Kültür-Sanat

Rusya’nın kültürel mirasına ‘demir perde’: “Yaptırımlar kültürel faşizmdir, Avrupa kendi köklerine ihanet ediyor"

Baydar, Kural, Livaneli ve Mumcu 'kültürel yaptırımları' değerlendirdi

09 Mart 2022 00:30

Gözde Yel & Melis Karaca & Metin Kaan Kurtuluş

Sovyetler Birliği'nin bölündüğü 15 devletin demirbaşı olan Rusya, bugün o parçalardan bir diğeri olan Ukrayna'yı işgal ediyor. Vladimir Putin’in işgal emriyle başlayan savaş, Kremlin’de Rusya Federasyonu bayrağı dalgalanmaya başladığından beri görülmemiş yaptırımlara sebep oldu.

Ekonomik ve siyasi yaptırımlar Putin ve oligarklarını baskı altına almayı hedeflese de, en büyük bedeli Rus halkı ödüyor. Aynı zamanda bazı ülkeler ve kurumlar, Rus halkının ve dünya kültürel mirasını hedef alıyor. Rusya'nın parçası olduğu spor ve kültür organizasyonlarının Rus ekiplere yönelik yaptırım kararları almasıyla başlayan süreç, müzik ve edebiyat dünyasında öne çıkan bazı Rus isimlere getirilen yasaklamalarla devam etti. Bu hamleleri bazen bizzat devletlerin kendileri, bazen ise duruş sergileme hedefinde olan bağımsız kuruluşlar kendileri yaptı.

Rusya'nın Ukrayna işgaline tepkilerin kültür ve spor dünyasındaki yansımalarından birkaçı şöyle oldu: 

* Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'le yakın olduğu bilinen, Münih Filarmoni Orkestrası şefi Valery Gergiev'e işgal kınaması için süre verildi. Sürenin sonunda tepki göstermeyen Gerigev, görevinden alındı. Gergiev, Edinburgh Uluslararası Festivali'ndeki onursal başkanlığı görevinden de istifa etti. 

* Avrupa Yayın Birliği (EBU), mayısta düzenlenecek 2022 Eurovision Şarkı Yarışması'na Rusya'nın katılamayacağını duyurdu.

* İtalya'daki Milano-Bicocca Üniversitesi, Yazar Paolo Nori’nin Dostoyevski üzerine vereceği dersi iptal etti. Üniversite, kararın gerekçesini 'polemiklerden kaçınmak' olarak açıkladı. Tepki çeken karar daha sonra iptal edildi.

* FIFA ve UEFA, Rus kulüpleri ve milli takımlarının organizasyonlarına katılımını askıya aldı.

Uygarlık ekonomiyle, bilimle ilerlese de, gelişimini sanata borçlu olduğu gerçeği yadsınamaz şekilde kendini gösteriyor. Rusya'nın Ukrayna işgali sonrasında yaşanan kültüre, sanata, spora getirilen "yasaklar" kısa sürede bir tartışmanın da alevlenmesine yol açtı.

Müzikte, edebiyatta, heykelde, tiyatroda, sinemada, bir ülkeye mâl olmaktan çıkıp, uygarlık tarihinin ortak mirası haline gelen eserler, yazarlar yasaklanabilir mi?

Dünya ve uygarlık, kedilere yasak uygulayanlarla mı ilerleyecektir, yoksa üzerlerine çarpı işaret konarak yok edilmeye çalışılan eserler yaratan edebiyatçılarla, müzisyenlerle mi?

Kültürel yaptırımlar dünyanın tepkisini çekmeye devam ederken; Rus kültür-sanat, spor camiası nasıl bir pozisyon almalı? Rusya'nın kültürel ve sanatsal birikimini kapsayan değerler hedef alındığında, Vladimir Putin yönetimi mi hedef alınmış oluyor? Ukrayna'yı işgal kararı alanlar ve bu işgalden fayda sağlayanlara yaptırımlar uygulanırken; kültür, sanat ve sporu ayrı tutmak mümkün mü? Siyasi mücadele öfkesini kültür ve sanattan çıkarmak, toplum ve sanatçılar üzerinde nasıl etkiler bırakır? 

Sosyolog, T24 yazarı ve edebiyatçı Oya Baydar, sanatçı ve yazar Zülfü Livaneli, spor yorumcusu Kaan Kural ile yazar ve akademisyen Özgür Mumcu, T24'e değerlendirdi.

