17 Ocak 2018 20:54
Tutuklu akademisyen ve yazar Mehmet Altan’ın avukatları, Anayasa Mahkemesi’nin “hak ihlali yapıldığı” gerekçesiyle verdiği tahliye kararını uygulamayan 26. ve 27. Ağır Ceza mahkemeleri hâkimlerini Hâkim ve Savcılar Kurulu’na (HSK) şikâyet etti.
HSK’ya başvuran avukatlar Ergin Cinmen, Figen Çalıkuşu, Ferat Çağıl ve Melike Polat, verdikleri dilekçede hâkimlerin Anayasa’yı ihlal ettiklerini ve müvekkillerine karşı suç işlediklerini savundu. İstanbul Barosu da HSK’ya yazdığı ayrı yazıda Altan’ın avukatlarının verdiği dilekçede yer alan tespitlere katılındığını belirterek, HSK'nın görevini acilen yerine getirmesini talep etti.
Anayasa Mahkemesi’nin, 11 Ocak tarihli kararında, ‘tutuklamanın hukuki olmadığına, ifade ve basın özgürlükleri ile kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine’ dikkat çeken avukatlar, "Müvekkilin başvurusuyla ilgili olarak Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu’nca verilmiş olan ihlal kararları uygulanmamıştır. Başvuru mercileri tüketilmiş durumdadır. Bize göre halihazır durumda büyük bir yargı kaosu yaşanmaktadır. Hukuk, yargı eliyle akamete uğratılmaktadır” dedi.
"Yaşanılan durum yalnızca müvekkilimizin anayasal haklarının ağır bir şekilde ihlaliyle kalmamaktadır. Cumhuriyetimizin hukuk devleti niteliğine ciddi bir darbe vurulmuştur. Yargının saygınlığını yalnızca ülkemizde değil, uluslararası toplum nezdinde de tartışılır kılmıştır” ifadelerine yer verilen dilekçede, AYM’nin saygınlığının tahrip edildiği belirtilerek Altan’a karşı suç da işlendiği savunuldu.
"Anayasanın 19/3. Maddesi ihlal edildiği gibi, TCK 109/3 maddesinde yazılı olduğu şekilde hürriyetinden yoksun kılınmakta ve TCK 257 maddesinde düzenlendiği gibi 'görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle müvekkilin mağduriyetine yol açan hakimlerin' görevi kötüye kullanma suçunu işledikleri de izahtan varestedir. Bunun, adaleti dağıtmakla görevli bir kurumca; bir ağır ceza mahkemesinin kararıyla yapılmasının hukukla, akılla, vicdanla izah edilmesi mümkün bulunmamaktadır” yorumunda bulunan avukatlar, 26. ve 27. Ağır Ceza mahkemelerinde görevli 4 hâkim hakkında, 'görevin doğru ve tarafsız yapılamayacağı kanısı' sebebiyle gereken soruşturmaların açılmasını talep etti. Avukatlar, ihlallerin sonlandırılması için hâkimlerin görevden alınmaları veya yerlerinin değiştirilmesi ile soruşturmanın sağlıklı bir şekilde yürütülmesi için soruşturma süresince tedbiren görevden uzaklaştırılmalarını da taleplerin arasına ekledi.
15 Temmuz darbe girişimi sonrası Fethullah Gülen cemaatine yönelik soruşturma kapsamında tutuklanan 21 gazetecinin tahliye edilmesine karar veren mahkeme heyeti ve duruşma savcısı, HSYK tarafından geçici olarak görevden uzaklaştırılmıştı. Tahliye kararını veren İstanbul 25. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı İbrahim Lorasdağı, üyeler Barış Cömert ve Necla Yeşilyurt Gülbiçim ile duruşmanın savcısı Göksel Turan'ın açığa alınmıştı.
İnsan Hakları Hukukçusu Yrd. Doç. Dr. Kerem Altıparmak, yerel mahkemelerin AYM kararına direnmesinin ardından yaptığı yorumda, HSYK daha önce hakim ve savcıyı görevden almasını hatırlatarak, "İstanbul 13. Ağır Ceza heyetine aynısını HSK yapmazsa kararı doğru buluyor demektir. Ki bu tüm mahkemelere AYM kararlarına uymayabilirsiniz demek anlamına gelir!” ifadelerini kullanmıştı.
