Medya

Sabah yazarı Uluç: Ahmet Hakan’ın köşesinde reklamını yaptığı ocakbaşına bir reklam da benden

"Mezelere dalmıştım, Ahmet, 'Kebaplara da yer ayır' diye beni uyardı"

30 Haziran 2020 09:53

Sabah gazetesi yazarı Hıncal Uluç, Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ahmet Hakan'ın reklamını yaptığı ocakbaşına birlikte gittiklerini belirterek, "Bir reklam da benden.. Bu defa yaşasın, bu dükkân yahu!.." düşüncesini dile getirdi. 

Uluç, "Ahmet Hakan yazmıştı, Hürriyet'teki köşesinde... Nişantaşı'nda Cabbar diye bir Ocakbaşı açılmış. Anlata anlata bitirememiş. Sonunda da 'Reklam diyecekseniz, evet reklam.. Güzelliklerin reklamını yapmak, güzellikleri teşvik etmektir' diyordu. Aynen benim felsefem... Hemen mesaj attım..
'Eğer beni de davet edersen, reklam mı, değil mi, görürüz. Beğenirsem 'Bir reklam da benden' diye yazarım' dedim. Cevap geldi... 'Lafı mı olur abi.." ifadesini kullandı. 

Uluç, "Yıllardan beri Ahmet'le buluşup dertleştiğimiz yok. Verdiği adrese gittim ki! Aaa!. Nişantaşı'nın en bildiğim yerlerinden biri.. Vali Konağı'na gir, Harbiye kavşağından. Askeri Müze'yi geç.. Hemen orda Cabbar! Benim için Nişantaşı'nın en talihsiz mekanı.. Ne harika dükkânlar açıldı orada.. Gittim, gördüm, yazdım. Hiçbiri yaşamadı. Ki bunların arasında, restorancılığın unutulmazları Kemal Koç ve Erol Kaynar da vardı. Girdim ki, Ahmet Hakan'da aynı benim kafam var. Masası tam köşede..  Oturduğu yer de tam giriş kapısına bakan köşe.. 'Gazetecinin manzarası insandır. O suya değil, gelene gidene bakar' derim ya hep.." değerlendirmesinde bulundu. 

Uluç yazısında şunları kaydetti: 

Oturduk.. Mezeler başladı.. Enfes ki nefis.. Yani tam da benim gibi "Mezeci" adama bire bir. Gençliğimden beri, içki alırsam eğer bardağımda süs diye durur, ama mezeleri anında temizlerim. Sonunda Mülkiye'de iken bir gece beni meyhaneden kovdular.. "Gelme ulan bir daha bizimle.. Mezelerin hepsini beş dakikada yiyorsun, biz rakıyı boş mideye içince, anında zurna oluyoruz" dediler. Diyen de en yakın, en sevgili arkadaşım, Serpil'le Fethi'nin evlenmesine sebep olan, sonradan Büyükelçi, ışıklar içinde yatıyor, Yalçın Oral.. Nasıl dalmışsam mezelere, Ahmet uyardı..
"Kebaplara yer ayır.." Haklıymış... Bir Adana geldi.. Şişte yapılmış!.
"Ulan Adana nerde yapılır" diye, beni salata malzemesine benzeten ve sosyal medyaya davrananlar da anında hazır değil mi?.

Ah sizi sabırsızlar.. "70 yıllık gazeteci böyle hıyarca laf etmez, hele bir bakalım" deseniz, iki saniye..
Mardinli Şef Selim Dinler'den öğrendik bu yuvarlak değil, yassı, şişi içinde değil, dışında olan Adana'nın sırrını.. Adana'yı kendi usulünce hazırlıyor. Sonra avuç avuç şişe sarma zamanı gelince onu yapmıyor işte.. Boş şişleri ocağın üzerine yan yana diziyor. Hazırladığı Adana malzemesini tezgah üzerinde yamyassı ve upuzun şekil veriyor ve o ince uzun ve yassı Adana'yı şişlerin üzerine yatırıyor.. Şişi değil, eti çevirerek pişiriyor ve muhteşem bir harç ve lavaşla size sunuyor..
Pişmede müthiş fark ediyor tabii. Lezzette de..
Yani Ahmet haklı..

Bahçe nefis.. Servis, olağanüstü hızlı, temiz, en önemlisi, güleryüzlü.. (Teşekkürler Mehmet ve Okan kardeşler.) Mezeler "Bir gün ayrı gelmeli ve mezelerle doymalıyım" dedirtecek kadar lezzetli..
Mardinli Selim Usta usulü Yassı Adana'ya söz yetmez.. Yani.. Bir reklam da benden.. Bu defa yaşasın, bu dükkan yahu!.. 

Yazının devamı için tıklayın