olduğu için düşüncelerini bu biçimde sunmayı tercih etmiştir" dendi.
Türköne'nin 20 Mart 2015 tarihinde yayımlanan “Yeni Türkiye’nin Aktörleri” başlıklı yazısında şu ifadeler yer alıyordu:
“...Türkiye’nin yeni iktidar düzeninin Erdoğan otokrasisinin anti-tezi olarak şekillenmesi kesin görünüyor. Ustalık döneminde kaybettiğimiz demokrasi fırsatı, bu şekilde yeniden yakalanabilir. Demek ki, kişisel karizmalara kapalı, gücünü hukuktan ve akli gereklerden alan bir devlet iktidarı oluşacak. Siyaset tekelci yapısını kaybedecek, meşru sınırlarına çekilecek ortaya çoğulcu, rızaya ve katılıma dayanan bir iktidadar denklemi çıkacak”
"FETÖ, Radikal ile dirsek teması kurdu"
'FETÖ'nün, Doğan Medya Grubu bünyesinde çıkan Radikal gazetesi ve Cumhuriyet, Aydınlık gazeteleri ile "dirsek teması kurduğu" ileri sürülen iddianamede, söz konusu yayın organlarının yıllardır "FETÖ/PDY" medyasının hedefinde olduğu ifade edildi.
Söz konusu "dirsek teması", iddianamede şöyle anlatıldı:
"Nitekim FETÖ-PDY’nin başta emniyet, TSK, jandarma, istihbarat ve adalet olmak üzere kamuda faaliyette bulunan mensupları 17/25 Aralık 2013 tarihinde gerçekleştirdikleri eylemlerin akabinde; yılbaşı tatilinden de istifade etmek düşünce ve gayesiyle 01 Ocak 2014 tarihinde Hatay Kırıkhan’da MİT’in Suriye’de yaşayan Türkmenlere yardım taşıyan tırlarını durdurarak görüntülemiş, bununla da yetinmeyerek tırların içindeki malzemelerin görüntülerini çekmeye kalkışmış ancak MİT yetkililerinin devreye girmesi neticesinde bu hedeflerine ulaşamamışlardı. Bu casusluk teşebbüsü ile ilgili görüntüler 1 Ocak gecesi Radikal.com.tr sitesinde yayınlanmış ve 'Hatay'da silah dolu tır iddiası: Hatay İl Jandarma Komutanlığı'na gelen ihbarı değerlendiren jandarma ekiplerinin durduğu ve İHH'ya ait olduğu belirtilen bir yardım tırında silah ve mühimmat olduğu iddia ediliyor.' şeklindeki ifadelerle haberle ilgisi olmayan İHH hedef gösterilmişti"
"Üst akıl tarafından kolay
yönlendirilebilecek şahıslar..."
İddianamede bir dönem Gülen cemaatine yakınlığıyla bilinen Star yazarı Hüseyin Gülerce'nin "tanık" sıfatıyla verdiği ifadeler de, bazı suçlamalara dayanak olarak gösterildi; "Medya ile ilgisi olmayan, bu saha hakkında yeterli bilgisi bulunmayan ve dolayısıyla 'üst akıl' tarafından daha kolay yönlendirilebilecek ehliyetsiz şahıslara FETÖ/PDY medya organlarının yönetimlerinde görev verilmiştir. Bu sayede yönetim kurulu üyeleri ve hatta yöneticiler 'kukla' durumunda kalmışlardır" dendi.
"Ali Bulaç, Fethullah Gülen
ile aynı üslubu kullandı"
İddianamede ayrıca, gazete yazarlarından Ali Bulaç'ın Fethullah Gülen ile aynı üslubu kullandığı ileri sürüldü. Bulaç'ın “Mazlumun kılıç kullanma hakkı yok mudur” ifadesi ile örgüt tabanına ve topluma askeri darbeyi telkin ettiği iddia edildi.
Bulaç'ın suçlamalara dayanak olarak gösterilen ifadeleri şöyle:
"Öncelikle istenmediği halde savaş vuku bulursa, mesela Çanakkale’de olduğu gibi, sabredip kılıcın hakkını vermek lazımdır. Öyle bir şeyle karşı karşıya kaldığı zaman, hakkını veren mü’min hayatta kalırsa gazi olur, Cennet’e liyakat kazanır; şehit olursa da inşaallah doğrudan Cennet’e gider. Diğer taraftan, bu sayede düşman vesayet altına alınırsa ve onlar da karşılaştıkları mü’minlerden şöyle böyle alacaklarını alırlarsa, Cennet kapıları onlar için de aralanmış olur..."
İddianamede Mümtazer Türköne, Ahmet Turan Alkan, Şahin Alpay, Mustafa Ünal ve Ali Bulaç'ın da aralarında bulunduğu 21'i tutuklu 30 kişinin, "darbeye teşebbüs" iddiasına dayanan suçlamalardan üçer kez ağırlaştırılmış müebbet, "silahlı terör örgütüne üye olma" iddiasına dayanan suçlamadan da 15'er yıla kadar hapis cezasına çarptırılması isteniyor.