26 Kasım 2024 10:53
Güncelleme: 26 Kasım 2024 21:09
TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda Milli Savunma Bakanlığı’nın 2025 yılı bütçe, kesin hesap ve Sayıştay raporu ile Akaryakıt İkmal ve NATO Pol Tesisleri İşletme Başkanlığı’nın Sayıştay Raporu görüşülüyor. CHP'li milletvekilleri salona "Mustafa Kemal'in askerleriyiz" ve "Trikupis'in değil Mustafa Kemal'in askerleriyiz" dövizleriyle geldi. MSB Bakanı Yaşar Güler'in konuşması sırasında salonda "teğmenler" gerginliği çıktı. Güler'in salondan çıkmasıyla tırmanan gerilimin ardından muhalefet milletvekilleri "Sermayenin ordusunda disiplin olmaz" diyerek tepki gösterdi. AKP Uşak Milletvekili İsmail Güneş'in konuşmasında "Türk'lerin olup da Kürt'lerin olamadığı ne var" demesi üzerine DEM Parti'liler "Belediye başkanı olamıyor" diyerek tepki gösterdi. CHP'li Aşkın Genç ise teğmenlerin siyasi etkilerle tasfiyesinin istendiğini belirtti.
Avukat Öztürk açıkladı: Teğmenlerin dosyası disiplin kuruluna gitti mi, süreç ne durumda?
TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu, AKP Samsun Milletvekili Mehmet Muş'un başkanlığında, Milli Savunma Bakanlığı'nın 2025 yılı bütçesini görüşmek üzere toplandı. CHP'li milletvekilleri bütçe görüşmelerine "Mustafa Kemal'in askerleriyiz" ve "Trikupis'in değil Mustafa Kemal'in askerleriyiz" dövizleriyle geldi. Bakan Güler, salona girdikten sonra CHP’li milletvekilleriyle de tokalaştı. Tokalaşma sırasında CHP Rize Milletvekili Tahsin Ocaklı, "Mustafa Kemal'in askeri olmak suç olmamalı" derken, CHP Kayseri Milletvekili Aşkın Genç de “Teğmenlerimize sahip çıkın” dedi.
Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nda Bakanlığının bütçesiyle ilgili sunum yaparken, CHP Balıkesir Milletvekili Serkan Sarı, "35 dakikadır bakan konuşuyor bir cümle duymadım. Teğmenlerimizin hakkını savunmak sizin boynunuzun borcu. Ordunun dereceye girmiş kadın teğmenlerine sizin boynunuzun borcu. Niçin sahip çıkmıyorsunuz? O teğmenler hepimizin teğmenleri, hepimiz Mustafa Kemal'in askeriyiz. Türk milleti bununla gurur duyuyor, siz duymuyor musunuz?" diye tepki gösterdi. AKP'li vekiller ise Serkan Sarı'ya "şov yapıyorsun" karşılığını verdi.
Muhalefet milletvekilleri, Bakan Güler'in salondan ayrılmasına ve sorulara cevap vermemesine tepki göstererek; "Sermayenin ordusunda disiplin olmaz!" dedi. CHP'li Ağbaba, disiplin soruşturması açılmasıyla sadece beş teğmene değil, TSK içindeki Atatürkçülere "sopa" gösterildiğini söyledi.
AKP-MHP grubundan karşılık gelince gerginlik arttı ve Başkan Muş görüşmelere 15 dakika ara verdi.
Aranın ardından görüşmeler, milletvekillerinin söz almasıyla devam ediyor. CHP Grubu adına konuşan Çanakkale Milletvekili Özgür Ceylan, YAŞ emeklilik kararlarına değinerek şöyle konuştu:
“Yüksek Askeri Şura'nın (YAŞ) değerlendirme yaptığı askerlerin mesleki yaşamı hakkında bilgi sahibi olmaması, terfi ve atama sisteminin siyasi müdahaleye açık hale gelmesi, TSK personelini parti teşkilatlarında, tarikat kapılarında istikbal aramaya zorlamaktadır. YAŞ emeklilik kararları TSK personeli üzerinde bir sopa gibi kullanılmaktadır. Kararlarda liyakat değil siyasi tercihlerin öne çıkmasıyla TSK'da toplu tasfiye süreçleri başlamış ve bekleme süresi dolmadan yapılan emeklilik işlemleri, subaylar arasında erken emeklilik kararlarına, gelecek kaygısıyla siyasallaşmaya neden olmaktadır.
