''Cinsel tacize uğradıysanız bu tweete cevap olarak 'ben de' yazın.'' ABD'li aktris Alyssa Milano 15 Ekim 2017'de sosyal medya hesabından bu satırları yazdığında bu kelimenin çığ gibi büyüyecek bir reaksiyona yol açacağını belki kendisi dahi tahmin etmiyordu. Ancak tweet hızla yayıldı ve dünyanın dört bir yanından onbinlerce kadın ve erkek ''MeToo'' etiketiyle kendi başlarından geçen ve belki de hayatları boyunca en yakınlarıyla dahi paylaşamadıkları cinsel taciz ve tecavüz hikayelerini tüm dünyayla paylaştılar.
Alyssa Milano'nun bu çağrısı aslında Hollywood'u şoka uğratan Harvey Weinstein skandalının ardından gelmişti. Film sektöründen çok sayıda kadın ünlü ABD'li yapımcı Weinstein'a taciz ve tecavüz suçlamasında bulunmuştu. Açıklamaların ardından yapımcı kendi şirketinden kovulmuş ve Oscar Komitesi tarafından akademi üyeliğine son verilmişti. Ancak olay Hollywood'da birçok ismin bu tacizleri bildiği halde görmezden geldiğinin ortaya çıkmasıyla başka bir boyut kazandı ve elindeki gücü taciz için araç olarak kullananlar daha fazla tartışılmaya başlandı. Hollywood'un bildiği halde susmayı tercih ettiği tacizlerin listesi de giderek uzadı. Birçok erkeği taciz ettiği ortaya çıkan ünlü aktör Kevin Spacey'ın başrolünü oynadığı House of Cards dizisine son verilirken, oyuncunun başarılı kariyeri onulmaz bir yara aldı. Bir başka aktör Dustin Hoffman ve ünlü yönetmen Brett Ratner da birden fazla kadın tarafından tacizle suçlandı. Tacize uğrayan kadınların çoğu bu kadar uzun süre susmalarını ise yaşadıkları "korku ve endişe" ile açıklıyordu.
Milano'nun çağrısına cevaben gelen tweetler ünlü isimlerin dışında dünya çapında ne kadar fazla duyulmayı bekleyen taciz ve tecavüz kurbanının olduğunu da ortaya koydu. Milano'nun tweetinin henüz ertesi gününde ''MeToo'' hashtagi yarım milyondan fazla kez kullanılmıştı. Hashtag'le başlayan bu kısacık hikayeler dehşet vericiydi. Örneğin kimi kullanıcılar ilk kez taciz uğradıklarında henüz 9 yaşında olduklarını yazarken, kimileri de tacizci ve tecavüzcülerinin büyükbabaları, üvey babaları, komşuları ve patronları gibi en yakınındakiler olduğunu tüm dünyayla paylaştılar.
Böylece ''MeToo'' hareketi 85'i aşkın ülkede yayıldı ve farklı dillere de uyarlandı. Müzik, ekonomi ve siyaset dünyasından isimler de kendi yaşadıklarını paylaştılar.
25 Ekim:
George H.W. Bush, Bill Clinton, Donald Trump siyaset dünyasından şimdiye dek adı taciz skandallarına karışmış isimler olsa da, ''MeToo'' hareketi onların sayısının düşünülenden çok daha yüksek olduğunu ortaya koydu.
Alman Yeşiller Partisi Avrupa Parlamentosu milletvekili Terry Reintke, Eylül ayında Brüksel'de yaptığı konuşmada Duisburg'da nasıl tacize uğradığını anlattı. Ona erkek vekiller tarafından tacize uğradıklarını söyleyen başka kadın vekiller de eklenince ''MeToo'' hareketi Avrupa Parlamentosu sıralarına da taşınmış oldu ve parlamento taciz sorunsalını kendi bünyesinde tartışmaya başladı. Bu tartışmalar kısa sürede meyvesini verdi: Avrupa Parlamentosu'nda yaşanan cinsel tacizlerin araştırılması ve aydınlatılması için bağımsız bir komitenin görevlendirilmesine karar verildi.
1 Kasım:
İngiltere Savunma Bakanı Michael Fallon, kendisine yöneltilen taciz suçlamalarının ardından istifa etti. İngiliz Guardian gazatesinde yer alan habere göre Fallon, 2002 yılındaki bir yemek esnasında gazeteci Julia Hartley-Brewer'in defaatle dizine dokunmuş ve ancak Brewer ''buna bir son vermezse kendisini yumruklayacağını'' söyledikten sonra elini çekmişti. Söz konusu haberin ardından Fallon'ın tacizine maruz kalan diğer kurbanlar da yaşadıklarını paylaşmış, Brewer ise olaydan 15 yıl sonra manşetlere taşınmasını ''tuhaf'' olarak nitelemişti.
12 Kasım:
Yüzlerce kadın, erkek ve çocuk Hollywood'daki ''MeToo yürüyüşü'' için biraraya geldi. Protestocular ellerindeki dövizlerle cinsel tacize ve tecavüze karşı yürüdüler. Göstericilerin rotası üzerinde yer alan ''Walk of Fame'de'' (Şöhretler Kaldırımı) isimleri yıldızlara kazınan ünlüler arasında tacizle suçlananlar da vardı.
