Gündem

Özgür Özel, Kartalkaya'da: Halen o bakanı görevde tutan Cumhurbaşkanına ben ne diyeyim?

02 Mart 2025 16:59

Güncelleme: 02 Mart 2025 17:05

T24 Haber Merkezi 

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, 36'sı çocuk 78 kişinin hayatını kaybettiği Grand Kartalkaya Otel yangını anmasında; "Bir daha böyle basit ölümlerle anaların, babaların, eşlerin, çocukların yüreği yanmasın diye biz bunlardan hesap sormayanlardan bu ülkenin yönetimini devralmak ve bu hesapları sormak zorundayız. Maalesef ve maalesef, bu kadar büyük duyarsızlıklar, bu kadar büyük duygusuzluklar, bu kadar büyük pişkinlikler ülkesi haline geldi. Halen o bakanı görevde tutan Cumhurbaşkanına ben ne diyeyim?" ifadelerini kullandı. 

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Bolu’da Grand Kartalkaya Otel’deki yangında yaşamını yitiren 78 vatandaşın anma programına katıldı.

Daha sonra gazetecilere değerlendirmelerde bulunan Özel, “Facia yaşadık ve 78 canımızı kaybettik. Olaydan saatler sonra burada sizlerle birlikteydik. Ardından da her hafta grup toplantılarımızda Kartalkaya faciasının sorumluluklarının tüm yönleriyle ortaya çıkarılması, sorumlularının hesap vermesiyle ilgili verilmiş devlet sözünün takipçisi olmaya çalışıyoruz” dedi.

Özgür Özel, açıklamalarında şunları kaydetti:

“Biliyorsunuz o gün bu olay yaşandığında tam burada, ‘Şimdi acı zamanı, yas zamanı, siyaset zamanı değil ama sorumlulardan elbette hesap sorulacak. Onun da en yakından takipçisi olacağız’ diye ifade etmiştim. Hemen yakındaki bir otelin lobisinde Sayın İçişleri Bakanı, kendisinde mülkiye müfettişlerinden oluşan çok güçlü, çok hızlı bir kadronun olduğunu ve en geç 10 gün içinde tüm yönleriyle sorumluların ve sorumlulukların ortaya çıkarılacağını söylemişti. Biz de kendisine bu süreci dikkatle takip edeceğimizi söylemiştik. Tabii o gün sorumlu konuşanlar, Sayın İçişleri Bakanı için söylüyorum, sonra bir daha bu konuda konuşmadılar. Bir de o gün sorumsuz konuşanlar vardı.

Turizm Bakanı, o gün hem çıkıp basın önünde bir şeyler söylemişti hem de orada kendi sorumluluğunu yok göstermeye çalışıp, kendilerinin denetimsiz ve sorumluluk alanları dışında bırakılan böyle yerlerde yaptıkları bir işi de suçsuz, günahsız insanlara yüklemeye, onları hedef göstermeye çalışmışlardı. İlk gün de bu yaklaşıma çok sert tepki gösterdim, sonrasında da süreci çok yakından takip ettik. Türkiye Cumhuriyeti sonuçta bir devlet. Burada bir hata, bir suç varsa bunu devlet soruşturur. Öyle yaptı, Cumhuriyet Başsavcılığı, savcılar ve o savcılar da bir bilirkişi heyeti görevlendirdi, yedi kişiden oluşan. Meslekleri icabı da tam meseleye uygun bir bilirkişi heyeti. Hepiniz yakinen biliyorsunuz. O bilirkişi heyetine bir yazı verdiler. ‘Üç gün içinde çalışmaları tamamla. Üç gün içinde bize raporunu ver.’ Çünkü ona göre dört günlük gözaltı süresinin sonunda sorgu yapacak. Tutuklamaya sevk edecek, serbest bırakacak. Ama ona göre hesap soracak devlet. Bu bilirkişiler gece, gündüz çalıştılar. Raporlarını yazdılar. Geldiler, teslim etmek için raporlarını götürdüler ama o sırada Ankara’dan buraya bir baskı olduğu biliniyordu. Biz de zaten dikkatle takip ediyorduk bunun olduğunu. Orada şu çıktı ortaya. ‘Bu raporu böyle veremezsiniz.’ İlk gün söyledim bunu. O rapor daha teslim edilmeye çalışılırken açıkladım. ‘Bu raporu böyle alamam.

Üç seçenek. Bir, Turizm Bakanlığını sileceksiniz. İki, buraya Bolu Belediyesi’ni ilave edeceksiniz. Ya da bu görevden azlinizi isteyeceksiniz.’ Ellerinde bütün kanuni düzenlemeler, her şey var ve bu işi bu devlet adına en iyi bilecek kişiler, diyorlar ki ‘Burası belediyenin sorumluluk alanında değil.’ Zaten buraya vaktiyle Bolu Belediyesi ruhsat vermiş ama o bundan yıllar önceymiş. Sonra bir daha gelip denetim yapma sorumluluğu yok.