926 sayılı TSK Personel Kanunu ve Sicil Yönetmeliği’nde açık olarak belirtilmesine rağmen general amiral terfilerinde kıta görevi, gemi hizmeti ve pilot zorunluluğu göz ardı edilmektedir. Verilen kararlarda liyakat ve kıta hizmetinin ikinci plana atılması savunmamızda zafiyet yaratacak bir durumdur. Verilen kararlarla orduya siyaset karıştırmayın, sonra bedelini hepimize ödetiyorsunuz."
Ceylan, 15 Temmuz darbe girişimi sonrası askeri hastanelerin kapatılmasının zafiyet yarattığını, harp cerrahisi uzmanlığının yok olmasına neden olduğunu ifade ederek konuya ilişkin şunları aktardı:
"Bugüne kadar TSK Sağlık Komutanlığı olarak teşkilatlanan Gülhane Askeri Tip Akademisi ve Asker Hastaneleri’nin ana görevi, ülke insanını KBRN tehdidine karşı savunma, hava, uzay, su altı hekimliği, yanık tedavisi, harp cerrahisi, protez-ortez gibi faaliyetleri yürütmek gerektiğinde sahra hastaneleri kurmak olarak belirtilmiştir.
Darbe teşebbüsü sonrası askeri hastaneleri kapatarak bütün bu konularda büyük zafiyet yaratmış bulunmaktasınız. Askeri sağlık personeli muharebede sağlık hizmeti yapmak üzere yetiştirilir ve bu yönü ile Sağlık Bakanlığı’nın personelinden farklıdır. Asker hastanelerinin kapatılması, askeri hekimliğin ve harp cerrahisi uzmanlığının yok olmasına, bu alanlara yönelik eğitim veren askeri sağlık eğitim sisteminin ve bilgi birikiminin ve tecrübesinin ortadan kalkmasına neden olmuştur.
Tekrar tekrar uyarıyoruz askeri hastaneler derhal yeniden açılmalıdır. Bu kararınızın sonucunda şehit sayımızın artması gibi çok acı bir durum söz konusu olabilecektir. Sizin iş bilmezliğinizin bedelini bu ülkenin evlatları canlarıyla ödememelidirler.
Genelkurmay Başkanlığı ve kuvvet komutanlıklarıyla bağını kopardınız. Bu durum özellikle belirtilen komutanlıkların denetleme, yönlendirme ve ilgili kuvvet komutanlığının değişen harekât konseptlerinden doğan eğitim/öğretim ihtiyaçları çerçevesinde müfredatları ve eğitim tekniklerini yeniden düzenleme imkânlarını ortadan kaldırmıştır."
