Politika

Maça gidenler için Erivan rehberi

Taraf yazarı Amberin Zaman, Ermenistan-Türkiye maçı için Erivan'a gideceklere yol gösteriyor: Nerede kalınır, ne yenir, ne içilir, nereler gezilmeli...

04 Eylül 2008 03:00


Taraf / AMBERİN ZAMAN -  04.09.2008

Bir seneyi aşkın süredir hayatımın yarısını Erivan’da geçiriyorum. Erivan’da 6 eylülde oynanacak Türkiye-Ermenistan maçına gidenler için ceplerine kolayca katlayıp koyabilecekleri, kendimce bir Erivan rehberi hazırlayayım dedim. Birkaç günlüğüne gelecek olanlar için bir tür Erivan’ın A’sı B’si. Ama C’si yok. Yön algım bilgim sıfır. O yüzden internetten kendinize bir şehir haritası edinmenizde yarar var. Şimdiden gidecek olan tüm okurlarımıza hayırlı yolculuklar, bol eğlenceler diliyorum. Erivan’da buluşmak üzere...


Mantar gibi her köşede türeyen McDonaldslar’dan bıktınız mı? Ya Starbuckslar’dan? Kısacası globalizasyonun henüz kuşatmadığı ama medeniyet seviyesinin yüksek, kültürel hayatın zengin, insanların az ama sıcak ve misafirperver olduğu bir başkentin düşünü kurdunuz mu hiç? Öyle bir yer var. Hemen yanı başınızda, uçak ile İstanbul’dan bir saat 40 dakika mesafede Erivan, veya Ermeniler’in tabiriyle Yerevan.

İLK İZLENİMLER • Erivan’ın az dışında ineceğiniz Zvartnots Havalimanı sanki şehrin kendisini özetler nitelikte. Bir kısmı Sovyet döneminde inşa edilmiş, iç karartıcı ve tam manasıyla dökülüyor. Diğer kısmı ise Arjantinli bir konsorsiyum tarafından renove edilmiş gıcır gıcır, süper modern. İndiğinizde modern kısımdan geçiyorsunuz. Maç süresince Ermenistan Türk vatandaşlarına geçici olarak vize uygulamıyor. Dolayısıyla beklemeden pasaport bölümüne gideceksiniz. Gişeler az. Ve maalesef yabancıysanız eğer, pasaport kontrolünde dakikalarca belgeleriniz incelenebiliyor. Panik yapmayın buna diplomatik pasaport taşıyanlar dahi mazur kalıyormuş. Pasaportunuzun belirli sayfalarını taratıyorlar, sonra da geçiriyorlar sizi. Sağda solda Rus askeri görürseniz şaşırmayın. Rusya’nın hâlâ askeri var burada, özellikle sınırlarda. Ama sayıları gittikçe azalıyor.

Havalimanından şehre doğru yol alırken ilk bakışta şehir pek güzel görünmüyor. Mafya babalarının para aklattığı bir dizi kumarhane göreceksiniz. Gitmedim ama pek tavsiye edilmiyor. Şehrin kalbine doğru yaklaştıkça yavaş yavaş manzara değişiyor. Görkemli bulvarlar, Yerevanyan Nehri’nin üzerinden geçen haşmetli köprüler, ve Sovyet döneminde inşa edilmiş Beyoğlu mimarisini de zaman zaman andıran oymalı taş binalar çıkıyor karşınıza. Erivan’ın en çok hoşuma giden ve kıskandığım özelliklerinden biri yeşil alanların, parkların yoğunluğu. Bir diğeri ise adım başı karşınıza çıkan irili ufaklı heykeller. Bunların arasında en dikkat çekeni Erivan’a tepeden bakan ve daha Sovyetler Birliği dağılmadan Stalin heykelinin yerine konan devasa boyutlardaki “Ermenistan Ana” figürü.

Ancak benim favori eserim, Opera Meydanı’na yakın piyanist Arno Babajanyan’ı çalarken gösteren bronz yapıt.

ARARAT, BİZİM AĞRI • Ama Erivan’ı esas Erivan yapan Ağrı veya “Ararat”.

