Sağlık

Prof. Şanlıer, Dr. Nowzaradan’ın 1000-1200 kalorilik diyetine destek vermedi

30 Mayıs 2019 20:25

TBMM Dilekçe Komisyonu, Obezite İle Mücadele Yöntemleri ve Cerrahi Uygulamalardaki Malpraktis İddialarının Araştırılması ve Alınabilecek Önlemlerin Belirlenmesi Alt Komisyonu’nda Obezite Diyetisyenleri Derneği Temsilcisi Prof. Dr. Nevin Şanlıer, obezite ameliyatlarıyla dünyaca ünlü Dr. Nowzaradan’ın ameliyattan önce hastasına zayıflaması için verdiği 1000-1200 kalorilik diyetine destek vermedi.  

Şimdiye kadar kadın hastalarda 1.200, erkeklerde 1.500 kalorinin altına asla diyet vermediğini ifade eden Prof. Şanlıer, ”Bunu da doğru bulmuyoruz zaten. Çok düşük kalorili diyetler. Hani böyle bir bariatrik hasta söz konusuysa 1.000 kaloriye düşürülebilir ama hekim kontrolünde, hastane kontrolünde yapılabilir. Çok düşük enerjili bu şok diyetleri kesinlikle biz önermiyoruz” dedi.  1200 kalorilik diyet verilmesiyle ilgili ortaya çıkabilecek tabloya  dikkat çeken Şenlıer, “Ameliyat öncesinde işte enerji kısıtlaması yapıldı, işte 1.200 kalorilik bir diyet verildi ama bu sırada bazı besin ögelerinde, mikro ve makro besin ögelerinde yetersizlik görülebilir, her ne kadar dikkat ederseniz edin özellikle de bu protein yetersizliği olabilir, folik asit, demir, D vitamini, B 12 yetersizlikleri olabilir. Böyle bir durumda da zaten doktor arkadaşlarımız suplementasyonu (ek destek) öneriyorlar” diye konuştu.

Obezite Diyetisyenleri Derneği Temsilcisi Prof. Dr. Nevin Şanlıer’in komisyon konuşmasından bazı bölümler şöyle:   Obezite oluşmuş ise aslında bizim ilk amacımız diyetle tedaviyi sağlamak. Bunun için de beden kitle indeksine göre hastamızı istediğimiz ideal kiloya indirmek için hedefimizi koyuyoruz. Buna göre de yeterli ve dengeli besleyerek, herhangi bir enerji ve besin ögesi yetersizliklerine yol açmayacak şekilde bir beslenme programı yapıyoruz. Burada üzerinde durduğumuz en önemli nokta, tekrar ağırlık kazanımını engellemek.

Biz önceki sene Sağlık Bakanlığıyla birlikte, diyetisyen arkadaşlarımız için bir kılavuz hazırladık, algoritmalar çıkardık. Diyetisyen arkadaşlarımız bu algoritmaları takip ettikleri zaman zaten çok başarıyla obezityle mücadele edebiliyorlar. Ama burada bizim istediğimiz, enerji alımı ve enerji harcamasının dengede olması, dolayısıyla da ağırlık almanın önlenmesi.

Şok diyetlerden biraz önce bahsettim ama istediğimiz şudur: Biz günlük enerji alımını organize ederek, ayarlayarak haftada yarım kilo ile 1 kilo kaybı sağlayacak şekilde enerjiyi azaltıyoruz yani bireyi yavaş yavaş, uzun sürede zayıflatıyoruz. Bazal metabolizma hızının asla altına düşecek bir enerji vermiyoruz.

Protein diyetin yüzde 12-15’i olacak şekilde, bazen yüzde 20’lere çıkabiliyoruz ve iyi kaynak proteinlerden yararlanıyoruz. Yağımız önemli, günlük enerjimizin yüzde 25-30’u yağdan gelsin, yağsız diyet olmaz diyoruz. Yani yağ kullanmadığınız zaman, özellikle yağda çözünen vitaminlerin kullanımında sorun oluyor, eksiklik söz konusu oluyor ama burada önemli olan, sadece yağın miktarı değil, aynı zamanda da cinsi.