Tuzla Piyade Okulu'nda mezuniyet töreninde yakasına Atatürk fotoğrafı takmak istemeyen öğrencileri hatırlatan Ceylan, bu öğrencilerin sosyal medyada "şeriat" yanlısı paylaşımlar yapmalarına rağmen neden görmezden gelindiklerini sorarak şöyle konuştu:
"10 Kasım 2023 tarihinde Tuzla Piyade Okulu’nda yakasına Atatürk fotoğrafı takmak istemeyen öğrencilerle, onları ikaz eden öğrenciler arasında yaşanan olaylar neticesinde açılan soruşturmada üç teğmen Atatürk'ün Hatırasına Alenen Hakaret suçuyla ordudan atılmışlardır. Sayın Bakan, Mustafa Kemal Atatürk, bu ülkenin kurucusu, bütün dünyanın takdir ettiği siyaset üstü büyük bir liderdir. Peygamber ocağı dediğimiz ordumuza Cumhuriyetimizin kurucusuna saygısızlık etme cüretini gösterebilecek bu öğrenciler nasıl girmiştir? Yakasına Atatürk resmi takmak istemeyen teğmenlerin, Harp Okulu'ndan itibaren cemaat ve tarikat evlerine gittikleri, ‘Hubbufillah’ ve ‘Dostlar Meclisi’ adıyla WhatsApp grupları kurarak örgütsel tutum gösterdikleri, kendilerinden küçük Harbiyeli öğrencilerle ‘abilik’ adı altında iletişim kurdukları, sosyal medya hesaplarında ‘şeriat yanlısı’ paylaşımlarda bulunduklarına dair devre arkadaşları tarafından Harp Okulu idaresine defalarca bilgi verilmesine rağmen bu öğrenciler neden görmezden gelinmiştir. Cemaat tarikat yapılanması adı altında yeni FETÖ benzeri örgütlerin güçlenmesine seyirci mi kalınmaktadır? Diğer dört teğmen de küfürlü konuşma ve askeri hizmete engel davranışta bulunma suçundan ordudan atılmışlardır. Atatürk resmini takmayan ve üniforma giymesine rağmen tarikat mensubu gibi hareket eden teğmenlerle, onları uyaran teğmenlerin aynı kategoriye konularak meslekten ilişiğinin kesilmesini nasıl içinize sindirebiliyorsunuz?"
Mezuniyet töreninde "Mustafa Kemal'in askerleriyiz" diyen teğmenlerin disipline sevk edilmesine tepki gösteren Ceylan, "Sayın Bakan, teğmenlerin söylediği ‘Mustafa Kemal'in askerleriyiz’ ifadesi kimi, niye rahatsız etmektedir? Atatürk'ün kurduğu bu Cumhuriyet'te teğmenlerin ne demesini bekliyordunuz, Trikopis'in askerleriyiz mi diyeceklerdi? 1994 yılından beri okunan bu and hangi gerekçeyle resmi programdan çıkarılmıştır? Yönergeler veya münferit emirlerde ‘Mezuniyet Andının’ yasaklandığına ilişkin bir hüküm var mıdır? Bu konuda bir direktif verilmiş midir? Hal böyle iken ne yapmanın peşindesiniz? Eğer amaç Atatürkçü subayları sindirmek, Atatürk sevgisini bu milletin gönlünden silmekse bunu kimse başaramaz bilginiz olsun. Teğmenlerimizin sonuna kadar yanındayız" dedi.
Bakan Güler'i uyaran Ceylan, sözlerini şu şekilde sonlandırdı:
"Sayın Bakan, sizleri uyarıyoruz. Ordumuzu bekleyen en büyük tehlike cemaat, tarikat kisvesi altında Atatürk ilke ve devrimlerine düşman kadrolaşmadır. Buna göz yumar ya da iş birlikçisi gibi davranırsanız, belki şu anda sorumluluktan sıyrılırsınız ama tarih önünde ve milletimizin vicdanında eninde sonunda yargılanırsınız.”
Gelecek Partisi Ankara Milletvekili Mustafa Nedim Yamalı, komisyonda yaptığı konuşmada, ABD'nin Suriye'nin kuzeyinde terör örgütünü desteklediğini ifade ederek şunları kaydetti:
"Ülkeler kendi menfaatleri doğrultusunda bir bölge için birbirleriyle stratejik ortaklık kurarken dünyanın başka bir yerinde ya da olayda karşı karşıya gelebiliyor. Buna Suriye'de NATO üyesi müttefikimiz ABD'yi örnek verebiliriz. ABD 1952 yılından beri müttefikimiz olmasına rağmen Suriye'nin kuzeyinde paravan bir devlet kurmak için müttefiklik ahlakına aykırı olarak, terör örgütüne silah mühimmat ve eğitim desteği faaliyetleriyle sınırımızda tehdit oluşturmakta.
Terör örgütlerine destek; bazen Suriye'den, bazen Yunanistan, bazen İtalya, bazen Ermenistan'dan, bazen Rusya'dan gelmekte. Buradan anlaşılacağı gibi örgüt aynı kalırken destekçileri zamana ve mekana göre sürekli değişmektedir. Bu mücadeleler sürerken Suriye topraklarında yürütülen Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı operasyonlarında hedeflenen stratejik amaçların önemli bir kısmına ulaşıldığı görülüyor.
