Sabah yazarı Okan Müderrisoğlu, İdlib'de 12 ayrı silahlı grup oldığunu belirterek, "Şehir ve çevresinde 30-35 bin silahlı unsur olduğu tahmin ediliyor. Sahada 3 grup organize gözüküyor. Bunlardan Heyet Tahrir El Şam (El Nusra) bölgedeki istikrara tehdit oluşturuyor.Ahrar-u Şam ve Feylek El Şam grupları üzerinde ise Türkiye'nin, çatışmasızlığı kalıcı kılacak şekilde etkisini göstermesi isteniyor" diye yazdı.
Okan Müderrisoğlu'nun Sabah'taki yazısı şöyle:
Zeytin Dalı Harekâtı'nın planlama safhasına ilişkin dikkat çekici ayrıntılar gün ışığına çıkıyor. Örneğin Milli Güvenlik Kurulu'nun geçtiğimiz 17 Ocak'taki toplantısında, "endişelerin ağır bastığı" anda Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın, siyasal risklerini de hesaba katarak, "Gereğiyapılacak" direktifi vermesi gibi. Bu "Başkomutanlık kararlılığı", Suriye hava sahasının açılması için Rusya ile sürdürülen müzakerelerin netice vermesi, terör örgütü ile taktik işbirliğine yoğunlaşan ABD'ye karşı net duruş, "YPG 7 yıldır yığınak yapıyor!" çekincelerinin de aşılmasının ardındaki ana faktör. Afrin ve çevresini istihbari anlamda "dantel gibi dokuyan" ekipler ile özel kuvvetlerin çalışmalarını da bu tabloya eklemek gerek.
***
Süreci, kamuoyu önündeki açık beyanlar kadar arka plan diplomasisi ile de değerlendirmek durumundayız. Zira milli duyguların kabardığı anların soğukkanlılıkla yönetimi de perde arkasında küresel güçlerle gerçekleşen görüşmelerin akılcı çizgide devamı da aynı derecede önemli.
Sahaya gelince... Öylesine karışık ki! İdlib'in kuzeyindeki saldırıda bir şehit verdiğimiz konvoyumuzun, niçin hedef alındığı, istihbaratı kimlerin verdiği, terörist Mihraç Ural'ın Soçi'deki konferansa rejim adına nasıl katılabildiği başlı başına çetrefilli sorular. "Türkiye ile Rusya arasında devlet başkanları tarafından tesis edilen güven ilişkisini zedelemeye dönük bu hamleler, siyasi geçiş sürecinin de çok zorlu olacağına işaret ediyor!" Konu şu ki... Ankara, diplomasi-istihbarat sarkacında gidip gelen bu oyunun farkında ve karşı tedbirleri de masada!
ABD tarafı ise askeri düzeyde genel, siyasi düzeyde özel mesajlarla zaman kazanmaya çalışıyor . Pentagon ve Centcom, terör örgütü YPG'ye hamilik yaptıkları Menbiç'ten çekilmeyi düşünmediklerini ilan etse de ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson'ın Menbiç için "Gerekirse gözden geçiririz" noktasında olmasını, hatta daha ileri sözler de söylemesini bir kenara not etmekte yarar var. Gel gör ki... İddiaya göre, ABD Başkanı Trump'a danışmanlık yapan, bu sıra Pentagon'da etkin rol oynayan komuta kademesinde Mart 2003 sendromu varmış! Yani ABD'de bir kanat, 15 yıl önceki tezkere krizinin bilinçaltı ile hareket ediyor olabilirmiş! Bu tez ileri sürülse bile ABD'nin, bir terör örgütüne dört elle sarılmasını izah etmez; meşru göstermez!
***
Afrin, Menbiç derken gözden kaçmaması gereken kritik bir merkez de "İdlib." Güvenlik ve istihbarat birimlerinin değerlendirmelerine göre İdlib'de;
Silahlı 12 ayrı grup var. 10-15 köyde ise aşiret grupları bulunuyor.
Şehir ve çevresinde 30-35 bin silahlı unsur olduğu tahmin ediliyor.
Sahada 3 grup organize gözüküyor. Bunlardan Heyet Tahrir El Şam (El Nusra) bölgedeki istikrara tehdit oluşturuyor.
Ahrar-u Şam ve Feylek El Şam grupları üzerinde ise Türkiye'nin, çatışmasızlığı kalıcı kılacak şekilde etkisini göstermesi isteniyor.
Haseke, Deyr-ül Zor ve Menbiç hattında YPG zorla silah altına alma faaliyetleri yürütüyor.
YPG'nin ağırlıklı silahlı gücünü Afrin bölgesinde yoğunlaştırdığı ve meskûn mahal çatışmasına hazırlandığı belirtiliyor.
Suriye Demokratik Güçleri şemsiyesi altında ABD'nin organize ettiği silahlı güçlerin yüzde 80'ini Kürt, yüzde 20'sini ise Araplar oluşturuyor. Terör karakteristikli bu yapının yüzde 60'ı (en az 30 bini) silah taşıyor, yüzde 40'ı ise destek personeli olarak görev yapıyor.