Özgürlükçü Hukukçular Derneği (ÖHD), Tutuklu Aileleri Derneği (TUAD) ve Özgürlükçü Avukatlar Derneği (ÖDAV) üyesi avukatlar, 15 Temmuz darbe girişimi ve sonrasında ilan edilen olağan üstü hal (OHAL) ile birlikte cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerine ilişkin anlatımları raporlaştırdı.
Bolu, Düzce, Edirne, Gebze, Kocaeli, İstanbul, Tekirdağ, Bakırköy, Ümraniye, Maltape, Silivri 9 No’lu cezaevledrinde tutuklu ve hükümlülerle yapılan görüşmeler sonucu hazırlanan raporda; "işkence, çıplak aramayı kabul etmeyenlere şiddet, bazı hasta tutuklu ve hükümlülere ilaç vermeme, bazı gözaltılarda cinsel saldırıyla tehdit söylemi" iddiaları yer aldı.
ÖHD, TUAD ve ÖDAV tarafından hazırlanan raporda darbe girişimi sonrasında 6 gün gözaltında tutulan ve daha sonra tutuklanarak Bakırköy Ceza İnfaz Kurumu’na gönderilen 24 yaşındaki Z.Ç.’nin anlatımında "gözaltında tecavüzle tehdit" konusunda şu ifadelere yer verildi:
“Gözaltı süresi boyunca zaten 30 gün kalacaksın diye tekrarladılar. Gözaltında kaldığı zaman zarfında daha çok 3 polis ile muhatap oldu. Bu polislerden biri Z.Ç'nin kafasına vurmuş ve yer yatırmış, hırpalamış. Çoğu zaman gözünü kapamış. Polis sürekli olarak hakaret etmiş ve ecdadını s.kerim, tüm aileni s.kerim şeklinde sinkaflı küfürler etmiş. Bir konuşmasında "bak konuş, burada binlerce timimiz var, onları durdurmuş durumdayız. Konuşursan onları durdururuz yoksa sana tecavüz edecekler, Senle beraber olmak isteyen çok kişi var" şeklinde cinsel tehditte bulundular. Bir ara polis Z.Ç 'nin kafasını iki bacağı arasına almış, o sırada polisin cinsel organını hissetmiş. Bağırıp çırpınmasıyla diğer polisler gelmiş ve o polis pozisyonunu değiştirmiş, hırpalayıp kapıya doğru itmiş. "Alın bunu makatından elektrik verin" şeklinde talimat verdi. Ama bu olayı gerçekleştirmemişler. Müvekkil ilk iki gün hastaneye götürülmüş. Orada doktora başında iz olduğunu söylemiş. Doktorun yazıp yazmadığını bilmiyor. Diğer günler hastaneye götürülmemiş, bundan sonra 5 günde 1 hastaneye götürüleceksin denmiş. Müvekkil avukatı ile görüşmek istediğinde "Avukatlarınız dışarda onları da s.keceğiz " şeklinde hakaretlerde bulundu.”
“Çıplak aramayı kabul etmeyen tutuklu darp edildi”
Tekirdağ Cezaevi’nde mahkûmlarla yapılan görüşmelere ilişkin anlatımlar kapsamında çıplak arama ve darp iddialarına yer verilen raporda, “Tekirdağ Cezaevi’ne sevk edilenler, cezaevine alınırken çıplak arama dayatması yapılmış buna izin vermek istemeyen tutuklular işkence görerek çıplak aranmıştır.Bir tutuklu çıplak arama dayatmasına karşı geldiği için darp edilmiş ve revire dahi götürülmemiştir. Diğer tutuklular tarafından baygın şekilde koğuşa getirilmiştir” dendi.
Silivri 9 No’lu Cezaevi’ndeki tutukluların da darp ve işkenceye dair ifadeleri, rapora şöyle yansıdı:
“Yeni tutuklanan ve sevk edilen tutsaklar arama adı altında işkence ve zorla dövülerek, ağzı kapatılarak insanlık onuruna aykırı çıplak aramalar yapılmaktadır. 15 Temmuz’dan sonra getirilen tutukluları asker ve bürokratlar cezaevi koridorlarında ağır işkenceye maruz bırakıldılar. Özellikle görebileceğimiz duyabileceğimiz bir şekilde işkence edilerek adeta diğer tutsaklara gözdağı verilmek istenmiştir. Bundan sonra bu cezaevinde neler yaşayabileceğimiz korku ve kaygısı yaşıyoruz.”
“İlaç verilmiyor”
Raporda Düzce Cezaevi’nden Y.A. isimli tutuklu ile hasta tutuklu ve hükümlülere ilişkin yapılan görüşmeye ilişkin olarak “hastaneye sevklerini ve tedavi olma koşullarını ortadan kaldıran birçok provokatif yönelimler söz konusu olmuştur. Hasta tutukluların tedavileri durdurulmuş çeşitli gerekçelerle ilaçlarını verilmemektedir” dendi.
Silivri Cezaevi'nde tutukluların OHAL sonrasında yaşanan hak ihlallerine ilişkin rapora konan ifadeleri şöyle:
1.Normalde haftada en az 10 saat olması gereken sosyal-sportif etkinlikler 1.5 saat saha sporu 1 saatte kapalı saha sporu olmak üzere yalnızca 2.5 saat ve sadece sportif etkinliklerle sınırlanmış durumda. Bu hali bile çoğu zaman siyasi tutsaklara kanuna aykırı gerekçelerle verilen disiplin cezaları ile engellenmektedir.
2- Sohbet hakkı ortadan kaldırılmış, hobi, kütüphane gibi etkinlikler den de tamamı ile mahrum bırakılmışlardır.
