Mehmet Altan*
Bizim vergileri bu siyasal iktidar ne yapıyor?
17-25 Aralık açısından bakılırsa, durum açık:
Ham hum şaralop kurbanıyız…
* * *
Türk halkının vergilerinin kapanın elinde kaldığını çok rahatlıkla iddia edebiliriz…
Sayıştay üzerinden yürüyelim.
Sayıştay ne?
Sayıştay, görev ve yetkileri Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında düzenlenen mali yargı organı.
“Sayıştay, merkezî yönetim bütçesi kapsamındaki kamu idareleri ile sosyal güvenlik kurumlarının bütün gelir ve giderleri ile mallarını Türkiye Büyük Millet Meclisi adına denetlemek ve sorumluların hesap ve işlemlerini kesin hükme bağlamak ve kanunlarla verilen inceleme, denetleme ve hükme bağlama işlerini yapmakla görevli…”
AKP ne yaptı, Sayıştay’ı çay toplamaya götürdü… Yok hükmünde sayıp, denetim görevini kilitledi…
* * *
Geçenlerde, TBMM Başkanlığı, ‘kamu idareleri ile sosyal güvenlik kurumlarının bütün gelir ve giderleri ile mallarını Meclis adına denetleyen Sayıştay’ın 2005’ten 2011’e kadar bazı denetim raporlarını TBMM’ye sunmadığını kabul etti.
Türkçesi ne?
Bizim vergiler, ham hum şaralop…
Ye Allah ye…
* * *
Türk halkının vergilerinin nereye harcandığının denetlenmesini engellemek başlı başına bir suç…
Bu ancak ‘kırk haramiler’ zihniyetinde olur…
Belki de bu nedenle ‘kırk haramiler’ lafından rahatsızlar…
* * *
Bir de ‘örtülü ödenek’ iştahı var.
Biliyorsunuz anayasaya göre ‘hukuksal sorumluluğu’ olmayan Cumhurbaşkanlığı, cumhuriyet tarihinde ilk kez anayasaya aykırı bir biçimde Başbakanlık örtülü ödeneğine ortak oldu…
Siyaseten ve hukuken hesap vermiyor ama bizim vergileri çatur çutur istediği gibi harcıyor…
Yolda bulunmuş cüzdan gibi…
* * *
Üstelik harcamalar gittikçe artıyor.
2014 yılının ilk 4 ayında ‘gizli hizmet giderleri’ kaleminden 306 milyon lira harcarken, 2015’in ilk 4 aylık döneminde bu tutar 519 milyon liraya çıkmış ve ‘rekor’ olarak tarihe geçmişti.
Ancak bu rekor bu yılın aynı döneminde aşıldı, üstelik harcamalarda yüzde 30,9 artış kaydedildi.
Örtülü ödenek harcaması geçen yılın tamamında 1 milyar 770 milyon lira olmuştu.
Eğer yüzde 31’e varan harcamalardaki bu artış eğilimi devam edecek olursa, bu yılın sonunda 2,3 milyar liralık rekorlara rastlamak sürpriz olmayacak.
Harcadıkça harca… Kimseye de hesap verme.
* * *
Bir de tabii, Reza Zarrab’ın ‘hayırseverlik’ yaptığı TOGEMDER konusu var…
Burada, 17-25 Aralık’ı hukuk darbesi yaparak kapattıklarını sandılar ama olay ABD’de patladı…
Üstüne üstlük Zarrab’ın, Toplumsal Gelişim Merkezi ve Sosyal Dayanışma Derneği TOGEMDER’e yüklü miktarlarda bağışlarda bulunduğunu açıklaması üzerine, daha önce de kaçak okul yaptırdığı iddialarıyla gündeme gelen bu derneğin faaliyetleri de sorgulamaya alındı.
Zarrab’ın 7 milyon TL’ye yakın yardım yaptığını belgelerle ortaya koymasına karşın derneğin hayırseverler listesinde adının olmaması ve ayrıca TOGEMDER’in internet sitesinde mali tablolar başlığının altında hiçbir bilginin bulunmaması izaha çok muhtaç.
O yedi milyon nerede, ne oldu?
* * *
ABD’nin iddianamelerinde, yönetim kademesinin tepesinde bulunanların ailece adlarının geçmesi demokratik bir ülkede depreme neden olur…
Buralarda bu vahim gelişmenin ciddiyeti ölçüsünde topluma yansıması engellense de işin ciddiyeti tabii ki kaybolmuyor, vahameti azalmıyor.
Zarrab ilk bağışı 10 Ekim 2013’te yapmış… 17 Aralık öncesinde 1,5 milyon lirayı 12 farklı banka havalesiyle göndermiş… Tahliyesinden sonra da 2 milyonluk 7 havale yapmış…
İnsanı en çok şaşırtan, bu açıklamalar karşısındaki sessizlik… Ne bir ses, ne bir nefes.
O, ‘kayıtlarda gözükmeyen’ bağış paralarıyla ilgili bir açıklamanın yapılması gerekmiyor mu?
* * *
Bunlar ortadayken, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Ramazan ayında kurulan lüks iftarlar konusunda uyarı yapmaz mı…
“5 yıldızlı otellerde lüks iftarlar falan onlar Ramazan ayının idrakine varamamak demektir. Ramazan asla zenginlerin birbirlerini en lüks sofralarda ağırladığı bir ay değildir. Tam tersine Ramazan bu sofraların esas sahiplerine, asıl hak edenlerine açılması gereken bir aydır” demez mi…
* * *
Ham hum şaralopçular, sofraların ‘esas sahiplerine’ yılda bir ay iftar ziyafeti çekecekmiş…
Geri kalan zamanlarda sofraların esas sahipleri herhalde ya sürünecekler ya da ölecekler…
Ölecekler diyorum, biliyorsunuz İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin raporuna göre Mayıs ayında en az 119, yılın ilk beş ayında ise en az 707 işçi yaşamını yitirdi.
AKP döneminde ise gereken önlemler kasten alınmadığı için katledilen işçi sayısı 17 bin…
* * *
Devlet rantlarını silip süpürenlerin ‘vicdan ve ahlak’ dersi vermeleri, biraz garip kaçıyor.
Siz, ‘esas hak edenlerin’ vergilerini denetimsiz biçimde harcamaktan vazgeçin, Sayıştay’ın hesaplarını ‘asıl hak edenlere’ gösterin, vakıflara bağışlanan paraları saklamayın, işçileri öldürmeyin, hukuka darbe yapmayın, şeffaf olun, hak etmediğiniz paraları savurup durmayın…
O zaman ‘asıl hak edenlerin’, Ramazan’da kimsenin iftar sofrasına oturmaya ihtiyacı kalmaz.
Kendi hak ettikleriyle kendi karınlarını rahatça doyururlar…
Ama ‘onları yılda bir ay’ doyurup vicdanlarını rahatlatmak isteyenlerin banka hesapları bu kadar kabarık olmaz.
Bu yazı gazete360.com'dan alınmıştır.