Kültür-Sanat

Musa Anter'in hayatı beyazperdede: Asasız Musa

Öldürülen Kürt aydını Musa Anter'in hayatının anlatığı Aydın Orak yönetmenliğindeki film vizyona girdi

04 Ekim 2014 18:41

20 Eylül 1992 yılında öldürülen Kürt aydını Musa Anter’in hayatı “Asasız Musa” (Musayê bê asa) ismiyle sinemaya uyarlandı. Star gazetesi yazarı Alin Taşçıyan,  “Yönetmen Aydın Orak, adından başlayarak metaforlarla ördüğü bu filmle izleyiciye bir Kürt aydını ve özgürlük eylemcisi olarak Musa Anter’in portresini çiziyor. Bir yandan da baskıcı ve yasakçı bir dönemden kesit sunuyor. Mükemmeli yakalayamasa da amacına ulaşmış, gayet özenli, yaratıcı ve ilginç bir çalışma Asasız Musa” dedi.

Alin Taşçıyan’ın Star’da “Dramatik bir Ape Musa filmi” başlığıyla yayımlanan (4 Ekim 2014) yazısı şöyle:

 

Dramatik bir Ape Musa filmi

 

Bir suikast sonucu öldürülen Kürt entelektüel Musa Anter’in hayatı bir belgeselle karşımızda. Hem Ape Musa’yı hem de 90’ların Türkiyesi’ni anlamak için iyi bir fırsat.

Türkiye Kürtlerinin en önemli kalemlerinden Musa Anter’in hayatını, eserlerini ve yaşadığı politik iklimi deneysel bir yaklaşımla ele alan dramatik bir belgesel Asasız Musa. Yönetmen Aydın Orak, adından başlayarak metaforlarla ördüğü bu filmle izleyiciye bir Kürt aydını ve özgürlük eylemcisi olarak Musa Anter’in portresini çiziyor. Bir yandan da baskıcı ve yasakçı bir dönemden kesit sunuyor. Mükemmeli yakalayamasa da amacına ulaşmış, gayet özenli, yaratıcı ve ilginç bir çalışma Asasız Musa. Yaşar Kemal’in “Öfkesiz Kürt” diye tarif ettiği, yaşına hürmeten kendinden gençlerin Ape Musa/ Musa Amca diye hitap ettiği Anter, 20 Eylül 1992 tarihinde cinayete kurban gittiğinde 72 yaşındaydı. İleri Yurt gazetesinde yazdığı Qımıl/ Kımıl adlı şiiri nedeniyle kendisine destek olanlarla birlikte yargılandığı meşhur 49’lar davasından ölümüne dek düşünceleri ve kitapları yüzünden mahkemelere ve cezaevlerine düştü... Kalemiyle, sözüyle bir efsane haline geldi.

 

Anter’in paltosundan çıkmış

 

Yönetmen Aydın Orak, Musa Anter’i anlatmak için kolay yoldan gitmemiş. Halka mal olmuş bir kişilik hakkında konvansiyonel bir biyografi yerine akla Todd Haynes’in Bob Dylan filmi I am not there/ Beni Orada Arama’yı andıran bir yapı kurmuş. Musa Anter’i 10 farklı oyuncu canlandırıyor. Her biri onun farklı bir yönünü yansıtan sekansların kahramanı oluyor. Her oyuncu Anter’in bavulunu açıyor içinden çıkan paltoyu ve şapkayı takıyor. Kitapları da kah bavula konarak kah sırayla imzalanarak karakterin devamlılığını sağlıyor. Amin Maalouf’un Origines/ Yolların Başlangıcı kitabındaki bavul bir aile ve kimlik simgesi olarak bu filmde beliriyor adeta...

Film, Musa Anter’in müze evinde açılıyor. Odadaki boş beşiğin üzerinde kucağında torunuyla Musa Anter’in büyük bir fotoğrafı asılı. Müze evin detaylarını görüyoruz. Bahçedeki su arkında kağıttan kayığını yüzdüren çocuk, Anter’in çocukluğunu simgeliyor. Fonda sadece ıslıkla çalınan bir ezgi duyuluyor. Sonra mezarını belli belirsiz gösteriyor kamera. Jenerikte a capella bir şarkı duyuluyor. Ardından gelen planda sağda ayakta duran, elinde silah tutan bir asker, solda yere çömelmiş sigara içen Musa Anter (Turgay Tanülkü) görülüyor. Sırtında paltosu, başında fötr şapkası, yanında bavulu... Arkalarındaki indirilmiş kepenklerin farklı rengi bölünmüş ekran etkisi yaratıyor. Anter, ıslık çaldıkça asker “Yasak! Kürtçe ıslık çalmak yasak!” diyor. Beş kez tekrar ediyor bunu.

 

Metaforla anlatılıyor

 

Ardından içeri çok az ışık sızan bir hücrede oturmuş figürü görüyoruz.  Dış ses Musa Anter anlatıyor bir gün nasıl tekme tokat dayak yediğini polisten. Nedenini sorduğunda “O kadar güzel Türkçe plak varken neden Kürtçe ıslık çalıyorsun?” cevabını alıyor. O ıslık filme sonuna dek eşlik ediyor. Tabii baskılar ve şiddet de... Her şey bir metaforla anlatılıyor. Bu simgeci anlatımda, simgeleri tek tek kullanmakta başarılı Aydın Orak ama bir bütünlük oluşturmakta yer yer zaaf gösteriyor. Filmin bazı sekansları diğerlerinden kopuk...

Örneğin boyundan yukarısı görünmeyen, sadece birer blucin giymiş, Amerikan doları yıkayan üç adam... Ellerine kan akıyor havadan. Oldukça çiğ bir gönderme... Öte yandan daha anlamlı göndermeler de var: Mikhalkov’un Moğolistan’da geçen Urga adlı filmini hatırlatan sahnelerde Anter’i canlandıran aktör göz alabildiğine uzanan tarlaların ortasındaki televizyondan kendini ve ailesinin videolarını izliyor. Yazıları yüzünden başına gelenlerin simgesi olan uzun planda daktilosu taşlanıyor! Adeta recm ediliyor! Bu gibi imgeler hele biraz da uzun tutulunca dikkat dağıtıyor. Parça, bütünün önüne geçerek anlam ve algıyı olumsuz etkiliyor.

Asasız Musa masa başında kolay halledilebilecek sorunları bir yana, bir dil, bir biçim yaratma çabasıyla takdire değer bir film. Yönetmenin önemli bir kişiliği ele almanın rahatlığıyla konvansiyonel bir sinema yapmak yerine bir deneye girişmesi, Anter’in kitaplarını ve anılarını anekdotlarla beyazperdeye taşıma hevesi memnuniyet verici. Didaktik ve militan bir yaklaşımı da yok. Belli ki yönetmen Musa Anter’in paltosundan çıkmış...

 

Filmin künyesi

 

Orijinal adı: Musaye Be Asa - Yönetmen ve senarist Aydın Orak - Oyuncular: Turgay Tanülkü, Aydın Orak, Selamo Selamo, Murat Toprak, Şenay Aydın

 

- Tür: Dram, biyografi

- Yapım: 2014, Türkiye, 80 dakika.