Türkiye'nin sınır hattında üstlenen terör örgütlerine yönelik olarak gerçekleştirdiği operasyonlarda, sanayimiz tarafından üretilen yeni silah ve teçhizatlarını kullanımına ağırlık vermesi ve bunlardan üst düzey bir verim alması, söz konusu başarının elde edilmesinde Türk Savunma Sanayi'nde yaşanan gelişmelerin büyük bir katkısının göstermektedir."
DEM Parti Grup Sözcüsü Saruhan Oluç, muhataplarının Türk Silahlı Kuvvetleri olmadığını muhataplarının siyasi irade olduğunu belirterek, "Bu siyasi iradenin kararları yanlış politikalara yol açtığı için, yanlış uygulamalara yol açtığı için kaçınılmaz olarak da Türk Silahlı Kuvvetleri bu yanlışlardan etkileniyor" dedi.
"Küresel siyasette çok ciddi bir tarihsel kırılma eşiğinde bulunuyoruz" diyen Oluç, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Dünyanın birçok bölgesinde bölgesel gerilimler, çatışmalar da yaşanıyor. Ortadoğu üzerinde durmak istiyorum. Bu savaşın adı ne olursa olsun, Üçüncü Dünya Savaşı mı, buna gidiş yolundaki bir savaş mı, ne olursa olsun, ağırlık merkezi Ortadoğu coğrafyası; bu, çok net olarak belli görünüyor ve buradaki gelişmelerin hepsi küresel siyasette çok önemli bir yer tutuyor. Batı bu bölgeyi 'güvenlik', 'enerji' ve 'göç yolları' gibi kavramlar üzerinden esas olarak önemsiyor. Nedir manzara karşımızdaki, şu anda görünen? Suriye'de bitmeyen çatışmalar, İran'daki teyakkuz hali, Irak'taki belirsizlik, hepsinin ortasında İsrail'in bir soykırım saldırısı Filistinlilere dönük olarak ve en son Lübnan. Siyasetin Ortadoğu'daki yeni güç alanları Katar, Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn, Suudi Arabistan ve Kuveyt olmaya aday. Sadece enerji açısından değil, aynı zamanda diplomasi açısından sürdürdükleri faaliyetler etkili aktörler haline geldiklerini bir taraftan da gösteriyor; onların hem İran hem de İsrail'le geliştirdikleri ilişkiler buna dair çok ciddi emareler taşıyor."
Orta Doğu'da Türk-Kürt ittifakının kurulması gerektiğini vurgulayan Oluç, şöyle devam etti:
"Bu kadar ağır sorunların yaşandığı, bütün dünyada küresel açıdan baktığımızda yeni düzenlemelerin yapıldığı, Ortadoğu'da bir enerji koridoru ve paylaşım savaşının aslında kapıda olduğu koşullarda Türkiye'nin siyasi olarak yapması gereken çok açıktır. Ortadoğu'da bir Kürt-Türk ittifakının kurulması gerekiyor. Ancak ve ancak Türkiye'nin Ortadoğu'da en güvenebileceği, birlikte hareket edebileceği ve bu gelişmeler karşısında güçlü bir pozisyon geliştirebileceği politika Türk-Kürt ittifakı üzerinden şekillenebilir."
