Dünyada gelişen ve değişen koşullar, Türkiye’deki 24 Ocak kararları ve 12 Eylül darbesinin yarattığı sarsıcı ortam, 1980’lerden itibaren basında da keskin ve köklü yapısal değişimler meydana getirdi.
Diğer sektörlerde olduğu gibi basının da ekonomik yapısı değişti, sektöre basın dışı yeni oyuncular girmeye başladı.
***
Türkiye'de 1980'li yıllara kadar Bâb-ı Âli’de Simavi, Karacan, Nadiler gibi etkin birkaç aile vardı. Hepsinin de asıl mesleği gazetecilikti.
Bu gelenek rahmetli Abdi İpekçi’nin sırrı hâlâ çözülmemiş olan kanlı bir cinayete kurban gitmesinden sonra bozuldu.Milliyet o günlerde tamamen basın dışından bir isim olan Aydın Doğan’a satıldı.
Bu süreç, 80’lerin ikinci yarısından sonra Asil Nadir’in basın dünyasına girişiyle ivme kazandı.
Bu gelişmeler basın dışı sermayenin ilk kez basın alanına girmesi açısından bir dönüm noktasıydı. Türk basınında gazetecilikten gelenlerin sahip olduğu gazetelerden, sermaye yapısı farklı alanlara dayanan basın işletmeciliğine geçiş modeli başlamış oldu.
***
Ülkede basından medyaya dönüşümü başlatan gelişmelerden birisi de inşaat sektöründe faaliyet yürütürken, önce finans sektörüne, sonra da 1982 yılında medyaya giren Ömer Çavuşoğlu ve Ahmet Kozanoğlu ikilisinin gerçekleştirdiği girişimdi.
Güneş gazetesi bu sayede yayın hayatına katıldı. Daha sonraları bu gazeteyi gene müteahhit-işadamı-politikacı olan Mehmet Ali Yılmaz devraldı.
Önce Haldun Simavi'nin Web grubu ile Tan ve Günaydın gazetelerini, ardından Gelişim Yayınları’nı satın alan Londra merkezli Polypeck’in patronu Asil Nadir, daha sonraları da Mehmet Ali Yılmaz’ın Güneş gazetesinin sahibi olarak medyadaki konumunu güçlendirdi.
Böylece basın sektörüne meslekten olmayanların giriş yapması hızlandı.
***
İzmir’in güçlü gazetesi Yeni Asır’ı çıkaran Dinç Bilgin’in İstanbul'da Sabah gazetesini çıkarmaya başlamasıyla kartlar yeniden dağıtıldı, yerleşik pazar payları sarsıldı.
Bu gelişmeler sayesinde gazeteci transferleri başladı ve ücretler yükseldi.
Simaviler, Karacanlar, Nadiler gibi geleneksel patronajın etkisi sınırlanırken; Asil Nadir, Dinç Bilgin ve Aydın Doğan’ın Türk basınındaki konumu giderek güçlendi.
***
1980 darbesinden sonra geleneksel basın dünyasından yeni medya düzenine geçiş gözle görünür farklılıklara yol açtı.
Yeni medya sahipleri sadece basın kuruluşları ile yetinmedi. Medya grubunun bünyesine gazete ve dergi gibi yazılı basın araçlarının yanı sıra kitap, müzik, sinema gibi sektörler de eklemeye başladı.
Basın dışından gelen yeni sermaye, medyayı geleneksel yapısından koparacak diğer girişimlere de hız verdi.
1980 sonrası basına giren medya sahipleri sanayi, finans, ticaret ve inşaat sektörüne yatırımlara yöneldi. Böylece medya sahiblerinin farklı sektörlerde yatırım ve girişim sahibi olması olağanlaşmaya başladı.
***
Türkiye’de 1980 yılından sonra medyadaki mülkiyet yapısının değişmesi, medya ile iktidar arasındaki zaten var olan bağımlılık ilişkisini daha da artırdı. Her iki taraf için de giderek güçlenen çıkar odaklı bir yapı oluştu.
Özellikle sermaye sahiplerinin büyük paralar harcayarak basın sektörüne girmesi ve diğer alanlardaki işlerinin kredi gereksinimi yaratması, medyayı devlete ve siyasi iktidara daha da bağımlı hâle getirdi.
Gazeteciler ise genelde çalıştıkları kurumun iktidarla olan ilişkisinin seyrine göre gündem oluşturma durumunda kaldı, direnenlerin yaşamı iyice zorlaştı.
1980 sonrasında ortaya çıkan gazetecilik zamanla, iktidar çevreleriyle fazla yakın ilişkiler tesis etmenin doğal kabul edildiği ve övünç kaynağı sayıldığı yeni tür bir gazetecilik anlayışı doğurdu.
Bu durum devlet ve siyasi iktidarın da işine geldi, medyadan istediği biçimde daha fazla yararlanmaya başladı.
***
Devletin yeni konumdan hoşnut olduğunu, yerel basının zayıflamasından da görüyoruz.
Kamunun verdiği resmi ilan desteği sayesinde 1970’li yıllarda yerel gazete sayısında hızlı bir artış meydana gelmişti. 1970’te yerel gazete sayısı 1100’e, 1975’te 2600’e kadar çıktı.
24 Ocak kararlarının ardından pek çok yerel gazete kapandı, 1984’ten sonra iki yıl içinde 244 gazete yayım hayatına son verdi.
Resmî ilan gelirleri konusunda; 1980’e kadar olan dönemde Anadolu basını ile İstanbul basını arasında önemli bir fark göze çarpmıyordu. Ancak bu tarihten sonra İstanbul gazeteleri, Basın İlan Kurumu’ndan daha fazla pay almaya başladı.
Yaygın ve yerel gazetelerin arasındaki makas 1980’den itibaren artarak açıldı ve 1994’te İstanbul gazetelerinin resmi ilan payı, Anadolu gazetelerinin iki katını aştı.
***
Devletin de desteklediği basındaki mülkiyet değişiklikleri, gazeteciler arasında medya patronunun ticari çıkarlarını gözetme ve iş takibi yapma çabalarını da zirveye çıkardı.
Diğer bir deyişle basında 1980 yılından sonraki dönüşüm, bir yandan da gazetecilik mesleğinin özünün de kısmen yozlaşmasına neden oldu.
***
Basın tarihinde yol aldıkça, basının nasıl medyaya dönüştüğünü ve bunun etkilerini somut örnekleriyle daha yakından göreceğiz.
Bu yazı P24'te yayımlanmıştır.