25 Şubat 2013 10:48
Türkiye’de demokrasi önemli bir kavşakta. “Cumhuriyet’in ilk sivil anayasası” diye çıkılan yol başkanlık sistemini getirirse, çoğu uzmana göre ülkede yönetim otoriterliğe doğru kayar. Kimilerine göre ise başkanlık istikrarın yanı sıra siyasi pazarlıklar sonucunda güçlü yerel yönetimleri de beraberinde getirebilir.
Taraf Gazetesi'nden Dicle Baştürk ve Tuğba Tekerek, Başkanlık sistemini Meclis'te partileri bulunan BDP, CHP ve MHP'den milletvekillerine sordu. BDP Genel Başkan Yardımcısı Meral Beştaş, 'Barış olacak ise uzlaşabiliriz derken, CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu ise, AKP'nin yöntemini ahlâksızlık olarak değerlendirdi. Taraf Gazetesi'nde yer alan 'Başkanlık' tartışması şöyle:
Anayasa Uzlaşma Komisyonu’na AKP’nin geçen kasım ayında sunduğu başkanlık sistemi önerisinden öne çıkan başlıklar şöyle:
Başkanlık seçimi
» Başkanın görev süresi beş yıldır. Bir kimse en fazla iki defa başkan seçilebilir.
» Meclis veya başkan tek başına her iki organın seçimlerinin birlikte yenilenmesine karar verebilir.
» Türkiye Büyük Millet Meclisi ve başkanlık seçimleri beş yılda bir aynı günde yapılır.
(Taslakta yer alan ve en çok eleştiri alan maddelerden birisi bu. Dünyada en başarılı uygulamalardan birisi olarak kabul edilen ABD’deki başkanlık sisteminde başkan ile meclis seçimleri aynı gün yapılmıyor. Keza Fransa’da uygulanan yarı başkanlık sisteminde de aynı uygulama geçerli. Bu yöntemle Başkan ile farklı zamanlarda seçilecek meclis üyeleri arasındaki siyasi eğilim farklılığı nedeniyle sistemde bir dengenin oluşacağı öngörülüyor. Aynı gün yapılacak seçimler, meclis üyelerinin eğiliminin Başkan’ın bir uzantısı şeklinde olacağı endişesi yaratıyor. Bu da yasama ve yürütmenin sert ayrılığı ilkesiyle çelişiyor.)
» Meclis seçimlerinin yenilenmesine karar vermek.
(Başkanın meclisi feshetme yetkisi olduğu anlamına gelen bu madde de sert şekilde eleştiriliyor. ABD’deki sistemde başkanın meclisi görevden alma gibi bir yetkisi yok. Ancak Latin Amerika ülkelerinde başkanın meclisi feshetme yetkisinin bulunması başkanı otoriter yapan bir özellik olarak görülüyor.)
» Kanunları tekrar görüşülmek üzere Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne geri göndermek.
» Yükseköğretim Kurulu üyelerinin yarısını seçmek.
» Üniversite rektörlerini seçmek.
» Anayasa Mahkemesi üyelerinin yarısını, Danıştay üyelerinin yarısını, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nı ve Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu üyelerinin yarısını seçmek.
(Yasama, yürütme ve yargının sert ayrılığı temeli üzerinde oturan başkanlık sisteminde, başkanın yargı alanında yüksek mahkeme üyelerinin çoğunluğunu seçmesi, yargının denetleme fonksiyonununu yerine getiremeyeceği, yargının başkan hakimiyetine gireceği kaygısı yaratıyor.)
» Başkan, genel siyasetin yürütülmesinde ihtiyaç duyduğu konularda Başkanlık kararnamesi çıkarabilir. Bir konuda Başkanlık kararnamesi çıkarılabilmesi için kanunlarda o konuyu düzenleyen uygulanabilir açık hükümlerin bulunmaması şarttır. Kişi hak ve hürriyetleri kararname ile düzenlenemez. Kararnameler ile kanunlarda aynı konuda farklı hüküm bulunması halinde, kanun hükümleri uygulanır.
(Çoğu uzmana göre ideal başkanlık sisteminde başkanın kanun çıkarma yetkisi olmaması gerekiyor. Bu başkanın yasama organına müdahale edememesi için getirilen bir uygulama. ABD’de de başkanın kanun çıkarma yetkisi yok. Ancak AKP’nin önerisinde başkana kanun çıkarma yetkisi veren bu madde, “Yasama ile yürütme arasındaki ayrılığı törpüleyecek” şeklinde değerlendiriliyor.)
BDP Başkan Yardımcısı Meral Danış Beştaş
BDP’nin yönetim modeliyle ilgili önerisi nedir?
Bizim önerimiz cumhurbaşkanını halkın seçtiği güçlendirilmiş bir parlamenter sistem.
Pekiyi, AKP’nin önerdiği başkanlık sistemiyle ilgili ne düşünüyorsunuz?