3- Tredman uygulamaları kapsamı dışında olan ve disiplin cezalarından etkilenmeyen sohbet hakkımız tümden ortadan kaldırılmış durumdadır.
4- Havalandırmalarımıza takılan kamera ile yatakhane, lavabo ve banyomuz dahil tüm mahremiyet alanlarımız 24 saat gözetim altına alınmıştır. İdare her ne kadar sadece havalandırma gözetim altında denilse de bağımsız kuruluşlar tarafından inceleme talepleri yerine getirilmemiştir.
5- Haftada sadece 2.5 saat olarak çıktığımız tek etkinlik olan sportif faaliyetlerin gruplarını cezaevi keyfine göre düzenlemekte ve yine keyfi bir biçimde istediği zaman değiştirmekte ya da aylarca aynı gruplar değişmeden çıkmak zorunda bırakılmıştır.
6- Günlük temizlik malzemesi olan çek pas sopların sayısı ikiye indirilmiş boyu 7,5 cm olarak sınırlandırılmıştır. Mevcut boyu ile (7,5) doğalında bel fıtığına davetiye çıkartıyor. Raporlu bel ve boyun fıtığı olan arkadaşlarımıza da aynı boydan çek pas verilmesi ise temizliği de işkenceye çevirmek istemeleridir.
7- Özellikle ailelerimize binlerce km uzaklıklarda cezaevlerine kimi zaman keyfi gerekçelerle sürgün edilerek sadece bizi değil ailelerimiz de gerek maddi gereke manevi cezalandırmaktadırlar.
8- Çeşitli yetenekleri olan tutsakların bunu geliştirme talepleri yerine getirilmemiştir. Yaklaşık bir yıldır yağlı boya, resim yapma talepleri hiç dikkate alınmamıştır.
9- Mektuplaşma hakkımız elimizden alınmıştır. Bir yıldır dışarıya göndermek istediğimiz mektuplar faili meçhule kurban gidiyor. Hem gelen mektuplar bize verilmiyor, hem elimizden çıkan mektuplar yerine ulaşmıyor.
10- 15 Temmuz’dan önce de hükümlüler olarak avukatlarımızla görüşme hakkı hafta da sadece 3 saat olarak sınırlandırılmıştır. Her avukatın bir den fazla müvekkili olduğunda her kişiye bazen sadece 5 dakika gibi sınırlı bir zaman kalabiliyor.
11- Güvenlik tedbiri adı altında amacını aşan rencide eden aramalar var. Her oda giriş-çıkışında hem elle hem de detektörle olmak üzere iki ayrı aramaya maruz kalıyoruz. Yine koridorda bulunan telefon ile konuşmaya gittiğimizde bile koğuştan hem giriş hem de çıkışta ayakkabı çıkartılarak aranıyoruz. Oysa oda çıkışında kimse ile temasımızın olmadığı durumlarda ayakkabı çıkartılarak detaylı arama yapma güvenlik tedbiri adı altında psikolojik bir baskı yapıldığını hissettiriyor. Yaklaşımlardan tutun, mimik ve davranış, uslüp bir biçimde intikamcı ve düşmanca yaklaşımlarını hissettiriyor.
12- Açık ve kapalı görüşlere gelen aileler arama adı altında sözlü fiziksel tacizlere maruz kalarak rencide edilmeye çalışılıyor. Uzun süre dışarıda bekletilerek görüme hakkımızdan kısıtlama yaşanıyor.
13- Cezaevi hak ihlallerini rapor ettiğimiz kurumlara mektuplarımız ulaştırılmıyor. İdare bu mektuplara el koyuyor.
14- Cumhuriyet savcılığına bulunduğumuz suç duyurularına da uzun süredir cevap almış değiliz.
15- Birçoğumuzu uzun yıllardır cezaevinde olmasından kaynaklı çeşitli bel ve sırt ağrıları olmuştur. Bunun için tedavi amaçlı uygun yastık ve döşek almak istediğimizde cezaevi kantini çok pahalı ve kalitesiz ürünler satmaktadır. Dışarıdan getirilmesini ya da daha uygun fiyata ve daha sağlıklı ürünleri kendi imkânlarımızla getirilmesini istediğimizde bunu da kabul etmemişlerdir.
16- Yeni tutuklanan ve sevk edilen tutsaklar arama adı altında işkence ve zorla dövülerek, ağzı kapatılarak insanlık onuruna aykırı çıplak aramalar yapılmaktadır.
17- Yeni tutuklanan ve sevk edilenler aylarca tek kişilik koğuşlarda gözlem süreci adı altında tecrit edilmektedir.
18- Toplama kararı olmayan kitap gazete ve dergiler yasaklanmıştır.
19- Kitap sınırlaması getirilmiştir. Kişi başına 10 kitap uygulaması ile yeterli ve etkin okuma ve araştırma imkânı ortadan kaldırılmıştır.
20- Havalandırma kapıları gün aşırı iken burada sabah 8 akşam en erken saatte havalandırma kapıları kapanıyor.
21- 15 Temmuz’dan sonra getirilen tutukluları asker ve bürokratlar cezaevi koridorlarında ağır işkenceye maruz bırakıldılar. Özellikle görebileceğimiz duyabileceğimiz bir şekilde işkence edilerek adeta diğer tutsaklara gözdağı verilmek istenmiştir. Bundan sonra bu cezaevinde neler yaşayabileceğimiz korku ve kaygısı yaşıyoruz.
22- Tüm bu uygulamalara maruz kalanlar olarak çeşitli dönemlerde demokratik sınır içerisinde dile getirdiğimiz tepkiler disiplin cezaları ile karşılık buluyor. Bu şekilde sindirilip her uygulamayı olduğu gibi kabul etmemiz, buna biat edilmemiz dayatılıyor.
Raporun tamamı için tıklayınız