Zülfü Livaneli: Hitler döneminde bile yasaklanmadı, bu kültürel faşizmdir

Savatçı ve yazar Zülfü Livaneli, söz konusu yasaklamaları "kültürel faşizm" olarak nitelendirirken, "Avrupa bu konuda çılgınlık yapıyor. Savaşa giren her ülkenin değerleri yasaklansaydı, bugün Amerika'nın, Fransa'nın, Almanların yazarları, kompozitörleri kalmazdı" dedi. 

Tarihte böyle bir kültürel yasaklamaya şahit olmadığını söyleyen ve durumu "bağnazlık" olarak tanımlayan Livaneli, Hitler dönemini örnek gösterdi ve ekledi:

"O zaman bile dünya Beethoven'ı, Brahms'ı, Schiller'i, Goethe'yi yasaklamadı. O açıdan korkunç bir hata yapıyorlar ve kendi değerlerine ters düşüyor, kendi ayaklarına kurşun sıkıyorlar, kabul edilebilecek bir şey değil. 

Dostoyevski evrensel ve insanlığın bir değeri olarak anacaklarına Rus diye yasaklamaya kalkıyorlar. 

Peki, Gogol'e ne yapacaklar? Gogol Rus edebiyatının en büyüğü... Dostoyevski'nin dediği gibi, Rus edebiyatı 'Gogol'un paltosundan çıktı', onu ne yapacaklar? 

Eskiden iki akraba, aynı dil, aynı halk arasında bir çelişki var diye bugün bunları yapmak Avrupa'nın kendi değerlerine ters düştüğünü gösteriyor. 

Fransa'nın Cezayir'i işgali sırasında biz Flaubert, Stendhal okumayacak mıydık, bunlar yok mu olacaktı?  Akıl almaz bir çılgınlık ve ben nasıl yaptıklarını hâlâ anlayamıyorum..."

"Bu, kendi köklerine ihanettir"

Bu tür yasaklamaların toplumda ve sanatçılarda hayal kırıklığı yarattığını belirten Livaneli, Aydınlanma Çağı'nın Avrupa'da ortaya çıktığını ve orada geliştiğini hatırlatarak 'Avrupa'nın kendi köklerine ihanet ettiğini' söyledi. 

Livaneli, şöyle konuştu:

"Avrupa, kültürün, sanatın beşiği gibi herkesin örnek gösterdiği bir bölge. Aydınlanmanın çıktığı, Voltaire'lerin Jean-Jacques Rousseau'ların çıktığı bir medeniyet... Ve bugün en ilkel şartlara geri dönüyor...

Siyasetçiler karar veriyor buna, siyasetçilerin baskılarıyla oluyor... Sanatçılar da dünyayı siyaset penceresinden seyrederlerse çok küçük ve geçici bir dünya görürler. Sanat çok daha büyüktür. O sanatı getirip minicik siyaset lombozundan seyretmeye çalışırsanız böyle felaketler çıkar. 

Artık günümüzün insanı ne kadar daralmış ki görüşü, kafası, hissiyatı bunu yapabiliyor. Ben tarihte böyle bir örnek görmedim. İnanılmaz bir dar görüşlülük, bağnazlık, sanatı kavramama durumu var. Ve bunu yapan, aydınlanmanın da çıkmış olduğu Avrupa... Bu, kendi köklerine ihanettir."

Oya Baydar: Hem savaşa hayır diyebilmeli; hem de kültürel mirasa sahip çıkabilmeliyiz

Sosyolog, T24 yazarı ve edebiyatçı Oya Baydar, “Baktığım zaman dünyanın bu halinin; bütün halkları ve bütün ülkeleri neredeyse çıldırttığını düşünmeye başlıyorum” dedi. 

Sözlerine “Öncelikle yanlış anlamaları önlemek için bu savaşa, Rusya’nın Ukrayna’yı işgaline amasız karşı çıktığımı söylemek istiyorum” diye başlayan Baydar,  “Ama’ olduğu durumda her zaman bir yanlışın içine düşmek ve taraf olmak durumundayız. Biz barıştan yana taraf olabiliriz.” ifadelerini kullandı.

Bazı ülkelerde Dostoyevski’nin kitaplarının müfredatlardan çıkarılmasının gündeme geldiğine, Netflix’in Anna Karenina romanını filme çekmeyi durdurduğuna, Yunanistan’da Bolşoy’un Kuğu Gölü Balesi’ne yasak geldiğine dikkat çeken Baydar, yaptırımların Uluslararası Kedi Federasyonu’nun Rus kedileri yasaklamasına kadar gittiğini hatırlattı.

