Mehmet Ocaktan
(Star, 3 Eylül 2012)
‘Medya suskun ve boynu bükük’ diyenler yalan söylüyor
Evet, özgür ve demokratik toplumlarda “Demokrasi iktidarların eleştirilmesinden geçer, ancak böyle hayatiyet kazanır.” Elhak doğrudur. Nitekim, bugün Türkiye’de de yapılan aynen budur.
Hemen söyleyelim, Türkiye’de, bugüne kadar hiçbir dönemde olmadığı ölçüde iktidar eleştirisi yapılmakta, hatta zaman zaman siyasi iktidara ve başbakana hakarete varan bir üslupla eleştiri sınırlarını da aşan bir karalama kampanyası yürütülmektedir.
Türkiye’de medyanın ne kadar özgür olduğunu anlamak için, “Medya suskun ve boynu bükük bir görüntü veriyor. Hazin bir durum” şeklindeki ifadelerle hayali senaryolar üretmeye hiç gerek yok.
Bir sabah kalkın ve ulusal yayın yapan, kabaca 15 gazeteyi alın ve objektif olarak değerlendirin yeter. Her gazetede, asgari 15 köşe yazarı olduğunu varsayarsak, (ki bazılarında daha da fazladır) toplam 150 yazar eder.
Ben iddia ediyorum, bu yazarlardan 15-20’si dışında, hemen tamamı, bırakın eleştiriyi adeta bir muhalefet partisi üslubuyla siyasi iktidara saldırmaktadır.
Hele kimi yazarların elinde bir baltaları eksik. Dünyanın hiçbir demokratik ülkesinde, böylesine ‘medya etiği’ni hiçe sayan, toplumun değerlerini küçümseyen ve de kalemini ‘kin’ ve ‘nefret’ aracı gibi kullanan ‘ideoloji mahallesi’ mensuplarını medya dünyasında göremezsiniz.
Tekraren ve ısrarla söylemekte yarar var, medya hiçbir dönemde bugünkü kadar özgür olmadı. Hiç uzağa gitmeye gerek yok. 28 Şubat ve sonrasındaki iktidar dönemlerini biz kez daha hatırlayalım yeter. O günlerde, bir iki gazete ve beş on yazar dışında, neredeyse medyadaki hiçbir kalemin siyasi iktidarları eleştirdiğini göremezsiniz.
Bırakın eleştirmeyi, iktidarları ve ‘askeri vesayeti’ eleştirenleri andıçlayan bir medya düzeni hakimdi. Biz, bugünlerde özgürlük şarkısı söyleyen kalemlerin, o dönemde hangi şarkıyı söylediklerini çok iyi biliyoruz.
O günlerde, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kez polis siyasi iktidarın talimatıyla, benim de yayın yönetmeni olduğum Yeni Şafak gazetesini basmıştı. Ve o gün, bu baskılar hiçbir medya örgütünün ve bugün bize özgürlük satmaya çalışan kalemlerin umurunda bile değildi.
Doğrusu, bugün iktidara karşı bir ‘karalama cephesi’ oluşturan yazarlara sormak gerekiyor. Acaba, AK Parti iktidarı öncesinde Türkiye, bankaların batırılmadığı, hortumlama ve yağmaların olmadığı, faili meçhul ayıplarının yaşanmadığı, iktidarların memurlarına maaş verebilmek için IMF kuyruklarında beklemediği, ekonominin şaha kalktığı bir dönem mi yaşanıyordu da, gazetecilerimiz dönemin iktidarlarına karşı daha hoşgörülü davranıyorlardı?
Galiba sorun başka bir şey. AK Parti iktidarıyla geçmiş dönemlerin küçük bir mukayesesini yaptığımızda bile, özgürlüklerin standartlarının arttığını, bir tek faili meçhulün bile olmadığını, vesayetin geriletildiğini, on yıl önce telaffuz edilmesi bile sakıncalı olan Kürt sorununda önemli mesafelerin alındığını, ekonomide ise mukayeseye ihtiyaç duyulmayacak ölçüde parlak bir dönemin yaşandığını rahatlıkla görebiliriz.
Peki o zaman, bu Tayip Erdoğan düşmanlığı niye?
Çünkü, statükoculuktaki kadrosuzluktan demokratlığa terfi eden yazarlarımız, esas itibariyle Tayip Erdoğan’la kan uyuşmazlığı yaşıyorlar ve de ondan hazzetmiyorlar. Meselenin özeti budur...
Adı, Medya Derneği... İspiyon derneği değil
Bugünlerde bazı meslektaşlarımız Medya Derneği üzerinden kahramanlık yapmayı sever oldular. Özellikle, derneğin Başbakan ziyareti üzerinden gerçekle ilgisi olmayan bir kampanya yürütülüyor. İçeride ne konuşulduğunu ve ne konuşulmadığını bilmeden yorumlar yapılıyor. Bazı arkadaşlarımız için konu, mesnetsiz ve ucuz bir basın özgürlüğü gösterisine dönüşmüş durumda.
O zaman gerçeği biz anlatalım...
Medya Derneği, Türkiye’nin mesleki açıdan en donanımlı ve modern örgütüdür.
Medya Derneği, basının sorunları ama bütün sorunları için faaliyet gösteren; ulusal ve uluslararası çalışmalara imza atan, meslek eğitimi konusunda kısa sürede rakip- siz hale gelen bir kuruluştur.
Medya Derneği, adı üzerinde “medya” derneğidir. Medya mensuplarını hükümete ispiyonlama derneği değildir. Dernek üyesi kuruluşların tamamı, demokrasi ve basın özgürlüğü konusunda bir başkasının onayına ihtiyaç duymayacak temiz bir sicile sahiptir.
Bu dernek için olmazsa olmaz değerler; basın özgürlüğü, fikir ve ifade hürriyetidir.
Başbakan’a yapılan ziyarette de sektörün temel sorunları ele alındı. Ucuz medya kahramanlığı yapılmadı. Sorunların tamamı; elbette basın özgürlüğünün önündeki engeller de öncelikli olarak konuşuldu.
Mesele bundan ibarettir.
Medya Derneği’ne ve derneğin üyelerine basın özgürlüğü dersi vermeye kalkanlar için malzeme “maalesef” yoktur! Özellikle de, derneği meslek içi ispiyon aracı olarak görmek isteyenler için...