Politika

Perihan Mağden: İstikrarsızlıktan iktidar çıkarma sanatı ve başkanlık oyunları

"Soğuk savaş yıllarında dahi kimse Rus uçağı düşürmemiş..."

30 Kasım 2015 13:11

Perihan Mağden*

Erdoğan Türkiyesi Rus uçağını düşürerek öylesine acayip bir iş yaptı ki, dünyanın ağzı açık kaldı.

E, madem NATO üyesiyiz, koşa koşa NATO’ya haber vermeler filan!

Batı Dünyası resmen kerhen/mecburiyetten/yasak savar kabilinde yanımızda yer aldı.

Düşünsenize; soğuk savaş yıllarında dahi kimse Rus uçağı düşürmemiş.

Bizim Rus uçağını düşürmemizin ardındaki ”hassasiyetimiz” de, aşırı tuhaf ve yenilikçi:

Bunca riskli bir hareketi, hava sahamızı ihlal edeni indiririz! kabadayılığını açıklamamıza kesinkes yetmiyor.

Arada akıllara seza bir boşluk kalıyor.

(Yunanistan’la 2500 kere filan hava sahası ihlalimiz var!)

Neymiş? Türkmenler konusunda meğer fevkalade hassasmışız!

(Bir sabah kalktı erken/ Çok hassaslaştı derken.)

Hami Ağbi olarak ansızın Bayırbucak Türkmenleri’nin koruyucu büyüğü olduğumuza karar vermişmişiz.

”Arkadaş! Irak’ta ve yıllardır Suriye’de Türkmenler’in anası ağlatılırken sen nerelerdeydin?” diye sorulabilir pek tabiidir ki.

”Bayırbucak Türkmenleri tanımı da fabrikasyon, Alevi Dağları ile Kürtler Dağı arasındaki Bucak tepesine, ansızın Türkmen Dağı denilmesi de! Türkmen Mürkmen değil, yalnızca 7 düvelden gelen cihatistler var oralarda zaten. Kimi savunuyorsun, neye celalleniyorsun? Nedir ESAS meselen?” diye de sorulabilir.

Ve hiçbir mantıki cevap alınamayacağı kesindir. Sor, sorabildiğin kadar.

Ortalık öyle bir tozzz duman ve hakikatler o denli uzağımızdaki zaten.

Erdoğan ”Rus uçağı olduğunu bilmiyorduk”, diyor.

Putin ”Bilmemelerinin imkanı yok!” diye iddia ediyor.

Erdoğan Batı’ya ”Putin’i anında telefonla aradım. Telefonuma çıkmadı bilem!” diye şikayet ediyor.

Rus Dışişleri Bakanı Lavrov ”Erdoğan’dan Putin’e telefon gelmedi”, buyuruyor.

Uçağı, üstelik yeni kurulmuş özel telsiz sistemiyle on kez filan uyardığımızı iddia edip kayıtlarımızı dünyaya dinletiyoruz.

Özür de dilemeyeceğiz! İddialı ve gayet kararlıyız.

Bölgede savaşmakta olan İranlı bir komutanın kurtardığı (bu da son derece ilginç bir detay) paraşütle atlayıp sağ kalan Rus pilot, uyarı muyarı duymadığını iddia ediyor.

Benim asıl ilgimi çekense: Erdoğan’ın neşesi.

Ne 7 Haziran seçimlerinin ardından olduğu gibi birkaç günlüğüne ortadan kayboluyor, ne Ankara Katliamından sonra yaptığı gibi kısa zaman için de olsa sahneden çekiliyor.

Sürekli ortalarda. Sürekli konuşuyor. Coşku ve enerji içinde, nerdeyse sevincinden parlıyor.

Öğretmenler gününde Rus uçağını düşürdük diye kendisini alkışlayacak şuursuzlukta öğretmenleri durduracak kadar da itidal sahibi!

Özellikle müthiş icadı olan (muhtarları koruculaştırma projesi altında!) sarayında buluşmalara doyamadığı muhtarlara konuşurken yaydığı güven ve sevinç ”Ya, bu işin içinde iş olmasın sakın?” dedirtiyor insana.

Erdoğan hakiki bir füze gibi hangi hedefe kilitlenmiş vaziyette: Başkanlık sistemine, değil mi?

