Hürriyet Okur Temsilcisi Faruk Bildirici, isim vermeden gazetecilik dışında, farklı sektörlerde de yer alan Hürriyet yazarlarını eleştirdi. “Gazeteciler her zaman ‘önce kamu çıkarı, sonra kurumun çıkarı, en son da kendi çıkarı’ yaklaşımı içinde olmalı” uyarısında bulunan Bildirici, “Ama bir gazeteci haber ya da yazı yazarken kamunun çıkarı dışında kişisel çıkarını ya da özel bir grubun/kişinin/kuruluşun çıkarını gözetmek durumunda kalırsa “çıkar çatışması” doğar. O nedenle gazetecinin kamu çıkarından başka hiçbir çıkarı gözetecek konumda olmaması gerekir” ifadelerini kullandı.
“DJ’lik yapan, beste yapan, parti gibi organizasyonlara ücretle katılan, şirket kuran, profesyonel spor kulübünde yöneticilik yapan, ticari kuruluşlarla tanıtım ilişkisi içine giren, başka kuruluşa da haber veren spor yazarı, alanında ticari işlere girişen sanat yazarı, giyim danışmanlığı yapan moda yazarı, internet sitesi sahibi gazeteci” nitelemelerle yazarları eleştiren Bildirici, “Prensip olarak gazetecilerin bu tür işlere girişmemesi gerekir. Eğer böyle ikinci işleri varsa da o konularla ilgili hiçbir şey yazmamaları en doğrusudur. Çıkar çatışması ancak böyle önlenebilir” dedi.
Faruk Bildirici’nin Hürriyet’te “Gazetecinin kişisel çıkarları” başlığıyla yayımlanan (5 Haziran 2017) yazısı şöyle:
“Gazeteciler her zaman “önce kamu çıkarı, sonra kurumun çıkarı, en son da kendi çıkarı” yaklaşımı içinde olmalı. Zira gazeteciliğin asli işlevi, tüm toplumun, kamunun çıkarını savunmaktır.
Gazetecilere “kamunun bekçi köpeği” denilmesi de bu işlevinden kaynaklanır. Bazen “gerçeğin bekçi köpeği” ya da “demokrasinin bekçi köpeği” diye kullanılsa da bu tanımların tümü aynı kapıya çıkar; gazeteciler için “kamu yararı”nın her şeyin önünde gelmesi gerektiğini vurgular. Haber yazarken de sorulacak ilk soru, “Yazılmasında kamu yararı var mı?” sorusudur. Bu sorunun yanıtı haber değerini belirler.
Ama bir gazeteci haber ya da yazı yazarken kamunun çıkarı dışında kişisel çıkarını ya da özel bir grubun/kişinin/kuruluşun çıkarını gözetmek durumunda kalırsa “çıkar çatışması” doğar. O nedenle gazetecinin kamu çıkarından başka hiçbir çıkarı gözetecek konumda olmaması gerekir.
Gazetecinin başka işinin olması ya da başka şirket/kulüp/organizasyon/grup ile maddi-manevi çıkar ilişkisi içinde bulunması sakıncalıdır. Gazeteci, kamunun çıkarı ile çıkar ilişkisi içinde bulunduğu yerin çıkarını gözetme ikilemi içine düşebilir. Gazeteci ikileme düşmese bile “editoryal kararının etkilendiğine dair en küçük bir kuşku doğması” bile çıkar çatışması olarak değerlendirilir.
Maalesef Türkiye medyasında çıkar çatışmasının önlenmesine gerekli özen gösterilmiyor. Çıkar çatışması yaratan ya da yaratabilecek birçok ikili pozisyon olağan kabul ediliyor; herkesin gözü önünde sürüp gidiyor. Gazeteciliğin itibar erozyonunun nedenlerinden biri de bu.
Daha iyi anlaşılması için birkaç örnek vereyim. Diyelim bir yazar ya da muhabir aynı zamanda sanatçı. Birlikte sahne aldığı sanatçılar ya da iş ilişkisi içinde olduğu şirketlerle ilgili yazı yazarsa çıkar çatışması doğar. O yazıyı/haberi, kamunun çıkarını gözeterek mi, yoksa iş ilişkisi içinde olduğu kişi ya da şirketlerin çıkarını gözeterek mi yazdığı kuşkusu ortaya çıkar.
Diyelim bir yazar ya da muhabir, panel/sunum/söyleşi gibi etkinliklere ücretli olarak gidiyor. Bu gazeteci, ücretli katıldığı bu tür etkinliklerle ilgili yazı/haber yazarsa yine çıkar çatışmasından söz edilebilir. Zira maddi çıkar sağladığı için o kişi ya da şirketi yazdığı görüntüsü doğar.
Aynı durum ücretli olarak DJ’lik yapan, beste yapan, parti gibi organizasyonlara ücretle katılan, şirket kuran, profesyonel spor kulübünde yöneticilik yapan, ticari kuruluşlarla tanıtım ilişkisi içine giren, başka kuruluşa da haber veren spor yazarı, alanında ticari işlere girişen sanat yazarı, giyim danışmanlığı yapan moda yazarı, internet sitesi sahibi gazeteci için de geçerlidir. Prensip olarak gazetecilerin bu tür işlere girişmemesi gerekir. Eğer böyle ikinci işleri varsa da o konularla ilgili hiçbir şey yazmamaları en doğrusudur. Çıkar çatışması ancak böyle önlenebilir.
Gazeteciler, kurumsal ve kişisel itibarın, güvenilirliğin korunması için çıkar çatışması konusunda titiz davranmalı. Anglosakson gazeteciliğinde bir gazetecinin yazdığı kitabın eleştirisini yakın arkadaşının yazmasına bile çıkar çatışması yaratacağı endişesiyle izin verilmediğini söylersem sanırım daha iyi anlaşılır anlatmak istediğim. Kısacası, gazetecilik, ikincil işlerin fiyakalı etiketi haline gelmemeli...”