Tutuklu yazar Mehmet Altan'ın avukatlarının HSK'ya sunduğu dilekçenin tam metni şöyle:
Hâkimler ve Savcılar Kurulu Sayın Başkanlığı’na
Şikâyette bulunan : Mehmet Hasan ALTAN
Silivri Ceza ve Tutukevi’nde tutuklu
Vekilleri : Av. Ergin CİNMEN - Av. Figen ÇALIKUŞU - Av. Ferat ÇAĞIL - Av. Melike POLAT
Konu : 6087 Sayılı yasanın 4/b7,8. ve 2802 Sayılı Yasanın 68/b
Maddeleri gereğince Disiplin/suç soruşturması açılmasıyla aşağıda belirtilen anayasal ihlalin
ortadan kaldırılması amacıyla yer değiştirme/görevden uzaklaştırma kararı verilmesi için
soruşturma açılması isteminden ibarettir.
Açıklama :
1-Kamu oyunda çokça tartışılan ve ekte sunmuş olduğumuz Anayasa Mahkemesi’nin 2016/23672 nolu Bireysel Başvuru kararı ve sunduğumuz diğer ilgili mahkeme kararları
incelendiğinde, halen İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2017/127Esas sayılı dosyasında tutuklu olarak yargılanan Müvekkilimiz Prof. Dr. Mehmet Hasan Altan’ın, Anayasal haklarının ihlal edildiği, ihlallerin sonlandırılması bir yana yeni ihlallerin de oluştuğu, bunların da devam ettiği görülmektedir.
Anayasa Mahkemesi verdiği 11.01.2018 tarihli kararında ;
A-Tutuklamanın hukuki olmadığının;
B-Tutuklama dolayısıyla ifade ve basın özgürlüklerinin ihlal edildiğinin;
C-Anayasa’nın 19. Maddesinde güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğinin;
D-Anayasa’nın 26. ve 28. Maddelerinde güvence altına alınan ifade ve basın özgürlüklerinin ihlal edildiğinin; tespit edildiği anlaşılmaktadır. (Ek:1)
2-Anayasa Mahkemesi’nin söz konusu kararının, ihlallerin giderilmesi için yargılamanın yürütüldüğü İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi’ne tebliğ edilmesi üzerine toplanan Mahkeme
ise, Mahkemenin Başkanı ***** ve üye hâkim *****’ın oylarıyla
ihlallerin giderilmesi için verilmesi gereken tahliye kararı isteminin oy çokluğu ile reddine karar vermiştir. (Ek:2)
3-Bu karara vaki itirazımız ise İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 15.01.2018 gün ve 2018/33 D.İş sayılı kararı ile yargıçlar ***** ve **** tarafından yine oy çokluğu ile reddedilmiştir. (Ek:2)
4-Bu durumda Müvekkilin başvurusuyla ilgili olarak Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu’nca verilmiş olan ihlal kararları uygulanmamıştır. Başvuru mercileri tüketilmiş durumdadır.
5-Bize göre halihazır durumda büyük bir yargı kaosu yaşanmaktadır. Hukuk, yargı eliyle akamete uğratılmaktadır.
6-Bilindiği üzere Anayasa Mahkemesi’nin bireysel başvuru istemlerini karara bağlamak şeklindeki görevi 2010 referandumu ile önemli bir Anayasa değişikliği olarak topluma
sunulmuş ve bu durum uluslar ve uluslararası hukuk kurumlarınca takdirle karşılanmıştır. Gerçekten de Anayasa Mahkememiz bu karardan da görüleceği üzere ve bu güne kadar vermiş olduğu çoğu kararla Hukuk Devleti ilkesini güçlendirerek demokrasimizi daha etkin bir hale getirmeye çalışmıştır.
7-Yaşanılan durum yalnızca Müvekkilimizin anayasal haklarının ağır bir şekilde ihlaliyle kalmamaktadır. Cumhuriyetimizin hukuk devleti niteliğine ciddi bir darbe vurulmuştur. Yargının saygınlığını yalnızca ülkemizde değil, uluslararası toplum nezdinde de tartışılır kılmıştır.
8-Anayasa Mahkemesi gibi bir mahkemenin saygınlığı emsali görülmedik bu olayla tahrip edilmek istenmektedir. Anayasa Mahkememizin bu kararının yerel mahkeme tarafından akamete uğratılması devam ederse Ülkemizde, etkisi tüm kurumlarda da görülebilecek olan bir hukuk kaosunun yaşanacağı açıktır.
9-Bu anlamda Müvekkile karşı suç da işlenmektedir. Tutuklu olarak bulundurulduğu her an Anayasanın 19/3. Maddesi ihlal edildiği gibi, TCK 109/3 maddesinde yazılı olduğu şekilde
hürriyetinden yoksun kılınmakta ve TCK 257 maddesinde düzenlendiği gibi “görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle müvekkilin mağduriyetine yol açan hakimlerin”
görevi kötüye kullanma suçunu işledikleri de izahtan varestedir. Bunun, adaleti dağıtmakla görevli bir kurumca; bir ağır ceza mahkemesinin kararıyla yapılmasının hukukla, akılla, vicdanla izah edilmesi mümkün bulunmamaktadır.
