Politika

Mustafa Karaalioğlu: Güçler değişti, 28 Şubat'ın andıç usulü değişmedi; o karanlık yola girdiniz mi çıkamazsınız

"Unutan hafıza tazelesin, bilmeyen de öğrensin diye hatırlatalım dedik..."

11 Mayıs 2016 13:01

Karar yazarı Mustafa Karaalioğlu, 28 Şubat dönemi ile bugünün Türkiye'sini kıyaslayarak, "O dönem 'Andıçlamak' diye bir kavram siyasi literatüre girmişti. Ne hazindir ki zaman geçiyor, güçler yer değiştiriyor ama o acınası usul değişmiyor" dedi. "Andıç bu, bir kere o karanlık yola girdiniz mi çıkamazsınız" diyen Karaalioğlu, "Hafıza-i beşer nisyan ile malüldür. Unutan hafıza tazelesin, bilmeyen de öğrensin diye hatırlatalım dedik" ifadesini kullandı.

Karaalioğlu'nun Karar'da "Andıç" başlığıyla yayımlanan (11 Mayıs 2016) yazısı şöyle:

Bilhassa 28 Şubat’ı yaşayanlar, o karanlık günlerin acısını çekenler ve mücadele hattında olanlar o dönemin iftira kampanyalarını iyi bilirler. İnsanlarla, kurumlarla, partilerle; gazetecilerle, düşünce insanlarıyla nasıl uğraşılırdı, neler yapılırdı hafızalardadır.

Gençler ve o dönemin hikayesine uzak olanlar bilmeyebilir; hatta, yapılan inanılmaz kampanyaları hafsalaları almayabilir. Ama ne yazık ki bu ülke Paralel karanlığından önce böyle bir dönem de yaşadı. Kendisini rejimi korumakla görevli ilan eden Silahlı Kuvvetler başta olmak üzere bütün bürokrasi, dindarlara ve dindarların haklarını müdafaa eden düşünce insanlarına, gazetecilere tahminlerin ötesinde saldırılar yapardı.

Bunun için en bulunmaz yöntem de “Andıç”tı. “Andıçlamak” diye bir kavram siyasi literatüre girmişti.

***

Nedir andıç?

Bir kişi (veya kurum) hakkında hiçbir gerçeğe dayanmayan tamamen iftira bilgiler üretip bunları bir bütün halinde yazıya dökerek kamuoyuna sızdırmak.

Lügatta, “Uyarı veya hatırlatmak için yazılan not” diye geçer.

Tatbikatta ise o “uyarı” ve “hatırlatmak” benzersiz bir yargısız infazın yolunu açar. Açtı da nitekim…

28 Şubat’ta yapılan buydu. O dönemde bir PKK yöneticisi terör mahkumunun ifadeleri çarpıtılarak, hiç söylemediği sözler sanki söylenmiş gibi belge haline getirilerek hedefe konan bütün gazetecilerin ve STK başkanlarının hayatı karartıldı. Dönemin İnsan Hakları Derneği Başkanı Akın Birdal, Andıç’ın yayınlanmasının hemen ardından silahlı saldırıya uğradı ve ölümden döndü.

Gazeteciler “vatan haini” başta olmak üzere bir dizi ağır yaftayla suçlandı… Saldırıya uğradılar, hedefe konuldular ve işlerinden edildiler.

Tamamen yalan, asılsız, gerçekle ilgisi olmayan iddialarla operasyon düzenlendi. Dahası, Andıç sanki gerçekmiş gibi siyasetten ve bilhassa da medyadan destek gördü. Gerçeğin ne olduğunu merak etmekten çok askerin talimatına selam durmaya hazır adamlar tarafından sahiplenildi.

Ne hazindir ki zaman geçiyor, güçler yer değiştiriyor ama o acınası usul değişmiyor…

***

İtibar sahibi insanları, değerli kurumları lekelemek, karalamak ve hedefe koymak için Andıç gerekiyor. Gerçeğin ne olduğu, söylenenlerin kelimesinin dahi doğru olup olmaması önem arzetmiyor.

Mühim olan hedefi yok etmektir. Kelimenin tam manasıyla “yok etmek.”

“Andıçlamak” lazımdır ki, sonra onlara karşı her türlü ahlaksız, hukuksuz saldırıları yapabilesiniz.

Muhatabınızı önce şeytanlaştırmanız gerekir ki yarın ona açıktan hücum ettiğinizde kamuya karşı bahaneniz olabilsin. 

Kendi acı hakikatinizi örtmek için parmağınızı başkasına uzatmak zorundasınız.

Herkesi kendiniz gibi bilip insanların da öyle bilmesini sağlamalısınız

Andıç bu, bir kere o karanlık yola girdiniz mi çıkamazsınız.

Hafıza-i beşer nisyan ile malüldür. Unutan hafıza tazelesin, bilmeyen de öğrensin diye hatırlatalım dedik.

Andıççıların ve medyadaki şeriklerinin sonları ne oldu, nasıl anılıyorlar diye merak eden olabilir. Söylemeye gerek var mı? Tarihin acınası birer malzemesinden başka bir şey olmadılar.

Bugün de sadece bir kötülük misali olarak anılmaları bundandır.