Baydar, “Olup bitenler, özellikle kültürel alanda olup bitenler bana Nazi Almanyası dönemini, o zamanın kitap yakmalarını, o günlerin havasını hatırlatıyor ve yeniden bunca yıl sonra aynı noktaya hiç ilerlememiş olarak; hatta daha gerilemiş olarak düşmek çok acı geliyor. Olacak işler değil” diye konuştu. 

“Bir ülkeyi işgalci olduğu için, savaş çıkardığı için, savaş yanlısı olduğu için kınamak ve bundan vazgeçirecek önlemler ile sarmak sarmalamak tabii ki mümkün” diyen Baydar, “Bu dünyanın kültür mirasını reddi anlamına gelmez. Dünyanın ortak kültür mirası, ortak sanat mirası bunlar. Buna saldırıların yönlendirilmesi aklı selimin çok dışında, ne yaptığını bilmez bir tavır olarak gelişiyor” değerlendirmesinde bulundu:

“Rusya’nın Ukrayna’yı işgaline ve açtığı savaşa karşı gelirken, savaşa hayır derken aynı zamanda Rus halkına karşı olmamalıyız, hiçbir halka karşı olmamalıyız ve özellikle de o halkın dünya kültür mirasına katkılarını reddetmemeliyiz. Öyle bir slogan bulmalıyız ki hem savaşa hayır demeliyiz hem de bu kültürel mirasa da kimden hangi halktan gelirse gelsin sahip çıkmalıyız çünkü savaşı isteyen halklar değildir. Putin’in bir kitabını engelleyebilirsiniz, bunu anlarım ama savaşı isteyen halklar değildir. Bu tarihsel miras, bu insanlık mirasına karşı yapılacak her şey bir savaş kadar acıdır benim gözümde.”

Özgür Mumcu: Oligarklara yaptırım anlaşılabilir ancak diğerlerinin Putin Rusya'sını köşeye sıkıştıracağını düşünmüyorum

Galatasaray Üniversitesi öğretim üyesi ve yazar Özgür Mumcu, Ukrayna işgali karşısında Batı’nın Rusya’yı ekonomik ambargo ile köşeye sıkıştırmayı amaçladığını belirterek, devletlerin Rusya’ya yönelik aldığı yaptırım kararlarını hatırlattı. Mumcu, bu yaptırımları,  Rusya takımlarının spor müsabakalarından, Eurovision şarkı yarışmasından çıkarılması gibi organizasyon kararlarının izlediğini söyledi.

FIFA, Eurovision gibi kurumların Rusya’yla ilgili bağımsız değerlendirmeyle yaptırım kararı aldığını belirten Mumcu, bu organizasyonlardaki düzenlemelere bakılması gerektiğini söyledi.

Mumcu, “ Kendi kurallarına uygun mu davranıyorlar yoksa keyfi yasaklar mı uyguluyorlar buna bakılması gerekiyor. Bu organizasyon 'uluslararası barış ve güvenliğe zarar verdiği zaman o ülkenin temsilcileri gelmeyecektir' diye bir maddenin yer alıp almadığına bakmak gerekiyor.” dedi.

 Rusya’nın her kanattan kıstırıldığını söyleyen, doğal olarak sosyal ve kültürel alanlarda da yansımaları olduğunu söyleyen Mumcu, şöyle devam etti:

“Ben bunun çok manâlı bir yaptırım olduğunu düşünmüyorum. Yönetimin ve yönetimle bağlantılı olarak kurulmuş olan kleptokrasideki oligarklara  yaptırım getirilmesi anlaşılabilir ancak diğerlerinin Putin Rusya’sını köşeye sıkıştıracak hamleler olduğunu pek düşünmüyorum. “

 Kültür, sanat alanlarında Rusya’ya yönelik tepkilerin sonuçlarını görmeye başlarken bilim dünyası ve akademinin de bundan etkilenip etkilenmeyeceğine ilişkin soruya Mumcu, şu yanıtı verdi:

“Rus akademik kuruluşlarının doğrudan hükümetle bağlantısının ne durumda olduğunu bilmek gerekiyor. Yani tamamen Putin’in uzantısı şeklinde mi davranıyorlar yoksa belli bir bağımsızlığı koruyabiliyorlar mı?”

Mumcu, Rusya’nın Batı kurumlarıyla yürüttüğü ortak bilimsel çalışmalar olduğunu da hatırlattı. Örneğin Uluslararası Uzay Ajansı’nda Rus kozmonotlar ve ABD’li astronotların bir arada, nöbetleşe görevlendirmelerle çalıştığını hatırlatan Mumcu, buradaki süreçte ne olacağına da bması gerektiğini söyledi.  Mumcu, Avrupa Uzay Ajansı ile yürütülen Mars projesinin de ertelendiğini hatırlattı.