10-Bir mahkemenin Cumhuriyet Savcısının takdire bırakıp, bir diğer üyesinin yasal gerekçeler ile karşı olduğu, bir başkan ile üye hâkimin oy çokluğu ile vermiş olduğu bir kararla, Anayasa Mahkemesi kararının uygulanmasının engellemesi ile AYM’nin saptadığı hak ihlallerinin sürdürülmesinin dışında Müvekkilimizin hürriyeti de açıkça tahdit edilmektedir. Anayasa’nın 2. Maddesinde yazılı olan Cumhuriyetin temel ilkelerinden Hukuk Devleti ilkesi ile İnsan Haklarına Saygı Duyulması ilkesi açıkça çiğnenmektedir. Anayasanın 153/1.
Maddesinin 1.cümlesinde yazılı bulunan Anayasa Mahkemesi kararlarının kesinliği ilkesi; Anayasanın 148/3. Maddesinde yazılı olan Anayasa Mahkemesi’nin vatandaşların Bireysel
Başvurularını karara bağlamak yetkisinin kullanılması koşullarını gösteren kural; ve nihayet AYM’nin kuruluş usul ve hükümlerini düzenleyen 6216 SY’nın 66/1 maddesi yani Anayasa Mahkemesi kararlarının yasama, yürütme, ve yargıyı bağlaması kuralı yukarıda belirtilen mahkemeler tarafından ihlal edilmektedir.
İlk derece mahkemeleri; ilkin AYM’nin verdiği karara uyacakları yerde onu eleştirme yoluna gitmiş, yetkisini aşmıştır. İkinci olarak da gerekçenin yayımlanmasını bekleyeceğini belirterek
sağlıklı nedenlere dayanan gerekçe yerine, hukukla inatlaşma bahanelerine ve “yasaya karşı hile” yollarına başvurmuşlardır. Bu ağır bir yanılgıdır. Mahkemeler ve bütün devlet organları
AYM kararına uymak zorundadır. Söz konusu karar bireysel başvuru olup, derhal UYAP üzerinden kısa karar olarak İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesine tebliğ edilmiştir. Anayasa Mahkemesi, kararı aynı gün AYM’nin resmi sitesinde yayınlamıştır. Ve kararın resmi sitesinde yayınlandığı, AYM’nin resmi twitter adresinde de aynı gün duyurulmuştur. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü madde 58 gereğince; "İptal ve itiraz başvurularında esasa ilişkin olarak verilen gerekçeli kararlar Resmi Gazete'de yayımlanır. Diğer kararların hangilerinin
Resmi Gazete'de yayımlanacağına Başkanlıkça karar verilir."Resmi Gazetede yayınlanma kararın bağlayıcılığını etkilemez; resmi gazetede yayınlanma zorunluluğu da yoktur.
Sonuç ve İstem : Yukarıda açıklanan hususlar nedeniyle;
26. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı **** (34348), üye hâkim *****(195751) ile İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi’nin tutukluluğun devamına ilişkin vermiş olduğu kararı itiraz üzerine inceleyerek aynı yönde karar veren İstanbul 27.Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı ***** (38125) ve üye hakim *****
(120621) haklarında;
1-Süregelen bu hukuka aykırılığın ortadan kaldırılmasına neden olan olumsuzlukların giderilmesi için ilgili yargıçlara, 2802 Sayılı Yasanın 68/b maddesinde yer alan “Görevin doğru ve tarafsız yapılamayacağı kanısı oluştuğundan” gereken soruşturmaların açılmasına,
2- İhlallerin sonlandırılması için görevden alınmalarına veya yer değiştirmelerine,
3- Soruşturmanın sağlıklı bir şekilde yürütülmesi ve haklarında soruşturma yapılan hakimlerin yargılama faaliyeti yürütürken objektif davranamama risklerinin de bulunması nedeniyle 2802 sayılı Kanunun 77. Maddesi uyarınca soruşturma süresince tedbiren görevden uzaklaştırılmalarına,
4- TCK 109/3- maddesi gereği kesin ve bağlayıcı olan AYM kararına ısrarla Anayasa ve kanunlara aykırı olarak direnerek Müvekkilimizi özgürlüğünden yoksun bırakıyor olmalarına göre bu eylemden ve TCK 257 gereğince görevlerinin gereklerine aykırı ederek müvekkilin mağduriyetine yol açmalarından ötürü de soruşturma açılmasına karar verilmesini saygıyla dileriz.
© Tüm hakları saklıdır.