E, ülkeyi ciddi bir istikrarsızlık ortamına sürükleyip İSTİKRAR VAAD EDEREK Meclis’te çoğunluğu elde eden bir stratejisyen-

Dış ilişkilerimizde de böylesi bir istikrarsızlık ortamı yaratıklandırmanın, kendisine yol-su- elektrik: yani Başkanlık Sistemi olarak döneceğini hesap etmez mi?

Üstelik Bahçeli gibi bir kara gün dostu varken?

Seçimin akabinde de meşhur HAYIR! kartını cebinden çıkartıp partisinin başından on yüz bin yıl daha (epeyce gün ortadan yok olduktan sonra) gitmeyeceğini ilan etmiş bulunan Bahçeli (çakma / takma; kimin umurunda?) Bayırbucak Türkmenleri konusunda aşırı hassas olmasın da , kim olsun hem?

Zaten derhal sislerin arasından belirip ”Türkmen Dağı Sibirya’da değildir!” buyuruverdi.

Hoş, bir tepeye sonradan münasip görülen bir isim olduğuna göre, ilerde Sibirya’da da 1 Türkmen Dağı yaratılabilir.

”İhtiyaç, keşfin anasıdır!” lafını alıntılayıp geçelim.

Asıl geçmememiz gereken, başı herrrr sıkıştığında Erdoğan’ın canyeleği olarak yakın tarihimizdeki yerini almış bulunan Devlet Bahçeli’nin, referanduma gidebilmek için AKP’nin ihtiyacı olan 17 milletvekilini rahatça temin etmek üzere- Nurtopu gibi bir Bayırbucak Türkmenleri nedenine kavuşmuş olduğu!

Belki bu Hayali Türkmenler / Hain Rusya algısı öylesine tırmandırılır ki, başkanlık sistemine (referandumsuz) geçmek için gereken 54 milletvekili dahi devşirilir şanlı meclisimizden.

Maksat başkanlık sistemi, pardon, Rusya’ya ve dünyaya karşı milli çıkarlarımız olunca gerisi teferruattır!

Hem değerli yalnızlığımız o seviyelere vardı ki: ”Ne Doğucuyuz, ne Batıcı! Katarlıyız, Katarlı!”

Referanduma gidebilecek sayıda milletvekilini kafalayarak yola çıkmak, kusurlu demokrasimiz için daha yakışıklı olur gerçi.

Halkımız hem yeni anayasayı, hem başkanlık sistemini oylamış olur ki; başımızda böylesi iç ve dış belalar varken (istikrarsızlık sopası!)

İstikrarın Efendisi Erdoğan’a oy vereceklerine dair hiçbir şüphe duymuyorum ben.

Evren’e verdikleri istikrar oyları misali!

Bu arada, istikrar manyağı halkımıza bir armağan daha sunuldu Perşembe gecesi.

Can Dündar ve Erdem Gül tutuklanıp cezaevine konuldular.

”Silahlı terör örgütüne üye olmak” ve ”casusluk maksadıyla devlet sırrını ifşa etmek”le suçlanıyorlar!

Daha aşağısı kurtarmaz zaten.

Dergimizin selfie’li kapağıyla ilgili DE soruşturma açıldı: Örgüt suçlamasıyla!

Cevheri Güven ve Murat Çapan hala Silivri’deler.

İki kapak bir terör örgütü suçlamasına yetiyor artık Türkiye Cumhuriyetinde.

Başkanlık sistemine geçerek, tüm bu demokrasi özürlülüğü taçlandırmanın/ koyultmanın tammm zamanıdır.

Yapılan bir araştırmada, dünyanın en yalancı milleti olarak Çinliler ve Türkler çıkmış.

Yapılan deney sonucunda, bilimsel bir araştırmada.

İnsanlar kendilerine benzeyenlerle rahat ediyor. Orası kesin.

İstikrar demek, ”Beni bana benzeyen idare etsin. Onla rahat ediyorum ben,” demek esasında.

Rus uçağının düşmesi, Erdoğan’ın akülerini bu denli doldurduysa, istikrar dolu günler, yığın yığın kapımızda yani.

En istikrarlı Başkan bizim Başkan!

Haydi öğretmenler, muhtarlar, korucular, ifade özgürlüğüyle işi olmayanlar, istikrar arayanlar: Hep birlikte.


Bu yazı Nokta dergisinde yayımlanmıştır