Kısa Dalga Podcast’ten Kemal Göktaş, Özyeğin Üniversitesi’nden Prof. Dr. Evren Balta ile Melih Bulu’nun Boğaziçi Üniversitesi’ne atanmasından sonra başlayan ‘elitizm’ tartışmalarını, ABD’deki kongre saldırısını, sol politikaları konuştu. Balta, "Elitizmi arayacağımız yer ODTÜ, Boğaziçi değil" dedi.
Popülizm tartışmalarını ve Sabah yazarı Hilal Kaplan'ın Boğaziçi Üniversitesi'ne atanan rektör Melih Bulu'ya yaptığı destek açıklamasıyla başlayan 'elitizm' tartışmalarını değerlendiren Balta, "Üniversiteleri vatandaş yetiştiren, bağımsız akılla araştırma yapan kurumlar olmaktan çıkarak, piyasaya eleman yetiştiren, girişimcilik üzerine kurulu bir şeye dönüştü. Yeni sağ hareketler, popülist, otoriter popülist hareketler eleştirel aklın toplumsal meseleler konusundaki tutumundan rahatsız" dedi.
"Geçmişe bakınca bu kurumların sınıf atlatma özelliğini görürsünüz" diyen Balta, "Ama artık bu artık bozuldu. Tam da “elit karşıtıyım” diyen iktidarın yaptıkları nedeniyle. Türkiye’de artık ailenizin sosyoekonomik durumu, ilk okuldan itibaren hangi okula gideceğinizi belirleyicisi durumuna geldi. Devletin yetiştirmek istediği vatandaşın niteliği de değişti. Elitizmi arayacağımız yer ODTÜ, Boğaziçi değil. Aslında daha ilkokuldan hatta okul öncesinden oradaki kastlaşmada aramak gerekiyor" ifadelerini kullandı.
Prof. Dr. Evren Balta'nın Kısa Dalga Podcast'te yaptığı Kemal Göktaş'a yaptığı açıklamalardan satırbaşları şöyle:
Elitizm tartışmaları
"Üniversitenin en önemli işlevlerinden biri sosyal hareketliliği sağlaması. Yani farklı grupları, alt – orta sınıftan insanları alıp daha yüksek bir yere taşıyor olması. Toplumsal eşitsizliğin kimi sonuçlarını ortadan kaldıran önemli bir işlev gördüğünü söylebilirsiniz. ODTÜ ve Boğaziçi’nin kendilerine gelen öğrencileri geldikleri konumdan daha iyi işlere getirebilen, dönüştürücü kurumlar olması gibi. Aydınlanma geleneği içinden gelen, temelde bağımsız akılla karara varmayı ve topluma iyi vatandaşlar yetiştirmeyi varsayan, aydınlanma geleneği üzerine oturan ve bu geleneği Türkiye’de belki de çok iyi temsil eden kurumlardır."
Popülizmin üniversiteyle derdi
"Popülizmin, üniversitelerin bu ikinci kısmıyla ciddi bir sorunu var. Üniversiteleri vatandaş yetiştiren, bağımsız akılla araştırma yapan kurumlar olmaktan çıkarak, piyasaya eleman yetiştiren, girişimcilik üzerine kurulu bir şeye dönüştü. Yeni sağ hareketler, popülist, otoriter popülist hareketler eleştirel aklın toplumsal meseleler konusundaki tutumundan rahatsız"
Üniversiteler ve sınıf atlama
"Geçmişe bakınca bu kurumların sınıf atlatma özelliğini görürsünüz. Ama artık bu artık bozuldu. Tam da “elit karşıtıyım” diyen iktidarın yaptıkları nedeniyle. Türkiye’de artık ailenizin sosyoekonomik durumu, ilk okuldan itibaren hangi okula gideceğinizi belirleyicisi durumuna geldi. Devletin yetiştirmek istediği vatandaşın niteliği de değişti. Elitizmi arayacağımız yer ODTÜ, Boğaziçi değil. Aslında daha ilkokuldan hatta okul öncesinden oradaki kastlaşmada aramak gerekiyor."
Popülist hareketler ve elitizm söylemi
"Popülist hareket toplumu ikiye bölünmüş olarak görüyor. Bir tarafta elitler var. Bunların kim olduğu, ne olduğu belirsiz. İyi bir doktora da akedemisyene de sizin politikaları desteklemiyorsa elit diyebilirsiniz. Buradaki elit kavramı kullanışlı bir enstrüman. O enstrüman elitler dışındaki herkes dediğiniz grupla özdeşleşmenizi sağlıyor."
Çıkış elitleri, çıkış insanları
"Sadece biz değil milyonlarca insan bu kadar kutuplaşmış grupları bir araya nasıl getireceğiz diye soruyor. Sosyalist hareketlerin kentli eğitimli sınıfların çıkarlarını savunur hale gelmesiyle o siyasal dili kaybettik. Bunlar olumsuz değerler değil ama kentli eğitimli grupların çıkarları büyük oranda taşralı eğitimsiz grupların çıkarlarıyla, ülkelerin içerisine sıkışmış insanlarla, ayrışmış durumda. Bu ayrışmayı ortadan kaldıracak siyasal stratejiler geliştiremediğiniz sürece bu böyle gidecek gibi gözüküyor."
"Başka bir vatandaşlık idealine sahip olmamız gerekiyor. Bir tür vatanseverliği içeren, içinde bulunduğu mekanı, şehri, ülkeyi seven, ona bağlılık hisseden… Bizim en büyük kaybımız kendi yaşadığımız yere olan bağlılığımız. Küresel hareketlilik öyle bir aşamaya geldi ki yaşadığımız yeri dönüştürmek yerine onun dışında kalmaya çalışıyoruz. Yaşamak istediğimiz yerle bağımızı koparıyoruz. Çıkış elitleri ya da çıkış insanları diyorlar."
"Yeni bir siyasi programı çekici kılmak mümkün"
Göçmenlik bireysel stratejilerden biri haline geldi. Herkesin, siyasetin, somut stratejiler geliştirmesi gerekiyor. Dahil edici bir siyasal hat izlemek gerek. Kamusal alanı iyileştirmeyi kendi hayatımızın parçası haline getirmek zorundayız.
Herkesin yeniden siyasetin içerisine dahil olduğu, eğitim üzerinden, yargı üzerinden somut stratejiler geliştirerek, ekonomik yeniden dağılımın altını çizerek siyasi bir program yapmak ve bunu çekici kılmak mümkün.
Parasız eğitim gibi basit ve iyi bir slogan bile artık yok. Çünkü oradan çıktık. Parasız kaliteli kamusal eğitim bittiği zaman biz de oradan çıkıp çocuklarımızı özel okullara gönderdik. Hepimiz kendimiz için iyi olanı yapacağız ama kolektif için de iyi olanı yapmak zorundayız. Çünkü çıkmak işe yaramıyor, bunu özellikle koronada gördük. Hepimizin olduğu yeri, olduğu şekliyle dönüştürmemiz gerekiyor. Kolektif sorumluluğun, birlikteliğin siyasetin yeniden tanımlanması gerekiyor.”