Politika

Özgür Özel: Erdoğan’a ‘öyle karşıdan oraya buraya saldırma, aday burada, arkasında biz varız’ diyeceğiz

15 Şubat 2025 16:42

Güncelleme: 15 Şubat 2025 16:56

Manisa'da partisinin Salihli İlçe Başkanlığı önünde toplanan vatandaşlara seslenen CHP Genel Başkanı Özgür Özel, partisinin Cumhurbaşkanı adayı belirleme sürecine değinerek, "Herkese seçme hakkını veriyoruz. Adayımızı belirleyeceğiz, Tayyip Erdoğan’a ‘Öyle karşıdan oraya buraya saldırma, aday burada, arkasında biz varız’ diyeceğiz. ‘Hodri meydan’ diyeceğiz. ‘Biz arkasındayız, biz belirledik bunu’" dedi.

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Manisa'da partisinin Salihli İlçe Başkanlığı ziyaretinin ardından vatandaşlara seslendi.

İlçe başkanlığının önünde toplanan Salihlilere hitap eden Özel, CHP'de ilçe binasının içinde toplantı yapma döneminin bittiğini artık sokakları doldurduklarını belirterek, ''Aday olmadan önce Türkiye'de 700'e yakın ilçede ilçe binasına gitmişliğim var siyaset hayatımda. Her geçen gün artıyor. Birçok gittiğim yerde 'buraya ilk kez bir genel başkan geldi' diyorlar. Buraya ilk kez gelmedik. Ama bundan sonra daha çok gelmeye devam edeceğiz. Burası tabii Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün kurduğu bir parti olduğu için baba evidir, ayrıca siyaseten yetiştiğim yer olduğu için benim iki kere baba evim'' dedi.

"Ya zenginliğe gideceğiz ya yoksulluğa gideceğiz"

"Türkiye'nin önemli gündemleri var" diyerek sözlerini sürdüren Özel, şunları kaydetti:

"Buradan bir şeyi anlatmak isterim. Özellikle Türkiye'de ne oluyor? Türkiye'de padişahlık rejimi, tek adamın kararları memleketin işgal edilmesine kadar varmıştır. Ne oldu? İşgal donanması İstanbul'a geldi. Memleket yedi ülke tarafından taksim edildi. Ve Gazi Mustafa Kemal çıktı, arkadaşlarıyla birlikte önce Kurtuluş Savaşı'nı örgütledi yaptığı kongrelerle.

Sonra Kurtuluş Savaşı'nı kazandı, sonra cumhuriyeti kurdu, kendine sordular. 'Padişah olmıyacan mı, İngiliz tipi krallık yok mu, Amerikan tipi başkanlık yok mu?' O gün hepsi vardı dünyada. Padişahta, sultan da vardı, Osmanlı'da vardı. İngiltere'nin kralı vardı, Amerika'da da Amerikan tipi başkanlık var. Dedi ki 'parlamento güçlü meclis ve halkın iradesi' dedi. Öyle yönettiği için bugün de bakın gösterdiği muasır medeniyetlerdeki yer örneğin Avrupa Birliği ülkeleri, İskandinav ülkeleri.

Bugün İskandinav ülkelerinde kişi başı milli gelirde yüz bin sınırına dayandı. Yüz bini geçen bir İskandinav ülkesi var. Diğerleri de zorluyor. Avrupa Birliği'nde ortalama milli gelir 58 bin dolar. 80 bin doları zorlayan, 70 bin doları zorlama umudu olan ülkeler var. Türkiye'de 9 bin dolardı. Dolar düşük diye. Dolar baskılanıyor diye 12 bin dolar falan milli gelir düzeyi. Ne haldeyiz? İskandinav ülkeleriyle 10 kat neredeyse aramızda fark var.

Bir de bunun satın alma gücüne bakarsanız perişan durumdayız. Atatürk'ün muasır medeniyet dediği bu ülkelerin hepsi güçlü parlamentolarla yönetiliyor. Öbürleri tek adamlarla yönetiliyor. Şanghay İşbirliği Örgütüne girelim diyor ya. 4 bin 500 dolar milli gelir var, buyurun girin. Bunun da üç katı fakirleşirsin. Ama Avrupa Birliği, zenginleşme diyoruz. Türkiye öyle bir noktaya geldi ki bir tercihte bulunacak ya zenginliğe gideceğiz ya yoksulluğa gideceğiz."