Gelecek Partisi Yönetim Kurulu Üyesi Selim Temurci, ise 'İsrail, Türkiye'ye saldıracak' söylemini gündeme getirerek; "Sayın cumhurbaşkanımızın vaadedilmiş topraklar vurgusu yaparak Filistin ve Lübnan'dan sonra gözünü Türkiye'ye diken siyonist bir devletten bahsetti. Bu sadece milli savunmamızın değil ülkemizin meselesi. Bütçede yüzde 41'lik artış yapılmış fakat değerlemenin altında. Dünyada ve özellikle bölgemizde artan gerginliklere baktığımızda savunma ve dış politikalarımız iç içe girdi. Türkiye'nin açıkça bir hava savunma sistemine ihtiyacı var. F35 projesinden çıkarıldık, savaş uçağı arayışımız var. Bu kadar rastlantısal bir şey olmaz. F16 ile ilgili onay vermeleri bile Meclis'in İsveç'in NATO üyeliğine onay vermesiyle oldu. ABD ve Batı'nın bu yaklaşımı Türkiye'nin savunma sanayii de daha büyük adımlar atmasına vesile olur inşallah. Scholz geçen hafta Ankara'ya geldi. Eurofighter meselesine şöyle bakıyorum; Türkiye'nin sadece ABD'ye bağlı yapısı gösterdi ki başka kaynaklara ihtiyacımız var. Ama Eurofigter alacağız diye Almanya'dan göç almamız da tartışmalı. Bunu da açıklarsınız tabii ki" ifadelerini kullandı.
CHP Karabük Milletvekili Cevdet Akay, bölgesel savaş riskine karşı Türkiye'nin aldığı önlemler, askeri hastanelerin açılıp açılmayacağına dair sorularını Bakan Güler'e şu sözlerle iletti:
"Yurt dışına yapılan transferler kaleminde 9 milyonluk harcama var. Bu maliyet nedir? Kar amacı gütmeyen kuruluşlara transfer devam ediyor. Bu konuyla ilgili bilgi verirseniz memnun olacağız.
2025 yılına girerken küresel savaşın belirginlik kazanmasıyla tüm ülkeler güvenliğini üst seviyeye çıkardı. Muhtemel bir savaşta kıtlığı önlemek için ürün depolayan ülkeler bile var. Enflasyonu kontrol altına alacak politikalar da yürüttüler. Türkiye bu süreçte ne gibi önlemler aldı? İç ve dış politikadaki bazı dengesizlikler bizim tahmin edemeyeceğimiz sıkıntılar yaşamamıza neden olabilir. Sınırlarımızda ve bölgemizde yükselen tansiyonu bizi teğet geçmesi mümkün değil.
Askeri hastaneler kapatıldı. Dünyada askeri hastanesi olmayan tek ülkeyiz. Askeri hastanelerin açılması talebimizi tekrarlıyoruz. Ordusu güvende olmayan bir Türkiye düşünemeyiz."
Eski MSB Bakan Yardımcısı Celal Sami Tüfekçi'nin neden görevden ayrıldığını soran Akay, "Geçmiş dönemde bakan yardımcınız ayrıldı. Celal Sami Tüfekçi. Görevden alınma nedeni nedir? Bilmediğimiz bir konu mu var?" dedi.
Akay, Eurofighter konusunda Avrupa'dan dört ülke dışında ABD'nin de alt yüklenici olduğu iddialarını gündeme getirerek şöyle devam etti:
"MKE'nin özelleştirilmesiyle ilgili iddialar var. Bunu netleştirirseniz sevinirim. Bu güzide kurumumuzun özelleştirilmesini istemeyiz. Eurofighter ile ilgili gayretlerinizi görüyorum. Yoğun bir çaba var. Bu üretici dört ülke dışında bu uçakların yapımında hangi Amerikan firma var? Amerikan firmaları var mı? Burada da ABD'nin izni gerekli mi?"
AKP'li İsmail Güneş'in "Türk'lerin olup da Kürt'lerin olamadığı ne var" demesi üzerine DEM Parti sıralarından "Dersinize iyi çalışın. Belediye Başkanı olamıyoruz mesela" sesleri yükseldi.
CHP Malatya Milletvekili Veli Ağbaba, komisyonda yaptığı konuşmada "teğmenler" için darbe iddialarına ilişkin olarak "5 teğmen darbe yapamaz" dedi ve şöyle devam etti:
"2015'te terfi edilen generallerin çoğu FETÖ'den terfi edildi. Şimdi adeta bir tekrar görmek mümkün. O dönem medya siyaset akademi koro halinde TSK'ya saldırmaktaydı. TSK'nın cami bombalayacağı iddia edildi. Bu ittifakın içinde AKP, FETÖ, liberaller, tarikat ve cemaat vardı. Bu günde aynı şeyler devam ediyor. Hedef Atatürk ve laik, demokratik cumhuriyettir. Siz de biliyorsunuz ki 5 teğmen darbe yapamaz.
