T24 - Piyanist Gülru Ensari, Cemal Reşit Rey'de Fransız çellist Gautier Capuçon ile çok özel bir konser verdi. Türkiye'den sonra Almanya'da müzik eğitimine devam eden Ensari; Beethoven, Brahms ve Prokofiyef'in eserlerini icra etti. Genç piyanist, T24.com.tr muhabiri Can Barış Çevik'in sorularını yanıtladı:Müziğe ilginiz nasıl başladı?Müziğe annem Mehru Ensari'nin piyanist ve babam Şadi Ensari'nin gitarist olması sayesinde çok erken yaşta başladım. Altı yaşında konservatuar eğitimime başlamştım bile. Enstrüman olarak piyano zaten bana seçim şansı bırakılmadan verilmişti. İlkokula başlayana kadar evde ve yuvada klasik müzikten başka bir müzik dinlenmiyordu ve bana da dinletilmiyordu. Müzik eğitimim böylelikle başlamış oldu.
Gülru Ensari'nin müziğini 1-2 kelimeyle nasıl açıklayabilirsiniz?Benim müziğim şu anda romantik. Şu aralar geç romantik bestecilerin eserleri bana kendimi çağrıştırdığı için çalmayı seviyorum. Şu an J. Brahms ve R.Schumann'ın eserlerinden oluşan solo ve oda müziği repertuarı yapıyorum. En yakın zamanda da o eserlerle bir resital vermeyi amaçlıyorum. Bu sene ayrıca F.Chopin'in ve R.Schumann'ın 200. doğumgünleri sebebiyle bazı projeler düşünüyorum. Romantik dönemimi bu bestecilerin eserleriyle değerlendirmek istiyorum.
Almanya ve Türkiye'de üniversite eğitimleri aldınız? İki ülkenin üniversiteleri arasında ne gibi farklar gördünüz?İki ülkede de aynı dalda eğitim aldım, almaya da devam ediyorum. Türkiye'deki eğitimden her zaman övgüyle bahsetmişimdir. Bana kattıkları ve katmaya devam edecekleri kesinlikle yadsınamaz. Ancak klasik müziğin doğduğu ülkede; insanların Alman Sanat Müziği olarak günlük hayatın büyük bir bölümünde klasik müziğe yer verdikleri bir yerde çalışmak, oranın kültür hayatına ayak uydurarak yaşamak da çok istediğim bir şeydi. Alman Lisesi bana orada okuma bursu vererek bu hayalimi gerçekleştirmemi sağladı.
Fark olarak ekleyebileceğim şey Almanya'da klasik müziğin zaten var olduğu, yüzyıllardan beri kendi okulunun olduğudur. Türkiye'de ise klasik müzik hep batıdan gelen ve bizim doğuştan içinde olmasak bile olmayı istediğimiz için seçerek dinlediğimiz, eğitimini aldığımız bir müziktir.
Şu anda yurtdışında yaşayan biri olarak sizce İstanbul'un müziği nedir?Yurtdışında yaşasam bile hayatımın yarısı zaten İstanbul'da geçmekte. İstanbul'un müziği, dünyanın her yerinde olduğu gibi elbette popüler müzik ağırlıklı. Ancak bu asla olumsuz bir eleştiri değildir. Klasik müzik, barok ve klasik dönemlerde kendi dönemlerinin popüler müziği olarak ortaya çıkmıştır. Ancak bu yüzyılda halen eski eserlerin seslendirilmesi, ona daha teorik daha bilimsel bir anlam yüklemiş, dolayısıyla da popülerliğini yitirmesine sebep olmuştur. Yani doğal bir süreçtir. İstanbul, doğduğum, büyüdüğüm çok metropolit bir şehir ve aynı zamanda da batı ve doğunun çok dengeli bir sentezi. Dolayısıyla müziği de o yönde her sene daha gelişerek kültürümüze katkı sağlamaya devam ediyor.
Yurtdışından baktığınızda İstanbul'un Avrupa Kültür Başkentliği'ni nasıl görüyorsunuz?İstanbul Kültür Başkenti olarak faaliyetlerini sürdürse de ben böylesine zengin bir şehrin her açıdan çok daha ses getirecek projelere imza atmasını hayal ediyordum. Biz genç insanların yapmak ve görmek istedikleri bazen hayal gücünü de zorluyor. Belki de beklentilerim biraz ütopyalaşmıştı!
Almanya'da Köln'de okuyorum ve diğer Avrupa Kültür Başkenti, Essen'in çok yakınındayım. Oradaki faaliyetleri de takip etmeye çalışıyorum. Ancak elbette İstanbul'daki faaliyetler daha fazla ama dediğim gibi zaten sahip olduğu kültür senteziyle çok daha fazlasını yaratma gücüne sahip olduğunu düşünüyorum.
Dün geceki konseriniz nasıl geçti?Dünyanın en iyi çellistlerinden biri olan Gautier Capuçon ile Cemal Reşit Rey konser salonunda harika bir deneyim yaşadım. Ömür boyu hafızamdan silinmeyecek bir konserdi. Kendimi çello ve piyanonun içinde buldum, çaldığımı dâhi hissetmeden, iki saat daha yorulmadan çalabilecek iken bir buçuk saatlik konserin bittiğini fark ettim.
Capuçon'un konserle ilgili yorumları neler oldu?Birlikte çok iyi ve uyumlu vakit geçirdik. Gautier de konserden çok memnun kaldığını, çok büyük bir zevkle çaldığını ve rahatlıkla uyum sağladığımızı söyledi. Onun yorumları da beni konser öncesi ve sonrasında ayrıca memnun etti.
Gelecekle ilgili projeleriniz neler?Gelecekte solo çalışmalarıma da ağırlık vererek yurt dışında ve kendi ülkemde konserlere devam etmek istiyorum. Bu arada Türk bestecilerinin eserlerini yurtdışında da çalarak onları tanıtmak istiyorum. En yakın proje olarak Türk ve Yunan bestecilerinden oluşan bir keman-piyano konserimiz olacak Dortmund'da, konseri vereceğimiz kemancı arkadaşım da zaten Yunan. Hoş bir konser olacağına inanıyorum. Daha sonra da gerek resitallere gerekse orkestra projelerime devam etmeyi düşünüyorum.
Yazı: Can Barış Çevik (MİHA)