“31 Mart’ta insanlar çalmayacak, çaldırmayacaklara oy verdi”

Türkiye 31 Mart‘ta kavga edenleri, kavga söyleyenleri, hakaret edenleri cezalandırdı. Biz dedik ki ‘Biz Türkiye ittifakıyız. Sosyal demokratlar, milliyetçi demokratlar, Kürt demokratlar. Vatan, millet, bayrak ve Atatürk ile sorunu olmayan bütün demokratlarla kol kola omuz omuzayız’ dedik ve bu seçimleri Türkiye ittifakı olarak kazandık. Kural ne? Ne derlerse desinler gerçek sorunları konuşmak. O bize ‘terörist’ dedi, ben dedim ki, ‘Ya sen bana onu bunu söyleme.’

O bana ‘Dem'leniyorsun’ dedi, ‘Dem, dem, dem değil, senin yaptığın zam zam zam. Bunları konuşacağız’ dedik. Bana en kötü sözleri söyledi, ben ona emeklinin tarihin en kötü durumunda olduğunu anlattım. O bize en ağır hakaretleri etti, biz en zor şartlarda geçim mücadelesi veren asgari ücretlileri konuştuk. Kutuplaşmaya karşı seçmenle kucaklaştık, onları duymadık. Muhalefet partilerinden saldıranlar oldu, kendini gündeme getirmek için. Ne dedim? ‘Çok sert bir yanıt vereceğim’ dedim. ‘Sadece iki kelimeden oluşuyor’ dedim.

‘Canın sağ olsun’ dedim, geçtim. Ve 31 Mart‘ta bu büyük zaferi, biraz önce söyledim yüzde 6’yla, 2004’te yüzde 6 belediye başkanının aldığı oy, meclis oyumuz yüzde 9. 2009’da Sayın Baykal bana belediye başkanlığı görevi teklif ediyor, adayımız rahatsızlanmış, ‘40 gün kalmış. Seçim alınamaz, orada oyumuz yüzde 6’ dedim.

Dedi ki, ‘Bugün kaybetmeye gidiyorsun ama o memleketi bir gün sen kazanacaksın’ dedi. Genel Başkan olduktan sonra bütün Manisalılar yolumuzu kesti, ‘Hemşehrimize sahip çıkacağız, oy verebileceğimiz bir aday belirleyin’ dedi.

Orada da tarif edilen Ferdi Zeyrek’ti. Tüm ilçelerde, burada Mazlum Bey’in olduğu gibi o ilçenin evlatları seçimleri kazandı. İnsanlar umuda oy verdiler. İnsanlar Manisa Büyükşehir Belediyesi Spor Kulübü’ne yedi tane fotoğrafçı alıp altısını Ankara’da genel merkezlerinde çalıştıranlara değil, Manisa’nın parasını Manisa’ya hizmet ettireceklere, israfı bitireceklere, talanı bitireceklere, yolsuzluğu bitireceklere, Manisa’ya hizmet edeceklere, çalmayacak çaldırmayacak olanlara oy verdiler.

''Herkes memnun, yüzler gülüyor, bunu sürdüreceğiz”

Şimdi genel seçimlere gidiyoruz. Bugün Manisa Belediye başkanlarının performanslarının, karnelerinin sunumu var. Ne durumdayım biliyor musun? Ne durumdayım? Oğlunu, kızını okula yollamış, karne günü bütün notlar beş pekiyi, aferin, takdirname ile geliyor çocuk. O durumdayım. Manisa memnun, Salihli memnun, yüzler gülüyor, ilçeler memnun ama bunu sürdüreceğiz. Beni en iyi Manisalı belediye başkanlarım anlıyor. Neden? 2014’te dört belediye kazandık. Balkonlarında, Alaşehir‘deki balkonda, Akhisar’da bir seyyar aracın üzerinde, sesli bir aracın üzerinde ya da Saruhanlı‘da parkın önünde ne konuştuysam bu seçim akşamı onu konuştum ben. ‘Bu bir zafer değil, bir görev’ dedim. ‘Kimseyi küstürmeyeceğiz’ dedim. ‘Davul çalıp da yendiklerimizi mahcup etmeyeceğiz, küçük çocukların uykusunu kaçırmayacağız, herkesi kucaklayacağız, yolumuza devam edeceğiz. Bu dört belediye yarın 14 belediye olacak’ dedim. 14 olmadı, yanıldım. 15 oldu arkadaşlar, 15 oldu. O yüzden bu seçim akşamı söylediklerim, ‘Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün partisi girdiği ilk genel seçimden de, ilk yerel seçimde olduğu gibi birinci parti çıkacak, iktidar olacak’ dedim. Şimdi o yolda hep beraber ilerliyoruz.