İşte, zeytinyağı gibi, ayçiçeği yağı gibi veyahut da tereyağı gibi herkesin sevdiği yağların orantılı bir şekilde kullanılmasını ve de trans yağ dediğimiz, istemediğimiz yağların oranının da yüzde 1’in altında olmasını istiyoruz. Karbonhidratlar bizim en önemli kaynağımız. Burada da günlük enerjinin yüzde 55-60’ı karbonhidrattan gelsin diyoruz ama tamamen ekmeği de diyetten çıkarmıyoruz. Biz ekmek de kullanılsın, tam buğday unundan yapılan ekmek kullanılsın, kuru baklagiller kullanılsın, karbonhidratları bu şekilde sağlayalım diyoruz. Zaten, TÜBER’e göre -Türkiye Beslenme Rehberi oluşturduğumuz piramitte bizim piramidin en altında, en çok yer verdiğimiz yiyecek türümüz de özellikle tahıllar.

Yine burada basit şeker dediğimiz, sofrada kullandığımız şekerin kullanımını da yüzde 5 ve altında tutalım diyoruz. Dünya Sağlık Örgütü 15’ten 10’a indirdi, şimdi herhâlde 5’e indirmek için uğraşıyoruz. Biz de obez hastalarımızda yüzde 5’in altında tutmaya gayret ediyoruz.

Posa içeriği yüksek besinlerden faydalanıyoruz. En önemli sorunlardan bir tanesi de su tüketiminin az olması. O nedenle de sıvıyı artırıyoruz.

Tabii, burada esas önemli olan, davranış değişikliklerini oluşturabilmek, yaşam boyu sürecek davranış değişikliklerini oluşturabilmek. İnsanları istedikleri, hedeflediğimiz kiloya getirebiliyoruz ama özellikle hem fiziksel aktivite açısından dengelediğimiz hem de beslenme alışkanlıklarını organize ettiğimiz durumda zaten başarıyı yakalıyoruz. O nedenle de günde otuz-kırk beş dakikalık, mümkünse haftanın her günü hafif bir yürüyüş bile yapmak… Bu, hepimizin yapması gereken etkinlik, fiziksel aktivite. Hastayı istediğimiz ağırlığa getirdikten sonra korunum önemli bizim iç in. Burada da diyoruz ki, vücut ağırlığını kaybeden birey en az iki yıl sonunda en fazla 3 kilo aldıysa sorun değil ama 3’ten fazla aldıysa buna izin verilmemesi lazım, tekrar hastamızı biz denetim altına alıyoruz.

Tabii, biraz önce de söylediğim gibi, bu tedaviler yani beslenme, egzersiz, davranış değişikliği, ilaç tedavisi sonuç vermiyorsa, istenilen ağırlık kaybını sağlamıyorsa bariatrik cerrahi devreye giriyor. Burada geçen hafta arkadaşlarımız, hocalarımız anlattılar, pek çok yöntem var, değişik yönt emler kullanılıyor ama burada önemli olan, hasta seçimi. Hasta seçiminde beden kitle indeksi 40’ın üzerinde ya da beden kitle indeksi 35’in üzerinde olanlarda da herhangi obeziteyle ilişkili bir ya da birden fazla “komorbidite”si varsa, başka bir hastalık eşlik ediyorsa o zaman bu hastalara bariatrik cerrahi yapılıyor. Yaşı 18’in altı, 60’ın üzeri olanlar, tıbbı herhangi bir cerrahi yapılması riskli olanlar, psikiyatrik hastalığı olanlar veyahut da bağımlılığı olan bireyler ile işte önündeki iki yıl içeris inde gebelik düşünenlere bu cerrahi müdahalenin yapılmaması lazım.

