Hürriyet yazarı Mehmet Yakup Yılmaz, Reina'da düzenlenen terör saldırısını öven kişiler hakkında açılan soruşturmalarla ilgili olarak "Canavarca saldırıdan sonra, sosyal medyada bu terör saldırısını övenler, destekleyenler, “İyi oldu” diyenler hakkındaki soruşturmalar ne âlemde? Kaç kişi yakalandı? Kaçı için dava açıldı? Sosyal medyada kuş uçurtmayan sistem, nefret suçu işleyen bu terör şakşakçılarını ele geçirmeyi başaramadı mı?" dedi.
Mehmet Yakup Yılmaz'ın "Bir tebrik bir soru" başlığıyla yayımlanan (18 Ocak 2017) yazısı şöyle:
Reina’da eylem yapan terörist, polisin 16 günlük olağanüstü çalışmasıyla canlı olarak ele geçirildi.
Saldırganın canlı olarak ele geçirilmesi, hem bağlantılarının açığa çıkarılması açısından hem de bu terörist teşkilatın yöntemlerinin, eylem hazırlıklarını nasıl gerçekleştirdiklerinin açığa çıkarılması açısından önemlidir.
Ve bu sadece Türkiye için değil, IŞİD’in terör tehdidi altındaki diğer ülkeler açısından önemli bir bilgiye sahip olacağız demektir.
Bu başarı için Emniyet teşkilatını tebrik etmek isterim.
Ve bir soru: Reina’daki canavarca saldırıdan sonra, sosyal medyada bu terör saldırısını övenler, destekleyenler, “İyi oldu” diyenler hakkındaki soruşturmalar ne âlemde?
Kaç kişi yakalandı? Kaçı için dava açıldı?
Sosyal medyada kuş uçurtmayan sistem, nefret suçu işleyen bu terör şakşakçılarını ele geçirmeyi başaramadı mı?
"İşkence" bir görev değildir
Trabzon’da, FETÖ soruşturmasında tutuklanan bir kişinin gözaltında dövüldüğü, kötü muamele gördüğü ve tehdide maruz kaldığı gerekçesiyle savcılığa yaptığı şikâyet reddedildi.
Savcılık, Olağanüstü Hal kapsamında yayımlanan 667 sayılı Kanun Hükmündeki Kararname’yi gerekçe gösteriyor.
Bu kararnamenin 9. maddesi, kararname nedeniyle görevini yerine getiren kamu görevlilerinin hukuki, idari, mali ve cezai sorumluluklarının bulunmadığını belirtiyor.
Savcı, bu gerekçeyle de işkence iddiasını soruşturmayacağını belirtiyor.
Savcı’nın, Anayasa’nın Olağanüstü Hal ile ilgili maddelerini iyi okumadığı anlaşılıyor
Anayasa’nın 15. maddesi temel hak ve hürriyetlerin kullanımının olağanüstü halde kısmen veya tamamen durdurulabileceğini düzenliyor.
Ama istisnaları da saymış:
“Birinci fıkrada belirlenen durumlarda da, savaş hukukuna uygun fiiller sonucu meydana gelen ölümler dışında, kişinin yaşama hakkına, maddî ve manevî varlığının bütünlüğüne dokunulamaz; kimse din, vicdan, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz ve bunlardan dolayı suçlanamaz; suç ve cezalar geçmişe yürütülemez; suçluluğu mahkeme kararı ile saptanıncaya kadar kimse suçlu sayılamaz.”
“Yaşama hakkına, maddi ve manevi varlığının bütünlüğüne dokunulamaz” vurgusuna dikkat çekmek isterim.
Olağanüstü Hal ilan edildi ve kararnamede “Kamu görevlileri işlemlerinden dolayı sorumlu tutulamaz dendi” diye, birisini öldüremezsiniz, işkence ve kötü muameleye tabi tutamazsınız.
Eğer Savcı’nın dediği geçerli olursa, bu bir tek anlama gelir: Anayasa’nın ilgili hükmü, KHK ile kaldırılmıştır!
Böyle bir şey olabilir mi? KHK ile Anayasa değiştirilebilir mi?
FETÖ ile mücadelenin önemine ilk günden itibaren inanıyorum.
Ancak bu mücadele, hukuk dışına çıkarak, Anayasa ve AİHM’nin bağlayıcı kararları yok sayılarak yürütülürse, zarar görür.
İşkence ve kötü muamele bir insanlığa karşı işlenmiş bir suçtur. Anayasa’daki tarifiyle “kişinin maddi ve manevi varlığının bütünlüğüne dokunmaktır”.
Bu mücadeleyi yürüten savcılarımız, polisimiz, yargıçlarımız bu temel gerçeği unuturlarsa, bundan suçlular yararlanır.
Ayrıca unutmamak gerekir ki işkence ve kötü muamele, polise kanun ile verilmiş bir görev değildir ki KHK’nın sağladığı dokunulmazlık kapsamına girsin.
“Adalet mülkün temelidir.” Adaletten ne kadar uzaklaşırsak, bu ülkenin temelleri o kadar sarsılır.
Savcının, kararını bir kez daha gözden geçirmesinde yarar var.
Aksi takdirde, Türkiye, işkencenin, Anayasa’ya rağmen meşrulaştırıldığı bir ülke durumuna düşer. Bu da hepimiz için utanç verici bir durum sayılmalıdır.
TERÖRE KARŞI SİVİL DİRENİŞ!
REİNA’daki terör saldırısının ardından sivil toplum kuruluşlarının önderliğinde “Hayatına sahip çık” kampanyası düzenlendi.
Kampanyayı destekleyen çok sayıda sanatçı, sporcu ve değişik mesleklerden tanınmış kişiler “hayatınasahipçık” hashtag’iyle, sokakta gezerken, lokantada yemek yerken, sinemaya giderken, eğlence yerlerinde çekilmiş fotoğraflarını paylaştılar.
Her türden teröristin amacı, topluma korku yaymaktır.
İsterler ki yarattıkları dehşet ortamı kalıcı hale gelsin, insanlar korkuyla sinsin, alışkanlıklarını değiştirsin ve meydan onlara kalsın.
Onun için bu kampanyayı ben de destekliyorum.
Bireysel olarak saldırının ardından her gün bir yere gittim, sokakta, hayatın içinde kaldım, evime kapanmadım.
Bu vesileyle bir de önerim var:
Sosyal medyada, sadece ülkemizde değil, birçok yabancı ülkede de yüz binlerce takipçisi olan sosyal medya fenomenleri var.
Türkiye’de hayatın teröre teslim olmadığını gösterebilecek gerçek güç de onlarda.
Türkiye’nin güzelliklerini, hayatın sürmekte olduğunu her gün koyacakları bir tek fotoğrafla bile milyonlarca kişiye ulaştırabilirler.
“Visitturkey, visitistanbul, cometoturkey,cometoistanbul” gibi hashtag’lerle, teröre karşı mücadeleye sivil bir destek sağlayabilir, Türkiye’de normal hayatın devam ettiğini dünyaya gösterebiliriz.
Teröre karşı savaş hepimizin işidir, sadece güvenlik güçlerinin değil.
Ve emin olun ki hepimizin yapabileceği bir şeyi bulmak o kadar da zor değil.