15 Temmuz'dan sonra sıkmayan Atatürk bayrakları AKP merkezine asıldı. Tabii ki TSK'nın temeli disiplin. Ancak sadece Atatürkçü subaylara uygulanmamalı. Genç teğmenlere gözdağı veriliyor. TSK siyasete girmemeli. Tarikat, cemaat yapılanması TSK'nın düşmanıdır. Bir rütbeye gelmek için cemaat, tarikat yakınlaşması olmamalı. Teğmenler resmi tören dışında yemin etti. Bu derin yaralar açar ve onarılamaz."
S400 ve F35 konusuyla ilgili olarak ise Ağbaba, "S400 sistemleri hala konuşlandırılamadı. Siz S400'lerin kenarda bekletilmediğini gerektiğinde kullanılacağını belirttiniz. S400 sistemleri NATO envanterine karşı üretilmiştir, depolarda bekletilmektedir. Bakın F35 projesine yanı başımızdaki İsrail, Yunanistan girerken biz çıkarıldık. Sadece TSK zarar görmedi, F35 için üretim yapan birçok şirket de kapıya kilit vurdu. NATO'nun da kırmızı çizgisi olduğunu biliyoruz bu konunun" dedi.
IŞİD tarafından yakılan iki askerin akıbetini soran Ağbaba, sözlerini şöyle tamamladı:
"TSK, Kurtuluş Savaşı'ndan sonra en büyük kayıbı Rusya saldırısında Suriye'de verdi. Bununla ilgili TSK'yı katledenler ellerini kollarını sallayarak gezdi. IŞİD canilerinin yakmış olduğu askerlerimizin akıbeti nedir? Ölüm emrini verenlerin Antep'te yaşadığı söyleniyor. Bunlara cevap verir misiniz?"
CHP Ordu Milletvekili Seyit Torun, "teğmenler" hakkında MİT raporu istendiği iddialarını bütçe gündemine taşıyarak Bakan Güler'e, "Mezun olmanın verdiği coşkuyu Atatürk'ü anarak kutlayan teğmenler soruşturma geçirmektedir. Emre itaatsizlik olması için emir olması gerekir. Teğmenler hakkında MİT raporu istendiği doğru mu? Söz konusu teğmenlerin eğitim aldıkları süre boyunca geçirdikleri güvenlik soruşturmalarını açıklar mısınız?" diye sordu.
CHP Kayseri Milletvekili ve Milli Savunma Komisyonu Üyesi Aşkın Genç, Milli Savunma Bakanlığı ve bağlı kuruluşların bütçe teklifi görüşmelerinde yaptığı konuşmada, Kara Harp Okulu mezuniyet töreninde “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” diyerek yemin eden teğmenlerin disipline aykırı hareket ettikleri gerekçesiyle ordudan ihraçları istenmesine tepki gösterdi. Genç, şöyle devam etti:
"Türk Silahlı Kuvvetleri’nin temel taşını oluşturan Mehmetçik’in moralini ve milli ruhunu zayıflatmak, yalnızca orduyu değil, Türkiye’nin geleceğini de zayıflatmaktır. Kara Harp Okulu mezuniyet töreninde ‘Mustafa Kemal’in askerleriyiz’ diyerek tarihi bir yemine imza atan genç teğmenlerimiz hakkında başlatılan soruşturma, milletimizin ortak vicdanında derin yaralar açmıştır. Teğmenlerimizin okuduğu metin, Cumhuriyetimizin kurucu değerlerine bağlılık ve vatan sevgisinin bir ifadesiyken, bazı çevreler tarafından itibarsızlaştırılmış ve siyaset malzemesi haline getirilmiştir. Türk Silahlı Kuvvetleri içinde Atatürkçü değerlere bağlılığını dile getiren personelin baskı ve mobbinge uğradığı, siyasi etkilerle tasfiye edilmeye çalışıldığı açıkça ortadadır.