Burada da yine kılavuzlardan gittiğimiz zaman, algoritmalar bizi doğru yola götürüyor. Ama önemli olan antropometrik ölçümler, tıbbı beslenme öyküsü, ağırlık öyküsü, psikososyal durum, psi kiyatrik öyküsü, beslenme alışkanlıkları, laboratuvar bulguları, hepsini göz önünde bulundurarak biz hastayı ameliyat öncesinde de -bu biraz önemli, hani ameliyat sonrası daha da önemli tabii ama- hasta hazır mı yani böyle bir cerrahi müdahaleye hazır mı; bununla ilgili eğitim programlarının yapılması lazım. Bu sorumluluğu alabilecek durumda mı, besin tüketim kaydı yapabiliyor mu? Çünkü besinlerin  -birazdan da bahsedeceğim- hazırlama, pişirme yöntemleri çok farklı bunlarda. Bu konuda bilgi veriyoruz, gerçek çi hedefler ortaya koyuyoruz, fiziksel aktiviteye yönlendiriyoruz ve de doğru bir ağırlık izleminin yapılması gerekiyor ve hastaya şunun açıklıkla söylenmesi lazım: Eğer bu söylenenleri yapmazsanız ameliyattan sonra da siz tekrar ağırlık kazanırsınız. Bu mümkün, bunun anlatılması gerekiyor. Aynı zamanda da tüketmemesi gereken besinler ya da işte ameliyat öncesinde nasıl bir tıbbi beslenme tedavisi uyguluyoruz; bunları gündeme getiriyoruz. Tabii, buradaki amacımız, aslında ameliyat öncesinde 10 kilo, hatta 10 kilodan daha fazla bir ağırlık kaybını sağlamak yani bunu sağladığımız zaman hem hasta motive oluyor hem de ameliyat sonrasında da acaba istenilen uygulamaları yapabilecek mi; bu sağlanmış oluyor. Aynı zamanda da bariatrik cerrahi öncesi riskler azaltılabiliyor.

BAŞKAN - Hocam, bunun için bir süre veriyor musunuz? Mesela ameliyattan önce 10 kilo. Mesela ne kadarlık…

OBEZİTE DİYETİSYENLİĞİ DERNEĞİ TEMSİLCİSİ PROF. DR. NEVİN ŞANLIER - Evet, o şöyle oluyor: Şimdi, aslında, iki hafta ile altı ay arasında oluyor bu ama genelde altı ay hastanın motivasyonunu bozduğu için yani iki hafta ile üç ay arasında bir süre veriliyor. Bu süreden sonra bırakılıyor çünkü hasta eğer zaten bize o 10 kiloluk bir ağırlık kaybını sağlıyorsa zaten bir uyum sağlıyor demektir. Buradaki amacımız, hem tabii cerrahi müdahale riskini azaltmak, aynı zamanda da karaciğer hacmini azaltarak bariatrik cerrahi tekniklerinin daha kolay uygulanması sağlanabiliyor.

Yalnız, burada ben şunu söylemek istiyorum: Normalde ben bu işi yapan otuz üç senelik aynı zamanda diyetisyen olarak da şimdiye kadar kadın hastalarda 1.200, erkeklerde 1.500 kalorinin altına asla diyet vermedim. Bunu da doğru bulmuyoruz zaten. Çok düşük kalorili diyetler…

 Hani böyle bir  bariatrik hasta söz konusuysa 1.000 kaloriye düşürülebilir ama hekim kontrolünde, hastane kontrolünde yapılabilir. Çok düşük enerjili bu şok diyetleri kesinlikle biz önermiyoruz.

Tabii, burada ameliyat öncesinde işte enerji kısıtlaması yapıldı, işte 1.200 kalorilik bir diyet verildi ama bu sırada ba zı besin ögelerinde, mikro ve makro besin ögelerinde yetersizlik görülebilir, her ne kadar dikkat ederseniz edin özellikle de bu protein yetersizliği olabilir, folik asit, demir, D vitamini, B 12 yetersizlikleri olabilir. Böyle bir durumda da zaten doktor arkadaşlarımız suplementasyonu öneriyorlar.