1 Aralık:
İsviçre'de ''MeToo'' yılın kelimesi seçildi. Jüri bu kararın gerekçesini ise şöyle açıkladı: ''2017'de başka hiçbir kelime bu kelime kadar etkili olmadı. Bu kelime uzun süre karanlıkta kalan gerçekleri günışığına çıkarttı; sosyal medya aracılığıyla kamuoyundaki tartışmaları alevlendirdi. Bu yolla da birkaç gün içinde Hollywood'dan günlük yaşama ve şimdi de İsviçre'ye kadar yayıldı.''
6 Aralık:
Time dergisi bu yıl da her zaman olduğu gibi ''2017'nin kişisini'' seçti. 2015'te Angela Merkel'i ve 2016'da Donald Trump'ı bu unvana layık gören derginin kapağında bu yıl birden fazla isim vardı. Aralarında Taylor Swift ve aktris Ashley Judd'ın da olduğu ''MeToo'' hareketinin öncüleri derginin kapağında yer alırken, dergi yılın kişisi seçiminde ''hangi biçimde olursa olsun toplumsal tartışmaları başlatan isimlerin tercih edildiğini'' vurgulayarak, bu nedenle bu yıl da ''sessizliği kıran MeToo hareketinin sayısız temsilcisinin bu unvana layık görüldüğünü'' açıkladı.
14 Aralık:
''MeToo'' Almanya'da da haftalardır televizyon programlarında en çok konuşulan konu. ''Maischberger'' isimli programda model ve oyuncu Sophia Thomalla hareketi şu sözlerle eleştirdi: ''Tüm bu tartışlamalar gerçek tecavüz mağdurları için bir hakaret.'' Thomalla'nın bu sözleri yeni tartışmalara yol açtı ve yoğun tepki çekti. Öte yandan ona katılanlar ve Almanya'da MeToo etiketiyle yalnızca en kötü vakalardan muzdarip olanların değil; erkeklerin kadınlara ıslık çaldığı ya da uzun uzun baktıkları günlük hayattan bazı sahnelerin de kast edildiğine dikkat çekenler de oldu. Ne var ki, haraketin temsilcileri bıkıp usanmadan cinsiyetçilik tartışmasının saldırının mahiyetinden bağımsız olduğunu; sorunun erkeklerin her türlü cinsel saldırıya hakları olduğunu varsaymaları olduğunu açıklamaya çalıştılar.
3 Ocak:
Hareketin yankıları Almanya'ya da ulaştıktan sonra Alman film endüstrisinden ünlü isimler de bir adım öne çıkarak yaşadıklarını açıklamaya başladı. Birçok kadın 1990'lı yıllarda çok sayıda başarılı yapıma imza atmış olan Alman yönetmen Dieter Wedel'in cinsel tacizine uğradığını söyledi. Wedel ise otel odalarındaki tatsız sahnelerden; cinsel tacize ve hatta tecavüze kadar varan bu suçlamaları reddediyor.
6 Ocak:
''MeToo'' hareketi bu yıl, Oscarların habercisi olarak kabul edilen Altın Küre Ödülleri'ne de (Golden Globes) damgasını vurdu. Çok sayıda ünlü isim, törene cinsel taciz ve saldırıya karşı dayanışmanın sembolü olarak baştan aşağı siyah kıyafetler içinde katıldı. Törende ayrıca ünlü talk show sunucusu Oprah Winfrey çarpıcı bir konuşma yaparak, ''Erkeklerin iktidarına karşı koyacak cesareti olan kadınlar uzun yıllar boyunca ya duymazdan gelindi ya da kimse anlattıklarına inanmadı. Ama artık bu erkeklerin zamanı doldu'' ifadelerini kullandı. ''Artık kimsenin 'ben de' demek zorunda kalmadığı bir dünya dileyen'' Winfrey'in konuşması izleyicileri o kadar etkiledi ki, ünlü sunucunun bir sonraki seçimlerde başkanlığa aday olmasını isteyenler dahi oldu.
9 Ocak:
Ünlü Fransız aktris Catherine Deneuve'nin de aralarında olduğu yüze yakın ünlü kadın, Fransız gazetesi ''Le Monde''da bir açık mektup yayınlayarak, erkeklere karşı yürütülen bu ''karalama kampanyasını'' eleştirdiler. ''Tecavüz bir suçtur, ancak ısrarcı bir biçimde de olsa birini baştan çıkarmaya çalışmak suç değildir'' ifadelerine yer verilen mektuba tepki yağdı. Mektubun yayınlanmasından birkaç gün sonra da Deneuve cinsel şiddet mağdurlarından özür diledi. Ancak bir başka Fransız aktris Brigitte Bardot, 17 Ocak'ta bir dergiye verdiği röportajda, ''Kadınların günlük yaşamda yaşadıkları vakalara değil, aktrislerin açıklamalarına yönelik'', ''bunların çoğu ikiyüzlü, gülünç ve ilginç olmayan iddialar'' ifadelerini kulllandı. Aktris, rol kapabilmek için birçok meslektaşının yapımcılarla flört ettiğini; ardından da ''haklarında konuşulması için tacize uğradıklarını söylediklerini'' öne sürdü.
Harvey Weinstein'ın tacizine maruz kaldıklarını öne süren kadınlar ise bu görüşe katılmıyor. 100 gün önce başlayan ''MeToo'' tartışması daha uzun süre konuşulacağa benziyor.
Silke Wünsch
© Deutsche Welle Türkçe