"İptal kültürünü' konuşmak için henüz erken"

Mumcu, Rusya’ya yönelik arka arkaya uygulanan yaptırımlarda “iptal kültürüne” varacak bir değerlendirme yapmak için henüz erken olduğunu belirtti.

“Bu tür yaptırımlar daha önce başka ülkelere karşı da yapıldı. Bireysel olarak bunun etkilerini özellikle “woke kültür” ile beraber Batı’da görebiliriz, bir cadı avına dönüşme ihtimali var elbette, özellikle yurt dışında yaşayan Ruslar, öğrenciler, akademisyenler vs. açısından. Ancak bunu konuşmak için henüz erken olacağını düşünüyorum çünkü diasporadaki Rusların da genel olarak nasıl bir siyasi tavır alacağını görmek gerekiyor. Belki yekpare bir tutum takınacaklardır.”

Kaan Kural: Sporculara yönelik cadı avının kime faydası var?

Spor dünyası da yaptırım furyasından etkilendi. Uluslararası Olimpiyat Komitesi Rusya ve Belarus’un uluslararası spor organizasyonlarına davet edilmemesini tavsiye etti; FIFA, Rusya’yı organizasyonlarından men etti, FIA Formula 1 takviminden Rusya'yı çıkarttı. Tenisten voleybola bu konuda birçok farklı federasyon benzer kararlar aldı. 

Spor yorumcusu Kaan Kural, devletin yaptığı bir hamle sebebiyle sporcuları sorumlu tutmanın yanlış, hatta uluslararası hukuka aykırı olduğunu savundu. 

Rusya’nın tenisçi Daniil Medvedev gibi birçok sporcusunun Rusya dışında yaşadığına dikkat çeken Kural, “Rusya içinde yaşıyor olsa bile bireylere bu cezaları kesmenin, bu cadı avının kime ne faydası var? Bu tamamen başka bir mağduriyet yaratmak oluyor” dedi. 

Kural, “Bu insanların savaşı destekleyip desteklemediğini bilmeden; destekleseler bile direkt bu insanları savaşın bir parçası haline getiriyorlar, yine bir cephe açıyorlar. Tamamen bir akıl tutulması bu” değerlendirmesinde bulundu. Kural, durumun yaptırımlardan uzaklaşıp, “etnik bir mücadeleye dönmeye başladığını” ifade etti.

Bu yaptırımların yetişmekte olan genç sporcuları etkileyip etkilemeyeceğini sorduğumuzda da Kural, “Rusya’nın Sovyetler’den gelen sportif eğitim geleneği olduğu için bu anlamda o kadar da etkisi olmayacaktır. Bu cadı avı daha yetişmiş, daha üst düzey sporcular üzerinden gidip bir çeşit gövde gösterisi gibi” yanıtını verdi.

Kural, yaptırımların Rus kulüplerini nasıl etkileyeceği ile ilgili olarak da şu değerlendirmede bulundu:

“Bunun hem sporcular hem kulüpler için ne kadar süreceği önemli. Bu uzun süreli bir ambargo olursa Ukrayna’daki savaş da uzun sürüyordur. O zaman yaşanacak dramların da çok daha büyük insani boyutları olacak tabii Ukrayna açısından. İşin sportif tarafına geri dönersek başarılı kulüplerin pek çoğu genelde Rus oligarkların ve Rus süper zenginlerinin projesi. Bu ambargolar Rus ekonomisine ve bu oligarkların servetlerini yarattıkları enerji sektörüne olacağı için kulüplerin aslında çatılarını yıkacak. O yüzden bu kulüpler savaş kısa sürse bile çok etkilenecek. Bugün Gazprom’un hissesi yüzde 75 değer kaybettiği zaman Gazprom’la hareket eden bütün kulüpler etkilenecektir. Keza CSKA da etkilenecek. O yüzden onlara yapılan ambargo değil, Rus ekonomisine yapılan ambargolar kulüpleri etkiler. Kulüpler bu sistemin bir parçası olduğu için kulüplere ceza verebilirsiniz, kulüpleri men edebilirsiniz, bir sistemin parçası olarak görebilirsiniz. Çok gri bir alan olsa da bir açıklaması var, bireysel olarak sporcuları yasaklamanın hiçbir açıklaması olamaz”