Başkanlık sisteminde en iyi uygulama olarak ABD gösterilir. Burada bir kere bölge yönetimleri güçlüdür, ya federasyon ya da güçlü bölge özerklikleriyle paraleldir. Ayrıca ABD sisteminde sert bir kuvvetler ayrılığı vardır. Fakat Anayasa Uzlaşma Komisyonu’na gelen başkanlık sistemi önerisi bunları karşılamıyor. Biz şu aşamaya kadar bunu gerçek anlamda demokratikleşme yolunda bir adım olarak değerlendirmedik. Ama biz BDP olarak her zaman şunu da söyledik: Anayasa Uzlaşma Komisyonu masasında tartışılamayacak öneri yoktur. Başkanlık sistemi de buna dahil. MHP ve CHP “Biz hiçbir şekilde tartışmayız” diyor. Biz “Tartışırız” dedik. Ayrılık noktamız bu.
Biz zaten bölgesel yönetimler öneriyoruz. Sınırlı yetkileri olan bir başkan ve yerinden yönetimin esas alındığı bir anayasayı, denge, denetleme ve fren mekânizmasının olduğu bir sistemi neden tartışmayalım. Türkiye’nin demokratikleşmesinin önünü açacaksa, Kürt sorununu çözecekse tartışırız.
Tartışmanın ötesinde “Belli kriterlerin karşılanması durumunda sivil ve barışçı bir anayasa için başkanlık sisteminde uzlaşabiliriz” da diyor musunuz?
Evet. Başkanın halk tarafından seçildiği, yetkilerinin net olduğu, meclisin yetkilerinin ayrı olduğu, birbirlerini dengeleyebildikleri bir sistemi tartışıp Türkiye’ye yeni bir anayasa armağan edebiliriz. Ama tabii bunu söylerken temel hak ve özgürlüklerden, eşit vatandaşlıktan, yerinden yönetimden ya da bölge yönetiminden taviz vermiyoruz. Biz başkanlık sisteminin ancak güçlü yerel yönetimlerle demokratik bir çıtada tutulabileceğini düşünüyoruz.
Şöyle yorumlar var: “Kuvvetler ayrılığının keskin olduğu ABD sistemi gibi bir sistemi Türkiye’ye getirmek mümkün değil... Kağıt üstünde ne olursa olsun Türkiye’nin siyasi kültürü buna uygun değil.”
Bu yorumlar doğru. Fakat şöyle de bir realite var: “Yeni bir anayasa yapacağız, AK Parti başkanlık sitemini öneriyor ve en büyük çoğunluğa sahip parti onlar.” Bizim reel durumdan sıyrılmak gibi bir lüksümüz yok. Şu anda bu tartışmayı yaratan, anayasanın Kürt sorunuyla paralel tartışılmasıdır. Bu nedenle bizim BDP olarak demokratikleşmeyi, ilerlemeyi, elimizin tersiyle itmek gibi bir tutumumuz söz konusu olamaz. Bununla beraber, başta iktidar partisi hiçbir partinin söylediklerine aynen uyma gibi bir tutum içinde de asla değiliz. Biz sadece çözümden yanayız, tıkanıklıktan yana değiliz.
Sizce başkanlık sistemiyle birlikte siyasi kültür de değişebilir mi?
Şöyle değişebilir. Düşünün ki Yargıtay, Danıştay ya da Anayasa Mahkemesi başkanını atama yetkisi başkanın elinde değil. Kendi üyeleri arasında bir seçim yapılıyor ya da meclis üçte iki çoğunlukla üye atanıyor. Göstermelik iki üç atama da başkan tarafından yapılıyor. Bu durumda yargıyı başkan yönetmiş olmaz. Ben sadece bir fikir jimnastiği yapıyorum. Kültür tabii ki bir kerede değişmez ama anadilde eğitim hakkı gelecekse, Türkiye’deki bütün aidiyetler kabul edilecekse, yerel özerklikler, bölge yönetimleri kabul edilecekse, onlara yetkiler devredilecekse, meclise başkanı görevden alma yetkisi verilecekse, bu bir adım olabilir. Ama başkanlık olmak zorunda da değil. Diğer üç parti parlamenter rejimde anlaşabilir, aynı zamanda bölge yönetimlerini kabul edebilir ve Türkiye o zaman gerçekten çağ atlayabilir. Bizim asıl önerimiz de o zaten.
MHP Başkan Yardımcısı ve Anayasa Uzlaşma Komisyonu Üyesi Oktay Öztürk
AKP’nin önerdiği, ne başkanlık ne de parlamenter sistemi. Aslında bir başkan seçilmek isteniyor. AKP’nin önerisindeki problemli noktalar şunlar:
Başkanlık ve parlamento seçimleri aynı gün yapılacak. Böylece, zaman içersinde oluşacak siyasal değişimlerin parlamentoya yansıtılması şöyle dursun, başkan seçilecek kişinin parlamentoda da çoğunluğa sahip olacağı garanti altına alınıyor. Çünkü aynı seçimde aynı siyasal eğilime göre sonuçların ortaya çıkması kaçınılmaz bir haldir. Partinin genel başkanı, başkan seçileceğinden partisi üzerindeki hâkimiyeti daha da güçlü bir şekilde devam edecek. Sistem görünürde kuvvetlerin sert ayrımı ama gerçekte parti disiplinin de yardımıyla yasamanın başkana boyun eğdiği bir sistem. Başkanın şahsında oluşmuş tam bir güçler birliği meydana gelecek.