"Tuhaf ölümler ülkesi"

Zaten meseleyi siyasileştiriyorsanız, böyle bir baskı yapıyorsunuz ama bu belediye zaten yıllar önce AK Parti’deymiş, hiç gelmemiş buraya. Sonrasında da gelmemiş. Gelmez, çünkü sorumluluk alanın dışında. Ama buraya gelmesi gereken Turizm Bakanı, gelecek, bakacak ve diyecek ki ‘Git yangınla ilgili şöyle bir rapor getir.’ Engelli tuvaleti ile ilgili yazmış, yangınla ilgili yazmamış. ‘Ben nerede bunu sorumlu tutayım da sorumsuz birine yapayım.’ Bu doğru olmaz. O bilirkişilere mesleki namusları üzerinden bir suç işlettirmeye çalıştılar. Üç gün önce üç günlüğüne görevlendirilmiş yedi bilirkişi. Sizlerle de paylaştım. Son derece manidar bir şekilde, ‘İş yoğunluğum nedeniyle görevi kabul edemiyorum’ diyor. Üç gün burada gece, gündüz çalışmış. Hepsi görevden affını istedi, o dedikleri imzayı atmadılar. Biz bunu ifşa ettiğimizde önce bilirkişiye ‘korsan’ dediler, sayı numarasını verdim görevlendirdikleri. Utanmadılar, özür dilemediler. Bu sefer bilirkişilerin çektirdiği fotoğrafı verdim. Olmadı, görevlendirme yazısını çıkardık. En son azil yazılarını da paylaştık. Şimdi, hiçbir şey olmamış gibi susan bir Adalet Bakanı, bir İçişleri Bakanı ve halen daha görevini koruyan Turizm Bakanı.

"Bariz suçlu birisi hala görevde"

Ülkeyi yöneten sistem her tarafta bir başka sorumluluğu olduğu için, memleketi bu hale getirdikleri için, bu çağda her ülkede yangın olur da hangisinde 78 kişi burada yanar? El kadar bebeler cayır cayır yanar… Madende 300 kişi bir ölür, 28 kişi bir ölür. Okula giden serviste çocuk unutulur ölür. Tuhaf ölümler ülkesi. Vicdanların kaldırmayacağı. Elektrik tamiratına giden kişiler, gölün ortasında ölür mü arkadaşlar? Bu ölenler öldüğünde ateş düştüğü yeri yakıyor. Ama bunu maalesef ve maalesef bu ülkeyi yönetenler… O iş adamı filanca üzerinden, burası filanca üzerinden... Sorumluluğu olan genel müdür filanca üzerinden... Hep birbirlerine bağlı oldukları için sistem kendini sorgulatmamak için çorap söküğü gibi iş en yukarılara kadar gelmesin diye, bu kadar bariz suçlu birini bile halen daha görevde tutabiliyorlar. Halen daha hesap sormuyorlar.

"Hesap sormak zorundayız"

Biz bugün buraya Ramazan’ın ikinci gününde, facianın 40’ıncı gününde, hem duamızı etmek, ölenleri anmak, bir kez daha onların adalet talebini buradan, olayın olduğu yerden, 40 gün sonra yine buradayız. Mezarlıkları ziyaret edeceğiz. Ardından bir iftar programımız var. Ona katılacağız. Eş zamanlı olarak camide mevlit okutuluyor. Burada Hristiyan vatandaşlarımız var. Onların da evlerinde bugün arkadaşlarımızın iştirakiyle kendi dinlerine göre ibadetleri yapılıyor, duaları okutuluyor. İlk gün 40 mum yanıyor içimizde, her gün söndü ama bugün o bir mum hepimizin yüreğini yakmaya devam edecek. O mumu söndürmeyin arkadaşlar. O mum içinizdeki vicdan. İçinde böyle şeyler olunca mum yanmayan, içi acımayalar bu memleketi bu hale getirdiler. Onun için biz öfkemizi de acımızı da unutmadan ama bir daha bu memleketin evlatlarının, emekçilerinin, madencilerinin, otelinde konaklayan insanlarının, hızlı treninde seyahat edenlerin, kiraladığı bir evde tatil yaparken üstüne sel gelenlerin, üstüne patron daha çok para kazansın diye madende milyonlarca metreküp toprak çökenlerin… Bir daha böyle basit ölümlerle anaların, babaların, eşlerin, çocukların yüreği yanmasın diye biz bunlardan hesap sormayanlardan bu ülkenin yönetimini devralmak ve bu hesapları sormak zorundayız. Maalesef ve maalesef, bu kadar büyük duyarsızlıklar, bu kadar büyük duygusuzluklar, bu kadar büyük pişkinlikler ülkesi haline geldi. Halen o bakanı görevde tutan Cumhurbaşkanına ben ne diyeyim?"

 


DEM Parti Eş Başkanı Tülay Hatimoğulları:
Öcalan, Kandil'in çağrısına uyacağı konusunda çok net


Günün öne çıkan haberleri...

TIKLAYIN - ABD'de Yeşil Kart bekleyen Türk aile, Trump'ın sert göçmen politikasının mağduru oldu; gözaltına alındılar, iş yerleri mühürlendi!

TIKLAYIN - Spor yazarları, Beşiktaş'ın Kayserispor galibiyetini yorumladı: "Solksjaer’de, sinemadaki büyülü kahramanların sırları var sanki"

TIKLAYIN - Tolga Şardan | Otel sahibinin damadı Aras: Silah ruhsatı başvurusu yapabilmek için genel müdür sıfatıyla görevlendirildim

TIKLAYIN -Düğünde ateş edene 10, trafikte yol kesene 3 yıl hapis, trafikte makasa 50 bin, drifte 80 bin ceza geliyor

TIKLAYIN - Ertuğrul Özkök: Kaldığım perili Oscar otelinin 4’üncü, 9’uncu ve 12’ncı̇ katından hayalet hikâyelerı̇

TIKLAYIN -"Uyuşturucu" suçlamasıyla gözaltına alınan Dilan ve Engin Polat adliyede: Sağlık kontrolüne böyle götürüldüler