Yaşam

Murat Belge: İçki yasakları yayılıyor

Taraf yazarı Murat Belge, içki içenlere yönelik baskıyı farklı bir bakış açısıyla değerlendirdi.

08 Mart 2011 02:00

T24- Taraf gazetesi yazarı Murat Belge, mahalle baskısı nedeniyle içki içenlerin Doğu'da evlerine çekildiğini, Batı'da ise tersine dikkat çekmeyecek açık alanlara yayıldığını belirtti. Yukarıdan gelen yasak ile aşağıdan gelen baskının insanları iki yüzlü davranmaya zorladığını söyleyen Belge, THY'nin iç hatlarında içki bulunamayacağını, ancak Başbakan'ın kimsenin içkisine engel olmadıklarını anlatmak için, "Tıksırıncaya kadar içiyorlar" dediğine dikkat çekti.



Murat Belge'nin bugün (8 Mart 2011) yayımlanan "İçki Konusu" başlıklı yazısı şöyle:

Doksanlarda Konya’ya gitmiştim. Türkiye’de “muhafazakârlığın kalesi” diye bilinir. O sırada Refah Partililer Büyükşehir Belediyesi’ni kazanmışlardı zaten. Benim, daha eskilerden tanıdığım biri, o sıralarda SHP miydi, CHP olmuş muydu, orasını hatırlayamıyorum ama, İl Yönetim Kurulu üyelerinden biriydi. Kentte içki içerek yemek yiyecek yer yokmuş, daha doğrusu, kalmamış. Meram’da iki yer varmış. Onlardan birine gittiydik.

O zamandan beri Konya’ya yolum düşmedi; ama Meram’daki yerlerin de kapandığını öğrendim.

Bir zamanlar bu konuda istisna olan Konya şimdi genel kuralı temsil etmeye başladı. Son yıllarda yolun en çok Doğu illerine düşüyor. Burada bu gayrı resmî içki yasağının nasıl günden güne yayıldığını kendi gözümle görüyorum.

İçki içenler azalıyor da mı böyle oluyor? Kesin bilgim yok, ama sanırım böyle değil. İçen gene içiyor, ama göstermeden, gizli gizli. Belki bu da çok doğru değildir, çünkü küçük yerlerde kimin bakkaldan ne aldığını herkes bir şekilde biliyordur. Ama gözlemleyebildiğim kadar, Doğu’da insanlar artık evlerinde içiyorlar. Batman, Siirt, Hakkâri, Urfa benim bu yakınlarda gördüğüm yerler. Kimisinde yalnız otelde var; kimisinde otelde de yok; kimisinde zaten otel yok.

Orada öyle de, burada nasıl? Doğrusu, buranın nasıl olduğunu bilmek çok daha zor, çünkü koskocaman bir kent ve kentte özel hayat saydam değildir. Ama tabii insanın gözüne çarpan sahneler, şunlar bunlar, burada da fazla bir rahatlık olduğunu düşünmüyorum.

Bizim son kampus, malûm, Silahtar’da, Kağıthane ile Alibeyköy derelerinin arasında. Zaman buldukça buralarda yürüyüşe çıkıyorum. Birçok park veya yeşil alan var. Oralarda dolaşırken yerlerde inanılmayacak sayılarda bira kapağı görüyorum. Üstünde “Efes Pilsen” yazdığına göre bu kapağın altında bira olduğunu biliyoruz.

Demek ki İstanbul’da insanlar içki içmek için evlerine de çekilmiyorlar, Doğu’dakinin tersine “açık hava”ya yayılıyorlar. Anonim insanların yaşadığı büyük kentte anlaşılan açık hava bir gizlilik imkânı veriyor. Çok zaman, kapağın altından çıkan şeyin tüketilmekte olduğu sahnelere de rastlıyorum. Birer ikişer ya da küçük gruplar halinde oturan adamlar, genci var, orta yaşlısı var. Bazılarının bira değil, beyaz renkli bir şey içtiği de görülüyor. Özellikle bunların önünde evde yapılmış ve bir bohça ya da paket içinde getirilmiş olduğu anlaşılan bir nevale de bulunuyor.

Böylece “kabahat” evin dışında mı tutuluyor, ne oluyor?

Müslüman ülkelerin hâlâ aşamadığı, kolay kolay da aşamayacağı kadın-erkek ayrımı, kadınsız erkeklerin “felekten gün çalma” üslûpları bana hep ürkütücü gelmiştir. Bu kadınsız içki istimali de öyle geliyor. İçki kadınlarla erkekleri ayırmayı zorunlu kılan bir etken oluyor, böyle içilince.

“Mahalle baskısı” diye bir söz telaffuz edilmişti. Ânında herkesin ağzına yerleşmişti. Hemen anlaşılmış, benimsenmişti, çünkü bu ülkede, herkesin zaten bildiği bir şeyi anlatıyordu. Önde imamla bekçi, hovarda basmaya giden “mahalleliler” ülkesi burası. Tabii yukarıdan gelme yasak veya aşağıdan gelme “baskı” ile hiçbir şey olmuyor. Sadece, insanları ikiyüzlü olmaya zorluyorsunuz. Burayı bir tür konuşup başka türlü yaşayan insanlardan meydana gelme bir toplum haline getiriyorsunuz.

Böyle bir kültür içinde yaşamak, insanlarda kendine özgü yetenekler yaratıyor. Gelen sesten, görüntüden, “sinyal”den, şimdi nasıl davranmanız gerektiğini hemen anlıyorsunuz.

Herkesin “mütedeyyin” diye bildiği bir hükümet var başımızda. Bu bilgi zaten yeterli bir tip tepki zincirini, tetiklemeye. Ama ayrıca bize üzüm suyu içmek yerine üzümü yememizi tavsiye eden bir başbakan var. THY’nin iç hatlarında parasını ödeyerek içki içemezsiniz! Business’ına gittiğimizde içki bulamazsınız! Bunları THY hükümetten habersiz yapmıyor herhalde.

Ve Başbakan, kimsenin içkisine engel olmadıklarını açıklamak için “tıksırıncaya kadar içiyorlar” deme nezaketini de gösteriyor.

O zaman “mahalle” harekete geçiyor.