Bu sistemde parlamento bir yasama organı olarak değil, başkanın müdahale yetkileri de dikkate alındığında başkanın bir danışma organı gibi çalışmaktadır. Çünkü başkana tanınmış olan ve etkisiz kılınabilmesi için en az 3/5 üyenin oyuna gerek duyulan veto yetkisi, yine başkana tanınmış başkanlık kararnamesi çıkarma ve meclisi fesih yetkisiyle birlikte değerlendirildiğinde bu sistemde başkanı hukuken dengeleyebilecek herhangi bir mekanizmanın olmadığı kolaylıkla görülebilir. Başkanın denetlenemediği ve dengelenemediği böyle bir sisteme, anayasa hukuku ve siyaset bilimi literatüründe “diktatörlük” denildiğini herkes biliyor.
Başkana kararname çıkarma yetkisi tanınıyor. Böylelikle ülkenin fiilen kararnamelerle yönetilmesi sağlanacak. Parlamentonun çıkartılacak yasalara ilişkin olarak sınırlı bir tartışma fonksiyonu olması sağlanacak ve muhalefetin çıkartılacak kanunlarla ilgili görüşlerini dile getireceği bir zemin olması sıfatını da önemli ölçüde ortadan kaldıracaktır.
Başkanın geri gönderdiği kanunları TBMM 3/5 oranında aynen kabul ederse kanun yedi gün içerisinde yayımlanır. Bu başkanın veto ettiği kanunların yeniden geçirilmesinin mümkün olmadığı anlamına gelir. Başkan, yasamayı anlamsız hale getiriyor. Yasamanın başkan karşısında karşılıklı fesih imkanı dışında hiçbir yetkisinin bulunmaması sistemi sadece yürütmeden ibaret hale getiriyor. Böyle bir sistem, yürütme organını denetimsiz, yasama organını anlamsız kılacak ve hukuk devletinin sonu anlamına gelecektir.
Yargı konusundaki tekliflere baktığımız zaman Anayasa Mahkemesi’ni ve HSYK’yı da yenilemeyi teklif ettiklerini görüyoruz. Anayasa Mahkemesi ve HYSK üyelerinin büyük bir çoğunluğunu başkan direkt kendisi atayacak ya da kendisinin seçtiği kişiyi meclisin atamasını sağlayacak. Böylelikle yargıyı kendi hâkimiyeti altına almış olacak.
Adına her ne derseniz deyin bu sistemde demokrasi yok. Bu bakımdan böyle bir sistemi bizim kabul etmemiz mümkün değil.
Partimizin önerisi, parlamenter sistemin aksayan yanları varsa onları hep birlikte telafi edecek önerileri ortaya koyalım. Eksikliklerini tamamlayalım. İşlevsiz kalan kısımları var ise onları atalım. Ama en azından 90 yıldan kalma tecrübenin ışığında meseleye bakacağız.
CHP Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu
Öncelikle şunu ifade edeyim, başkanlık önerisinin AKP tarafından Uzlaşma Komisyonu’na bir öneri olarak getirilmesini yöntem olarak doğru bulmuyorum. Çünkü bu komisyon 2011’in ekim ayında mevcut parlamenter sistem içerisinde yeni bir anayasa yazmak için biraraya geldi. Dört ay geçtikten sonra temel haklar, sosyal haklar, yargıyla ilgili bölümler yazıldıktan sonra AKP’nin bu öneriyi getirmesi öncelikle uzlaşma komisyonunun oluşturulmasındaki düşünceye etik olarak aykırı. Biz bu nedenle AKP’nin başkanlık önerisini tartışmıyoruz.
Başkanlık rejimi bizim gibi demokrasiyi içselleştirmemiş rejimlerde otokrasiye dönüşebilir. Tüm yetkilerin başkanda toplandığı bütün atamaların başkan tarafından yapıldığı, yargıyı şekillendirmede gücün başkanda toplandığı bir rejimdir. Başkanlık sistemini tartışırken ABD örneği iyi bir örnek değil. Çünkü Türkiye’de şu andaki yapının bile hangi sorunlara yol açtığını biliyoruz. Demokrasiyi içselleştirememiş bir ülkede başkanlığın iyi bir yönetim olacağını sanmıyorum.
Yarın: İlter Turan Turan - ABD Sistemi / Burhan Kuzu - Neden Başkanlık?
© Tüm hakları saklıdır.