--

Şimdi, dünya geneline baktığımızda, son kırk beş, elli yıl içerisinde obezite prevalansında 3 kat artış olduğunu görüyoruz. Bunun yetişkinlerde 650 milyon, çocuk ve adolesanlarda da 124 mil yona ulaştığını görüyoruz. Biz buna “globazite” de diyebiliriz. Global düzeyde bütün dünyayı etkiliyor. Bana  göre de biraz bulaşıcı. Artık herhâlde birbirimize de bulaştırıyoruz, birazdan da bahsedeceğim.

Dünya Sağlık Örgütü verileri bizim için çok önemli. Dünya Sağlık Örgütü diyor ki: “2030 yılında 1,35 milyar fazla kilolu, 573 milyon insan da obez olacak.” Tabii, burada ülkelere kıtalar bazında bakacak olursak Amerika için söyleyecek bir lafımız yok. Amerika’da obezitenin çok yaygın olduğunu hepimiz çok iyi biliyoruz. Avrupa’ya baktığımız zaman, insanların yüzde 50’sinin fazla kilolu ve obez olduğunu, yüzde 20’sinin obez olduğunu, yine çocuklar bazında baktığımız zaman da her 3 çocuktan 1’inin fazla kilolu ve obez olduğunu görüyoruz. Eğer genelleme yapıla cak olursa, dünyada her 8 yetişkinden 1’inin obez olduğu söyleniyor.

Peki, bizim Türkiye haritamız nasıl? Türkiye’de de yapılan çalışmalara baktığımız zaman yüzde 30 civarında görüyoruz maalesef. Ama esas vahim olanı çocuklarda. COSI 2016 yılı verilerine göre 6-9 yaş arası çocuklarda gördüğünüz gibi her 10 çocuktan 1’inin obez ya da genel anlamda bakacak olursak yüzde 25’inin fazla kilolu ve obez olduğunu görüyoruz. Aslında bizim bundan sonra çocukları da daha çok konuşmamız gerekecek .

Son elli yıldaki oranlara baktığımız zaman da ev dışı yiyecek tüketiminin, özellikle de hamburgerler, pizzalar, kızarmış patates gibi ev dışında üretilen yiyeceklerin tüketiminin 2, 3 kat daha arttığını maalesef görüyoruz. Tabii, tüketim artarken bir taraftan da porsiyonlar büyüdü. Porsiyonların büyümesiyle de enerji yoğunluğu yüksek olan yiyeceklerin miktarı da elbette ki arttı.

Türkiye geneline baktığımız zaman, biz dört mevsimde her türlü sebze ve meyveyi üreten, taze bulundurabilen bir ülkeyiz ama çocuklarımızda bile… Bakın, her gün sebze tüketimi yüzde 26 düzeyinde.

Meyve olarak baktığımız zamanda yüzde 30 düzeylerinde bir meyve tüketimimiz var. Yetersiz tüketiyoruz tabii ki.

Biraz önce Sayın Başkanın da dediği gibi, her yıl yaklaşık olarak 2,8 milyon insan fazla kilo ya da obezite sebebiyle ölüyor. Ama bunun dışında da ölmeyen insanlarda, obezlerde birçok hastalığın oluşumu, yaşam kalitesindeki bozukluklar, bunların getirdiği hastalık yükleri ve bakım hizmetlerinin artması da söz konusu. Tabii, hastalıkların görülmesinin artması dediğimizde kalp damar hastalıklarından tutun uyku apnesine kadar, tip 2 diyab ete, birçok psikososyal hastalılığa, solunumla ilgili pek çok hastalığa da obezite sebep oluyor. Dolayısıyla da globazite dememizin veyahut da eskiden… Tabii gençlik dönemlerinde şöyle denirdi: “Bir dirhem et bin ayıbı örter.” Ama şimdi öyle olmuyor, çok ayıbı ortaya çıkarıyor obezite. O nedenle pek çok hastalıkla da ilişkilendiriliyor.