"Raziye Kubat 'Taşkafa' sergisinde düşünce kıvrımlarının ürettiği bazı semptomları, dokunduğu ve çağırdığı imgeler ile tartışmaya açıyor. Düşüncenin ve anlatının her yanına sızmış bu suskun varolanlarla yeniden bir diyalogun imkanına sahip Kubat, öteki dünyaların içinden başka bir aklın, başka bir ruhun varlığına odaklanıyor. Taşı dinlemeden, toprağa yaslanmadan gidilecek bir yolun arızalı hallerini gösteriyor. Toprakla ve taşla bir araya gelen bu çoğul elementlere bakıldığında akla Slavoj Zizek'in önemli bir kavramı akla geliyor: Yamuk Bakmak. Zizek, Lacan'ın "gerçek" kavramından ilhamla özne ile dünya arasında asla kapanamayacak bir boşluk, birbiriyle örtüşmeyen bir yamukluk hali olduğunu ifade ediyordu. Bu yamukluk öznenin (insanın) dünya üzerindeki kavrayışını her zaman eksik bırakacağı anlamına gelecekti. Kubat bu boşluk ve eksikliğe yerleşerek taşta, toprakta, bitkide ve hayvanda tariflenen eksikliği insan özneye doğru çevirir. İnsanın bütün söylemlerdeki egemen, hakim üst kimliğinde bir gedik olduğunu, bu diğer varolanların kendisine kapalı olmasından, insanın bu kavrayıştan uzak oluşunu düşündürtüyor. Yamuk bakmak, bir düşünceyi kritik etmekten çok, bir düşüncenin çerçevesini kritik eder. Kubat, taşın sessiz ve cansız dünyasını aşağı gören bakışı kritik etmek yerine sesli ve canlı dünyanın sınırlarına dikkat çeker."
M. Wenda Koyuncu
|