Cumhuriyet gazetesi yazarı Nuray Mert, ülkenin her yanıyla döküldüğünü belirterek, yürütülen politikaların sığ olduğuna dikkat çekti. Dış politakadaki ihtiraslar nedeniyle Ortadoğu macerasının hazin bittiğine vurgu yapan Mert, iktidarın ülkeye yönetemez hale geldiğini ve bu yüzden daha fazla otoriterleştiğini ifade etti. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın Batı Afrika gezisine değinen Mert, gezinin yapılan müteahhitlik anlaşmaları ile Batı emperyalizmine meydan okumanın garip bir toplamı olduğunu savundu. Nuray Mert, "Geziye giden gazetecilerin izlenimlerini okusanız, sanırsınız ki, Afrika’nın sömürge tarihini ilk bunlar keşfetmiş ve şimdi Osmanlı dönmüş de hesabını soruyor. Zihniyet ve siyaset fukaralığı bir yana, bari gezilere katılanlar, gittikleri yerler ile ilgili iki satır okusalar diyorum" dedi.
Nuray Mert’in bugün (7 Mart 2016) ‘’Yeni Osmanlılar Afrika’da’’ başlığıyla yayımlanan yazısı şöyle:
Bu ülke her yanıyla dökülüyor; artık “demokrasilerde o olur, bu olmaz” demeye hacet kalmadı, iktidar çevresi, lafta bile kalsa, demokrasinin adını anmaz oldu. İyi de oldu, daha fazla ikiyüzlülüğe gerek kalmadı. Onun yerini, “kendi değerlerimize dayalı anayasa”, “Türk tipi başkanlık” gibi evrensel değerlerden bağını tümüyle koparma kılıfları aldı. “Evrensel değerlere” dayalı siyaset ne kadar mümkündür, başlı başına bir tartışma konusu ama tüm zorba rejim heveslileri mutlaka “kendine özgü değerler”den, “özgün tarihsel miras”tan söz ederek en temel insan hakları ve özgürlükleri taleplerinden kaçma yolu arar, bulur.
Batı karşıtlığı
Bizim kendine özgü modelimiz, derme çatma bir Osmanlıcılık ile, iyice eskimiş İslamcı iddiaların kırık dökük sentezinden oluşuyor. Doğrusu, hâlâ Osmanlıcı olmak için Osmanlı tarihinden haberi olmamak şart, zira Osmanlıcılar, Osmanlı İmparatorluğu Birinci Dünya Savaşı ile çöktü sanıyor, klasik dönem bilgileri ise pehlivan tefrikaları düzeyinde. Zamanında, Batılı otoriter ideolojilerin ürettiği komplo teorilerini analiz, “tepkisellik”ten ibaret Batı karşıtlığını kendi buluşları sanıyorlar. İslamcılığa gelince, Seyyid Kutup ile Necip Fazıl’ın garip bir karışımı üstüne Dubai modeli, faizsiz bankacılık ile, AVM’lere Ahi modeli, başkanlık sistemini Hilafetçiliğe bağlama gayreti ile, İslami anayasa tasavvuru, Türklerin başını çektiği bir ümmet hayali, sonu TOKİ ve beton camiye varan bir hazin medeniyet kurma iddiası, vs.
Garip bir buluşma
Bu zihniyetin emperyal hayalleri ayakta tutma çabası da aynı sığ sularda seyretmeye devam ediyor. Cumhurbaşkanımızın son Batı Afrika gezisi, küçük müteahhitlik işleri ile, Batı emperyalizmine meydan okuma gibi bir büyük iddianın garip bir buluşması kıvamındaydı. Geziye giden gazetecilerin izlenimlerini okusanız, sanırsınız ki, Afrika’nın sömürge tarihini ilk bunlar keşfetmiş ve şimdi Osmanlı dönmüş de hesabını soruyor. Zihniyet ve siyaset fukaralığı bir yana, bari gezilere katılanlar, gittikleri yerler ile ilgili iki satır okusalar diyorum. Gezinin ilk durağı Fildişi Sahilleri, pek emperyalizmin lanetleneceği bir yer değil, çünkü mevcut devlet başkanı Quattara, Libya müdahalesinin hemen ertesinde, ancak Fransa’nın askeri müdahalesi ile koltuğuna oturabildi. Gidilen ülkelerin hepsinde iktidarda olanlar, “Batılı dostları”, hatta askeri varlığı sayesinde yerlerinde oturabiliyorlar. Gana Devlet Başkanı Mahama, son olarak, ABD ile, bakanlarından bile gizli tuttuğu bir anlaşma yaparak, Guantanamo’dan salıverilecek olan iki eski cihatçının ülkesinde ikametine izin verdi. “Obama madem bu iki şahsı salıveriyor neden kendi ülkesinde ikamet etmelerine izin vermiyor” diye soran muhalifler, tüm bunların Mahama’nın Kasım 2016 seçimleri için ABD’den destek almak adına gösterdiği çabanın bir parçası olduğunu söylüyor. “Başkanlık Külliyeleri” yeterince ihtişamlı değil diye, bu ülkeleri küçük görmeyelim, her birinin kendine mahsus dinamikleri, karmaşık toplumsal ve siyasal dengeleri, sorunları var.
Biraz malumat
Kısacası, bırakın Afrika ülkelerini emperyalizmin kıskacından kurtarmak, İslamcılık yapıp Müslümanlık üzerinden bağ tesis etmek, sıradan iş bağlamak için bile biraz daha fazla malumat gerekiyor. Bakın Batılı emperyalistler bile, oraları sömürmek için kabile dillerine varana kadar öğrenmişlerdi. Dış politika adına, ihtiras ve sığlıkta sınır tanımadığımız için Ortadoğu maceramız hazin bitti. Ama bırakın Afrika’yı, Asya’yı ve dünyayı, bizim iktidar çevresi Türkiye’yi bile doğru dürüst bilmiyor, bilmeyi reddettiği için yönetemiyor, yönetemediği için, daha fazla otoriterleşiyor.
Not: Zaman gazetesinin susturulması, basın özgürlüğüne indirilen son darbedir. Bu icraatı da, konuyu Cemaat tartışması çerçevesinde önemsizleştirmeye çalışanları da kınıyorum.