17 Şubat 2025 19:51
Güncelleme: 17 Şubat 2025 20:05
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu’nu ziyaretinin ardından yaptığı açıklamada, HÜDA PAR tarafından düzenlenen Çalıştay'ın bildirisine ilişkin olarak, "Ümit ediyoruz ki Meclis’te bir bütün olarak demokratikleşmeyi ve doğal sunucu olarak Kürt sorununun çözülmesini tartışabileceğimiz bir zemin oluşur. Ben bu zeminde tartışmayı tercih ederim, HÜDA PAR‘ın raporu üzerinde tartışmayı asla doğru bulmam" dedi.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, bugün Gelecek Partisi'ne iade-i ziyarette bulundu. Özel'e, CHP Genel Sekreteri Selin Sayek Böke, CHP Genel Başkan Yardımcıları Gül Çiftci ve Ensar Aytekin eşlik etti. Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu ve Yeni Yol Partisi Grup Başkanvekili Selçuk Özdağ, Özel'i kapıda karşıladı. Gelecek Partisi Genel Merkezi’nde yaklaşık iki saat süren görüşmenin ardından iki lider ortak basın açıklaması yaptı.
Özel, şunları söyledi:
"Sayın Başbakanımız, bizi geçen sene ocak ayı içinde ziyaret etmişlerdi. O dönemde içinde bulunduğumuz aday belirleme süreci, kampanya ve yerel seçimin ardından yaşanan yoğun süreçten dolayı iadeiziyaretimiz hayli gecikmeli gerçekleşti.
Bugün kendisini ziyaret ederek hem iade-i ziyarette bulunmak hem de ülkemizde, dünyada yaşanan gelişmelerle ilgili değerlendirmelerimizi aktarmak, birbirimizin yaptığı değerlendirmelere yapılan katkılarla zenginleşen iletişim ortamında iki saate yakın verimli bir toplantı gerçekleştirdik.
Ben hem CHP’li belediyelerin, belediye meclis üyelerinin, partimizin, siyasetçilerinin, en nihayetinde partimizin kurumsal kimliğinin bir yargı tacizi altında ve bu güçlüklerle mücadele ederken belirlediğimiz yol haritasıyla ilgili bilgilendirme imkanı buldum kendilerine. Buna yönelik olarak da son derece yapıcı önerilerini, katkılarını aldık Sayın Başbakanımızın.
Bundan sonra halk arasındaki deyimle arayı daha fazla açmadan bol bol karşılıklı istişarelerde bulunmak ve heyetlerimizin de kendi alanlarında gerekli görüşmeleri noktasında bir fikir birliğimiz var. Sayın Davutoğlu'nun ev sahipliği zaten tüm siyasi kamuoyu tarafından malum. O örnek ev sahipliklerinden bugün birine daha şahit olduk. Ben kendisine çok teşekkür ediyorum. Bundan sonraki süreçte de bu iyi ilişkilerin artarak devam edeceğine olan inancımı ifade ederek bitirmek isterim sözlerimi."
Konuşmasının ardından gazetecilerin sorularını yanıtlayan Özel, eski Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfü Savaş’ın CHP Kurultayı’na yönelik açtığı davaya ilişkin soru üzerine şunları söyledi:
“CHP, bundan bir buçuk yıl önce Türkiye’nin gözünün önünde son derece demokratik bir kurultayı önce mahallelere sandık kurarak, mahalleden ilçeye, ilçeden ile sonra büyük kurultaya gelerek gerçekleştirdi. Türkiye Cumhuriyeti siyasi tarihinde, Meclis’te milletvekili bulunan siyasi partiler içerisinde liderini çoklu yarışla değiştirebilen ilk parti oldu. Bu da Türkiye demokrasisi açısından övünç vesilesi olarak hepimizin hafızalarında yer aldı.
Bütün itiraz süreçleri geldi ve geçti. Zaten o süreçlerde hiç böyle iddialar ortaya atılmamıştı. Ama üç ayda bir Sayın Erdoğan, bu kurultaya bir niteleme sıfatı takıp tartışma başlatmaya çalıştı. Biz onun çok elverişli gördüğü o alana hiç girmedik. Sürecin nasıl geliştiğini hepiniz takip ettiniz. Şu anda bir yıldır hiçbir kanıt olmayan bomboş bir dosyaya konuşanlar, paylaşım yapanlar, adı geçen herkesi dahil edip orada bir hareketlilik yaratmaya çalışıyorlar.
Usulen zaten Lütfü Savaş’ın açtığı, açmaya çalıştığı dava süre yönünden reddedilmeye mahkum. Zira altı aydır bu işin süresi. Yani onun için zaman aşımına uğramış.
Sayın Lütfü Savaş da altı ay içinde o başvuruyu yapamamasına bir gerekçe anlatıyorsa herhalde kendisi önce bizi tebrik edip, sonra takdir edip, sonra adaylık başvurusu yapıp bizim anketlere çok dikkatle bakarak ve kendisinin kazanabilmeye yakın adayımız olarak görüldüğü için aldığımız bütün eleştirilere, Lütfü Bey’e yöneltilen bütün öfkeye rağmen kendisini adaylaştırdığımız süreçte herhalde kurultaya itiraz edecek zamanı bulamadı.
Bunu bir buçuk yıl sonra yapmaya çalıştı. Bu, AKP'nin muhalefeti meşgul etme stratejisinin bir parçasıdır. Bu stratejinin parçası olanlar da hangi bütünün parçası olduklarını kendileri değerlendirsinler. Benim bu konuda israf edebileceğim nefes bununla sınırlı.”
