Form-Reform-Deform
Mehmet Altan*
Durum 10 yıl önce de aynıydı, şimdi de aynı.
* * *
1982 Anayasası, Türkiye'yi 12 Eylül darbeci zihniyetine uygun bir şekilde formatladı.
Bugün Türkiye gene yalancı bir reform seferberliği gündemiyle oyalanıyor.
Gerçek bir reform olması için 12 Eylül rejiminin Anayasası'nın oluşturduğu hukuksal ve kurumsal çerçeveyi silkeleyip atmak gerekiyor.
Tabii bir de onlara 12 Eylül Hukuku'na rahmet okutan yeni kanun, kararname, vs.'yi de ekleyerek...
Aslında kırk yıldır Siyasi Partiler Yasası, YÖK gibi kurumlardan zerre huzursuzluk duymayan siyaset kurumu gerçek bir reform yapabilir mi ya da nasıl yapılabilir, bu da bir soru...
Çünkü bizzat siyaset kurumu da 12 Eylül rejiminin ürünü...
* * *
12 Eylül rejiminin forme ettiği "siyaset kurumu" çürüyor.
İktidar ile muhalefetin birlikte oy ve üye kaybediyor görünmesi de galiba bu yüzden...
Basın Tarihi yürüyüşünde, 12 Eylül durağında uzun uzadıya duruyoruz, bu süreç bugünkü Türkiye'nin çıkmazlarını ve nasıl daha geriye savrulduğunu çok iyi anlatıyor çünkü.
** *
Doğan Akın 10 yıl önceki T24'e yazdığı "12 Eylül, 669 yasayla İÇİMİZDE YAŞIYOR!.." başlıklı yazıda, darbenin ülkeyi nasıl formatladığını çarpıcı bir şekilde anlatıyordu:
"12 Eylül 1980 darbesini yapan beş orgeneralin oluşturduğu Milli Güvenlik Konseyi döneminde yapılan yasal düzenlemeler ile uygulanan kararlara karşı yargı yolu kapatıldı.
‘Milli Güvenlik Konseyi dönemi' 12 Eylül 1980'den darbe sonrası yapılan ilk seçimlerden sonra parlamentonun toplandığı tarih olan 6 Aralık 1983'e kadar geçen süreyi ifade ediyor.
Yaklaşık 39 aylık bu süreçte anayasal kurumlardan temel hak ve özgürlüklere uzanan bütün hayati alanlarda çok önemli yasalar çıkarıldı.
Anayasa Mahkemesi, Danıştay, Yargıtay, HSYK, TRT ve YÖK gibi kurumları düzenleyen bu metinler arasında Siyasi Partiler Kanunu, Sendikalar Kanunu, Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Kanunu ile güncel tartışmaya konu olan Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu da bulunuyor.
Anayasa yasalara uyduruldu!
12 Eylül darbecilerinin ‘en sıkı yönetimi'ni içeren bu 39 aylık süreçte 669 yasa ile 139 kanun hükmünde kararname (KHK) hayatımıza girdi.
Toplamı 808'i bulan 12 Eylül yasal düzenlemeleri aradan geçen 30 yılda Türkiye'yi yöneten temel metinler oldular.
Zira 12 Eylül darbecileri önce bu yasaların çoğunu çıkardılar, ardından bu düzenlemelere uygun bir anayasa hazırlatarak yürürlüğe soktular.
Böylece dünya demokrasi tarihinde ilk kez yasalar anayasaya değil, anayasa yasalara uyduruldu ve halen yürürlükte olan 1982 Anayasası böyle bir yöntemle hayatımıza sokuldu."
* * *
Doğan Akın'ın yazısından bu yana da on yıl geçti…
Askerî darbenin format attığı 12 Eylül rejimi yırtıldı mı?
Ne gezer, hattâ daha da geriye gitti, üstelik anayasayı yok sayan yeni KHK'lar devreye girdi, sonra bunlar da kanunlaştı…
Siyaset Kurumu, Siyasi Parti Yasasından YÖK'e bütün darbe kurum ve kurallarıyla hiç huzursuzlanmadan koyun koyuna yattı, uyudu. Şimdi de uyuyor. Hattâ Türkiye, 12 Eylül rejiminden çok daha beter bir konumda uyuyor.
12 Eylül hukuku gerçek bir demokratik rejime dönüştürülmedi. Siyaset kurumu bunu istemedi, işine geldiği kadar bir tadilatla göz boyadı.
* * *
Aynı şekilde yargı da demokratikleşmek istemedi.
Halbuki 3 Ekim 2001'de yapılan Anayasa değişikliği ile geçici 15. maddenin son fıkrası kaldırıldı ve Milli Güvenlik Konseyi döneminde çıkarılan yasal düzenlemelere karşı yargı yolu açıldı.
Milli Güvenlik Konseyi ve Bülent Ulusu hükümetinin Bakanlar Kurulu kararlarının yanı sıra, 12 Eylül 1980 döneminde çıkartılan 678 yasa ile 91 Kanun Hükmünde Kararnamenin Anayasa'ya aykırı olduğunun iddia edilebilmesinin imkânı doğdu.
Peki bunu yapabilecek olan mahkemeler 12 Eylül rejim ve hukukunu iptal etme, gerçek bir demokrasi ve reformun önünü açtılar mı?
Ne gezer, sarmaş dolaş, 12 Eylül statükosu ile halvet oldular.
* * *
Belki de siyaset ya da yargı diye bakmakla yetinmemeli...
Nihayetinde Türkiye 12 Eylül rejimini yırtıp çöpe atamadı.
O baskı ve faşizm kalıpları şimdilere yol verdi.
Ta ilk gazetenin çıkışından bu yana, 200 yıla yakın basın tarihi süresince bu toprakların pek değişmediği, hep aynı konuları ve dönemleri tekrar tekrar yaşadığına şahit oluyoruz.
En son 12 Eylül hukuku ve rejimi komşumuz, Yunanistan'ın 1967 Darbesi'ne yaptığı gibi çok radikal bir şekilde defedilse ve AB üyeliği ciddiyetle hedeflenseydi, bugünlere gelmezdik…
Form 12 Eylül ise bunun panzehiri de demokratik rejim, gerçek reform…
Ama maalesef o da hiç yaşanmadı...
Gerçek bir demokrasiye ulaşamadık...
O zaman form da daha deforme edilerek iyice geriye doğru yol alır olduk…
12 Eylül hukukunu arar hâle geldik...
* * *
Basın tarihine, 12 Eylül durağından hareketle devam edeceğiz.
Ama bugün yaşananların yakın tarihteki zehrini yeniden hatırlatmak mecburiyete dönüşüyor.
Çünkü; ileriye hamle yapamayan bir toplum hızlıca daha da geriye kayıyor…
P24'te yayımlanmıştır.