''Bizimkine atanan da yanlıştır, bugün Van’da atanan kayyum da yanlıştır''

Ama bir şeyler yaşanıyor Türkiye’de. Ne yaşanıyor?. Bunu Tayyip Bey de görüyor. Adım adım iktidara gidiyoruz. Hele hele belediye memnuniyet sonuçlarını görüyor, asabı hepten bozuluyor. Rakibini görüyor, tehlikeyi görüyor. Buna karşı mertçe, buna karşı siyasi zeminde bir rekabet etmek yerine -ki o bizi bir çok kez bu rekabetleri yaptık ve yendi. Biz sonucuna saygı duyduk- Ama o saygı duymak yerine bir savcı görevlendiriyor ve milletin seçtiği belediye başkanımıza kayyum atıyor, bizimkine atanan da yanlıştır, bugün Van’da atanan kayyum da yanlıştır. Milletin dediği olur. Belediye başkanlarımızı içeri atıyor. Belediye meclis üyelerimizi içeri atıyor, ‘Efendim geçmişte şu partideymiş bu partideymiş.’ Ben Türkiye İttifakı diye yazı yollamışım, demişim ki, ‘Geçmişte AK Parti’de, MHP’de, İYİ Parti’de, DEM Parti’de görev yapmış, kimi bazı yerde ilçe başkanlığı yapmış, bazı yerde belediye meclis üyesi, bazı yerde kurucular.

Listelerimize Türkiye ittifakı kapsamında bu kesimlerden oy almak için konuluyor, belediye başkanlarımız itiraz ediyor, ‘Yerine şunu koyalım.’ Dedik ki, ‘Böyle bir şey yapamazsınız, biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak Türkiye ittifakı için, İstanbul ittifakı için, İstanbul’da Tuzla ittifakı için, İstanbul’da Beyoğlu ittifakı için farklı görüşleri koymalıyız.’ Bizim listemizde Sayın Aliye Kavaf vardı, AK Parti’de bakanlık yapmış. Şimdi bizde ve en önemli katkıları sağlıyor. Efendim, biz bunlarla ilgili bir yerden kefalet alacak olsam ve nereden alacağım? Mahallesinin bakkalına mı soracağım, ‘Nasıl insan bu?’ diye. ‘Suçu var mı?’ diye. Nereden alacağım kefalet? Devletime güveneceğim. 31 Mart’ta temiz kağıdı istiyorsun, Belediye CHP’den belediye meclis üyesi adayı olsunlar diye. Gittiler, kağıtları getirdiler. Devlet kefil.

Çağlayan Adliyesinden kağıt vermişler. ‘Suçu, günahı yok, aday olabilir’ diye. Şimdi işler iyi gidince, iki belediye başkanına saldırdı, üç belediye başkanı yetmedi her belediyeden birer ikişer belediye meclis üyesi toplayıp algı yaratmaya çalışıyor. O arkadaşlar CHP’ye gelmiş, imza atmış, üye olmuş, listemizde yer almışlar, hepsini seviyoruz. Hele hele gelmişler, devletten temiz kağıdı almışlar bir de bunun üzerine arkadaşlara suç icat ediyorlar, bu algı yönetimi de kirli oyunun bir parçasıdır. Kimse bunlara inanmasın, güvenmesin arkadaşlar.

''Tatbikata katılmayanı seçim günü taşımayacağız''

Son söyleyeceğim şu, ‘Bizimle normal yollardan yarışmayan kişiye normal yollardan tepki veriyorsun, basın açıklaması yap.’ Yapıyor Enver Başkan. ‘Şurada toplanalım.’ Toplanıyorsunuz. ‘Burada kınayalım.’ Kınıyorsunuz. ‘Miting’ diyoruz, geliyorsunuz. Ama normal mücadele yetmiyor ki, yargı elinde, polis elinde, istihbarat elinde, her şeyi yapmaya çalışıyor. Ne yapacağız? Dedik ki ‘Madem saldırıyorsun bunu bir savaş ilanı kabul ediyoruz, normal mücadeleye yöntemleri yerine artık erken seçim istiyoruz, hakemin millet olduğunu biliyoruz, seçim sandığını gezdiriyoruz’ dedik. Seçim erkense adayı da erken olacak.

Şu anda ilçe başkanlarımız Türkiye’de 182 bin sandığa sandık görevlisi hazırlıyor. Mayıs sonu gibi bir sabah 05.30’da kalkacak bütün sandık görevlileri. Seçim varmış gibi, okula gidecek, okul görevlisinin elindeki şifreyi girecek, temsili sonuç tutanağını alacak, fotoğrafını genel merkeze yollayacak. Tam bir seçim tatbikatı yapacağız. Tatbikata katılmayan askeri, orduya katıp da büyük bir mücadele vereceğimiz seçim günü taşımayacağız. Tatbikata gelenler sandık görevlisi olacaklar, gelmeyenleri değiştireceğiz. Partinin programı hazırlanıyor, onu çok büyük bir görsellikle, çok güçlü bir şekilde tanıtacağız.