Özel, HÜDA PAR tarafından düzenlenen Çalıştay'ın bildirisine ilişkin soru üzerine ise şu değerlendirmeyi yaptı:
"HÜDA PAR’ın yapmış olduğu çalışma üzerinden bir meseleyi tartışmayı doğru bulmam. CHP’nin Kürt meselesine ilişkin geçmişte söylediklerini, bu sürece ilişkin söylediklerini, bir Meclis odaklı süreç tarifiyle ilgili ısrarını biliyorsunuz.
Bunun yanında bizim kendi komisyonumuz Türkiye’nin bütün sorunlarını demokratikleşerek aşabileceğini ve bunun hangi yasal düzenlemelerle yapılabileceğini çalışıyorlar. Zaten o demokratikleşme adımları, Türkiye’de pek çok sorunu ortadan kaldırabilecek adımlar. Ümit ediyoruz ki Meclis’te bir bütün olarak demokratikleşmeyi ve doğal sunucu olarak Kürt sorununun çözülmesini tartışabileceğimiz bir zemin oluşur. Ben bu zeminde tartışmayı tercih ederim, HÜDA PAR‘ın raporu üzerinde tartışmayı asla doğru bulmam."
Özel, AKP'nin Genel Başkanvekili Mustafa Elitaş’ın, “Özgür Özel, 'Recep Tayyip Erdoğan'ı yenen bir lider olmak istiyorum' diyor. Eğer söylemlerinin arkasında durma cesareti varsa 2027 yılının sonunda seçim isteyebilir” sözlerini ise şöyle değerlendirdi:
"Sayın Elitaş ile grup başkanvekili olarak da karşı karşıya geldik, kişisel ilişkilerimiz samimidir. Rekabet halinde, benim bir kez de onun grup başkanvekilliğini bırakacak pozisyona geldiği, karşılıklı diyaloglarımız hep olmuştur. Yine olmadık ve çok açık veren bir yaklaşımda bulunmuş. Geçmiş pratiği böyle örneklerle dolu.
Eğer cesaretim varsa 2027 Kasım seçimlerinde onlarla yarışacakmışız CHP olarak. Cesaret iki buçuk yıl vadeli bir iş değildir Sayın Elitaş. Cesaret bugüne dair bir şeydir. İki buçuk yıla kadar ancak cesaretinizi toplayabileceğinizi ifade ediyorsunuz. Biz de size ‘Biz bugünden varız’ diyoruz. Bunu AKP'ninli seçmenlerin takdirlerine bırakıyorum.
‘İki buçuk yıl sonra cesur olacağız’ diyenlerle bugünden yarışmaya cesareti olanların, karşı karşıya geldiği bir pozisyondayız. İnanın, Sayın Elitaş’a bu cevapları vermek siyasi hayatımın en keyifli süreçleriydi. Ama ben artık Sayın Elitaş’ın bunlardan bir ders aldığını düşünüyordum, almamış. Bir hocanın yanında ders vermek de bize düştü. Kusuruma bakmasınlar."
Özel, TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Ömer Aras’a açılan soruşturmayla ilgili yöneltilen soru üzerine de şöyle konuştu:
“TÜSİAD’a açılan soruşturma ilk günkü ifadelerin ne kadar haklı olduğunu teyit eden bir soruşturmadır. Yaratılmaya çalışılan iklimde Türkiye’de kimsenin konuşmadığı, herkesin sustuğu, susmayanların susturulduğu ve içeri atıldığı bir rejimi Türkiye’ye getirip dayadılar. Rejim bu noktaya geldi. Bu noktada örneğin şu anda canlı yayında izlendiğimiz bir kanalın Genel Yayın Yönetmeni, bizi şimdi Silivri’de kendi televizyonunun izleyicisi olarak izliyor.
Gazetecilik yapamıyor. Hiçbir suçu yok, sadece gazetecilik. Bugün dünya kadar ceza talep edilen gazeteciler de akademisyenler de siyasetçiler de içeride tutulan seçilmiş milletvekili de hep bu baskı iktidarının, Türkiye’yi getirdiği noktanın maalesef mağdurlarıdır ve her biri içeride hepimiz adına yatıyor. Çünkü hepimize ‘Konuşursanız bunlar gibi olursunuz’ demek için, yani hepimize örnek göstermek üzere onları içeride tutuyorlar.
Ben bundan sonraki süreçte bu baskıların artacağını ancak bu baskıların sonuç vermediğini de görüyorum. Biraz önce yine hepinizin de gördüğü Suriye meselesiyle ilgili aralık ayı içinde Erdoğan’ın aylar sonra oylarını birkaç puan yükselttiğini ve bugün gördüğümüz yeni anketler, oyları aynen geri kaybettiğini ve eskiden daha kötü bir noktaya geldiğini gösteriyor.
Demek ki insanlar öyle bazı meselelerden dolayı bugün çekilen acıyı, ızdırabı, yokluğu, yoksulluğu ve hissettikleri açlığı unutmuyorlar. Bu iktidarı değiştirme noktasında kararlılıklarını vatandaşın koruduğu görülüyor. Baskıyı artırdıkça iktidarını sağlamlaştırdığını sanıyorsa, kendisine bu aklı kim veriyorsa en büyük kötülüğü o yapıyor. Kendi böyle düşünüyor ve Türkiye’ye en büyük kötülüğü Sayın Erdoğan yapıyor." (ANKA)
Hayatının baharında iki genç, 'Bir Ömrün Sonbaharı'nda |
© Tüm hakları saklıdır.