Orduda milli şuuru yok ederseniz, o orduyu zayıflatırsınız. Yeri geldiğinde gözünü kırpmadan canını vatan için feda eden Mehmetçik’imizin ruhunu besleyen en büyük kaynak, Atatürk’ün çizdiği yoldan sapmadan, Cumhuriyet’in temel değerlerine olan inancıdır. Genç teğmenlerimizin milli şuuru, disiplinsizlikle suçlanmak yerine tebrik edilmelidir. Çünkü bu şuur, bu azim ve bu kararlılık, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin en güçlü silahıdır."
DEM Parti Van Milletvekili Gülcan Kaçmaz Sayyiğit, Cumhuriyetin ilk yüzyılının "Kürt meleselesinin çözümsüzlüğüyle bir kayıp yüzyıl olarak tarihe geçtiğini" belirtirken tekçi ve mezhepçi bir kabulle homojen bir toplum inşa edildiğini söyledi. Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Suriye'de düzenlediği operasyonları eleştiren Sayyiğit, şunları söyledi:
"Cumhuriyet kurulmuş ama bunun demokratikleşmeyle kurumlaşmasına gerek duyulmadı bu süreç içerisinde. Tekçi ve mezhepçi bir kabulle homojen bir toplum inşa edildi, inşa edilmek istendi ama demokratik ulus anlayışı akla dahi getirilmedi yine bu süreçte; Anadolu ve Mezopotamya'nın çok kültürlü durumu da inkâr edildi. Şimdi, yanlış politikalar ve asimilasyon yöntemleri Dersim'in, Zilan'ın yaşanmasını beraberinde getirdi, büyük acılara sebep oldu, buna rağmen egemenlikçi yaklaşımla Kürt sorunu inkâr edildi, hâlen de devam ediliyor bunu. Artık cumhuriyetin 100 artı 1'inci yılındayız Sayın Bakan, zaman tutamayacağımız bir hızla akıp gidiyor. Yeni savaşlar mı icat edeceğiz yoksa barışlar mı kuracağız, buna artık net bir şekilde karar vermemiz gerekiyor.
Ülkede halkların artık 'düşük yoğunluklu' denilerek yönetilen savaşlara tahammülü yok maalesef. Çünkü İmralı'da Sayın Öcalan üzerindeki tecridin, Kürt halkına ve siyasetçilerine yönelik tutuklamaların, sınır ötesinde Kürt yerleşim yerlerini bombalamanın ülkeye de halklara da yansıması sadece daha fazla yoksulluk olarak karşımıza çıkmakta.
Sayın Cumhurbaşkanı Karabağ ve Libya'ya girdikleri gibi İsrail'e girmekten bahsetti. Yunan'la her gerilimde 'Bir akşam ansızın gelebiliriz.' dedi; Sisi'ye ayrı, Esad'a da ayrı bir atarlandı. Öyle bir savrulma yaşandı ki uluslararası ajans ve raporlara ciddi iddialar yansıdı. Bunlardan bir tanesi, 5 bin Suriyeli paralı askerin Libya'ya gönderildiği, bunların maaşının da Türkiye tarafından ödendiği iddiasıydı. Yine, Suriye'de de binlerce radikal çete üyesinin maaşa bağlandığı bitmeyen tartışmalar arasında karşımıza çıkıyor. Bunların milyonlarca yurttaşa derin bir yoksulluk ve fakirleşme olarak yansıdığını hepimiz biliyoruz.
Suriye'de 'Fırat Kalkanı' dediniz 'Zeytin Dalı' dediniz 'Barış Pınarı' dediniz ama kaosu daha da büyüttünüz, dünyanın 'terörist' olarak tanımladığı gruplarla yan yana geldiniz. Herkese 'terörist diyorsunuz ama Afrin'den 300 bin insanın neden kaçtığını açıklayamazsınız çünkü yüz binlerce insanı 'terör' kelimesiyle yan yana getirdiğinizde asla inandırıcı olmuyorsunuz."
© Tüm hakları saklıdır.