"‘Hodri meydan’ diyeceğiz"

Ve partinin bir tane de adaya ihtiyacı var. Normalde partilerin genel başkanları doğal aday olabilir ama genel başkan kendi adaysa daha güçlü bir adayı gözü görmeyebilir ya da etrafındakilerin söylemleriyle kendinin çok daha iyi yapacağına inanıp doğal adaylaşır gider. Ben koltuğa oturmadan önce, yeminimi hatırladım. Yeminim şu, ‘Ben Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün partisini girdiği her seçimde birinci yapacağım. O yemine uygun davrandım, yerel seçimlerde gördünüz. Anketse anket yapıldı, eşit çıkanlara karşı getirildi, sandık koyuldu, size soruldu. Kadın varsa direkt aday yapıldı, seçimi kazanacak kadın.

Gençlerin önü açıldı. Aynı şekilde genel seçimi de doğru yöneteceğiz. Ben aday değilim, partinin bir adayı olacak. Doğru adayı nereden bulacağız? Anketlere bakacağız. Anketlerde çok önemli iki isim var, ikisi de kazanıyor. Ama oradaki kararı da tek başına sen versen ‘Niye ben değil de o?’ Böyle olunca zaten kurultayda söz vermişim, 'Cumhurbaşkanı adayını da ön seçimle belirleyeceğiz' diye. Bütün üyelerimizin katıldığı bir ön seçim için hatta şubat ayının sonuna kadar, 28 Şubat Cuma'ya kadar kaydolan herkese.

Biraz önce Ahmetli’de bir 18 yaşında genç, bir 73 yaşında anne kendiliklerinden gelip üye oldular, rozet taktık. Herkese seçme hakkını veriyoruz. Adayımızı belirleyeceğiz, Tayyip Erdoğan’a ‘Öyle karşıdan oraya buraya saldırma, aday burada, arkasında biz varız’ diyeceğiz. ‘Hodri meydan’ diyeceğiz. ‘Biz arkasındayız, biz belirledik bunu.

''Türkiye’deki herkesin, Salihli’deki herkesin yüzünü güldüreceğiz''

Bu süreçte Mansur Yavaş Başkanımla, Ekrem Başkanımla bir araya geldik, konuştuk. Mansur Başkan ‘Ön seçimde birbirimizle rekabet ister istemez, biz değil ama taraftarlarımız bir şeyler yazar çizer, partiye yük olur. Ben ön seçime girmeyeyim, ön seçimin sonucuna saygı duyayım, görev düşerse görev yapayım, düşmezse zaten seçim kazanılıyorsa mutlu olayım. Ama ben her zaman partinin emrindeyim ve ne durum olursa olsun, parti kazanması için destekse destek veririz. Bana ihtiyaç olursa da hasarsız ve çalışan bir şekilde mutlaka burada bulunuruz’ dedi. Ekrem Başkanımız da ona tam bunu destekleyen sözler söyledi.

Ben aynı şeyi söyledim ve Türkiye’nin belki de siyasi tarihinin en gülümseten fotoğrafını çektirdik. Hep birlikte karşınıza anlaşarak, el ele, omuz omuza çıktık. Buradan ben Manisa’da sürekli Türkiye’nin dört bir yanından Manisalıların selamını alıyorum. Burada da bir çok arkadaş selam söyledi. Selamlarınızı buradan Ekrem İmamoğlu‘na ve Mansur Yavaş‘a yürekten alkışlarla iletiyorum. İstedikleri kadar saldırsınlar, ne yaparlarsa yapsınlar, eninde sonunda o sandık gelecek. O sandıkta bir kez daha tek adam rejimi değil, demokrasi tercih edilecek.

Güçlü bir Meclis tercih edilecek ve Cumhuriyet Halk Partili bir cumhurbaşkanı ile çok kısa sürede yeniden kurumlarıyla, kurallarıyla, hukukun üstünlüğü ile, bağımsız yargısı ile, güçlü parlamentosu ile yepyeni demokratik bir sistem kuracağız, Türkiye’yi tekrar rayına oturtacağız ve gösterilen istikamete zenginleşen ülkelerin peşine gidip onları aşacağız, Türkiye’deki herkesin, Salihli’deki herkesin yüzünü güldüreceğiz.

Hepinizi çok seviyorum, hepinizi bana verdiğiniz bütün destekler için, milletvekillerimize verdiğiniz destekler için, belediye başkanlarımıza verdiğiniz destekler için teşekkür ediyoruz. Benim güvencem Cumhuriyet Halk Partisi örgütüdür, Cumhuriyet Halk Partililerdir, Salihlililerdir.'' (ANKA)


 
Haber, değiştirilmeden kaynağından otomatik olarak eklenmiştir