Yaşam

ÖMRÜNÜ TÜRBELERE ADADI KAYSERİ (A.A)

06 Ağustos 2011 15:24

-ÖMRÜNÜ TÜRBELERE ADADI KAYSERİ (A.A) - 06.08.2011 - Kayseri'de 18 yıldır türbedarlık yapan Hamdi Sarp, her sabah namazından sonra cami, türbe ve kümbetleri dolaşarak, bakım ve onarımlarını yapıyor. Cami, türbe ve kümbetleri gönüllü olarak temizleyen, tamirat ve onarımlarını yaptıran ''Türbedar Hamdi Bey'', Kayseri'yi kuran Danişmentli Emiri Melik Mehmet Gazi'nin, Camikebir bitişiğindeki türbesinde, soruları yanıtladı. Kayseri'nin 40 yıllık 'Türbedar'ı olarak bilinen emekli noter başkatibi Mehmet Ünlü ile tanışmalarını ve bu görevi ondan devir alışını anlatan Hamdi Sarp, Mehmet Ünlü ile 18 yıl önce Tutak Mescidi'nde karşılaştıklarını ve kısa bir sohbet ettikten sonra, biraz kırgın ayrıldıklarını söyledi.  Mehmet beyin, o günün gecesinde uykudayken bir rüya gördüğünü ve ertesi gün, kendisini arayıp bulduğunu, birlikte Melik Mehmet Gazi Türbesi'ne geldiklerini ve rüyasını burada anlattığını söyleyen Hamdi Sarp, şöyle devam etti: ''Rüyasında ben Melik Mehmet Gazi Türbesi'nde uzun bir merdivene çıkıyormuşum, ancak ben düşeceğim diye korkarken, o bana aşağıdan, (ben sıkı tutuyorum, korkma) diye sesleniyormuş. Benim elimde de Allah yazılı levhalar varmış, levhaları takarak çıkıyormuşum. Bunları söyledikten sonra, (Bu iş ikimize vazife oldu, benimle birlikte türbeleri dolaşmaya var mısın) dedi. Ben de seve seve bu teklifi kabul ettim. Ben bu yaptığım işi evimdeki hanımıma da söylemedim, kimselere söylemeden, gizli olarak yaptım.  İki sene önce üçaylara girerken, Mehmet bey dükkanıma geldi. Ben de 15 günlüğüne Umre'ye gitmeye hazırlanıyordum. Türbelerin anahtarlarını bana getirdi ve (Bu işi sana devrediyorum. Benden buraya kadar. Ben son yolculuk için kendimi üçaylara hazırladım) dedi. Ben buna bir anlam veremedim, çünkü çok sağlıklı bir kişiydi. Umreye gittim, 15 gün sonra döndüm ve onu çok aradım. Ancak kendisini Tıp Fakültesi'nde vefat ettiği gün buldum. Allah, Mehmet beyden razı olsun, 40 yılı aşkın bir süredir Kayseri'deki tüm camileri, mescitleri ve türbeleri dolaşırdı, bakım ve temizliklerini elinden geldiğince yapardı. Şimdi aynı vazifeyi ben yapmaya çalışıyorum.'' -''TÜRBEDARLIK GÖNÜL İŞİ''- Türbedarlığın, bir gönül işi olduğunu, parayla pulla yapılacak bir iş olmadığını vurgulayan Türbedar Hamdi Sarp, ''Kayseri merkezde 35 tane cami, türbe ve kümbet var. Ben her sabah namazından sonra bisikletimle bunları tek tek dolaşıyorum. Oralarla ilgili ne yapılması gerekiyorsa yapıyorum ya da yaptırılmasını sağlıyorum'' dedi. Cami, türbe ve kümbetlerin etraflarındaki kötü şeyleri, çöpleri, plastik şişeleri toplayıp attığını belirten Sarp, ''Ayrıca buralardaki ibrik ya da testilere sularını dolduruyor, cami, türbe ya da kümbetleri süpürüyor, örtülerini düzeltiyorum. Camları kırılmışsa, camlarını taktırıyorum. Sürekli kilitleri kırılıyor, çocuklar kırıyor. Onları yaptırıyorum'' diye konuştu.  Özellikle türbelerin iç kısmında bulunan ibrikleri her gün doldurmaya özen gösterdiğini kaydeden Sarp, ''Her gün büyük bir özenle doldurduğum ibrikler, boşalıyor. Bu ibrikteki sular bir şekilde kullanılıyor. Etrafta, yerde ıslanma falan olmuyor, ama ibrikler boşalıyor. Biz öyle biliyoruz ki, bu türbelerde defnedilmiş olan kişiler, bu ibriklerdeki sularla abdestlerini alırlar'' dedi. -''KAPI KİLİTLİYKEN, İÇERİ NASIL GİRDİ''- Bir gün, Mehmet efendiyle sabah namazından sonra Melikgazi Türbesi'ne geldiklerini ve anahtarla kilidi açtıklarını, kapıyı aralayıp baktıklarında, içeride bir kişinin oturmuş olduğunu gördüklerini söyledi.  Bu kişinin kim olduğunu, nereden ve nasıl geldiğini, kilitli türbeye nasıl girdiğini anlayamadıklarını belirten Sarp, şöyle devam etti: ''Mehmet beyle birlikte o kişinin elini öptük ve türbenin yakınında esnaf olan bir dostumuzun da bu manzarayı görmesini isteyerek ben onu çağırmaya gittim. Ama o dostumuzu yerinde bulamadım ve hemen türbeye geri döndüm. Tekrar elini öpmek istedik, ancak çok aramamıza rağmen bulamadık. O kişinin, kapı kapalıyken, içeri nasıl girdiğini anlayamadığımız gibi, aramızdan, gözümüzün önünden nasıl gittiğini de anlayamadık. O Allah'ın bir meleği miydi, yoksa Hızır Aleyhisselam mıydı, bilemiyoruz. Ama Allah o manzarayı bize nasip etti, gösterdi.''