Hava açık olunca koskocaman, karlarla kaplı dağ, küçük Ağrı’yla birlikte karşınıza çıkıyor. Ağrı Ermeni ulusal kimliğinin ayrılmaz bir parçası. Üzerine sayısız şiir yazılmış, şarkı bestelenmiş. Her yerde Ağrı tabloları, takvimleri görebilirsiniz. Ermenistan’ın milli havayolu Armavia’nın amblemi de Ağrı. Birçok Ermeni bir gün Ağrı’nın tepesine çıkmayı düşlüyor. Bunu yapanlar da var. Ne var ki bu bir toprak talebini filan ifade etmiyor, çok daha derinlerde, Ermeniler’in toplumsal maneviyatı ile ilgili bir şey bu.

Ağrı, bir yanıyla dinî motifler içeriyor. Nuh peygamberi, gemisini, tufanı vesaire. Bir de hasretlerini, hüzünlerini, düşlerini simgeliyor. Aslında bu konuyu köşemde ayrıca değerlendirmek istiyorum. Bir de şunu unutmayın, onlar hava müsait oldukça burunlarının dibinde Ağrı’yı görüyor. Yani güncel yaşamlarının bir parçası.

O yüzden onlara diyorum ki, “Ağrı zaten bizden ziyade sizin sayılır, hepimizin sayılır.” Özetle, huylanmayın lütfen.

Arada çürük diş gibi bakımsız binalar, bir de orada burada terk edilmiş paslı Sovyet döneminden kalma envai çeşit hurdalar olmasa Erivan çok güzel bir Orta Avrupa kenti görünümünde ve standartlarında bir yer olabilir.

KAFE KEYFİ • Bana göre şehrin en büyüleyici noktalarından biri Cumhuriyet Meydanı. Meydanın etrafı Devlet Güzel Sanatlar Müzesi, Dışişleri Bakanlığı, Başbakanlık binaları ve Marriot Oteli ile çevrili. Hepsi Ermenistan’da çıkan, insanın içini ısıtan pembemsi tonlardaki “Tuf” taşıyla yapılmış. Üzerlerindeki oymalar dantel gibi, egzotik ve çok tanıdık (Bizde de en güzel taş işçiliği Ermeniler ve Süryaniler’e ait değil mi?)

Bu meydan, birçok ana caddeyi başta Opera Meydanı olmak üzere şehir merkezinin diğer noktalarına bağlıyor. Eğer Paris’teki bulvar kafelerini gördünüz ve sevdiyseniz, merkez veya Kentron’da bunlara benzer pek çok yer bulabilirsiniz. Özellikle Opera Meydanı’nın etrafında birçok açıkhava kafesi var. Ancak benim favori kafem, yine merkezde Abovyan Caddesi’ndeki “Café de Paris”.

Kahveleri gayet kaliteli. Dondurmaları da öyle. Ama sakın vişne dondurması ısmarlamayın. Arada bir çekirdek çıkıyor. Dişlerinize yazık olur.

Türkiye’de de olduğu gibi kafelere genellikle gençler geliyor. Kızlar süper bakımlı, süslü, incecik ve güzel. Kışın buzda dahi uzun sivri topuklu ayakkabılarından vazgeçmiyorlar. Ama bu koket görünüşlerine aldanıp da sakın laf atmaya filan kalkmayın. Ermenistan toplumu gayet muhafazakâr. Sovyet döneminden kalma entelijentsiyası hariç, evlilik dışı ilişki yaşamaya iyi gözle bakan pek yok. Erkekler siyah giymeye, kafalarını kazıtmaya, ve bütçeleri müsait ise lüks model ciplere binmeye pek meraklılar. Ataerkillik tam gaz sürüyor. Ancak evlendikten sonra kadınlar evin esas patronu haline geliyor. Aile bağları çok kuvvetli. Çocuklara aşırı düşkünlük var. Tıpkı bizde olduğu gibi. Bu “tıpkı bizde olduğu gibi” lafını çok tekrarlayacağım zira Sovyet tortusunu kazıyınca buradan Anadolu kültürü fışkırıyor. Bunda şaşıracak pek bir şey yok. Ermenistan halkının yüzde altmışı Anadolu’dan gelme...

TÜRKLER’E KÖTÜ DAVRANILIYOR MU? •  Ermenistan Türkler için tehlikeli mi? Hayır. Tam tersi ben şahsen Türk olmanın avantajlarını yaşıyorum burada. Birincisi doğal olarak pek Türk olmadığı için merak uyandırıyorsunuz. İkincisi Türkçe bilenler buzlar biraz eriyince sizinle Türkçe konuşmaya koyuluyor. Hatta şöyle bir iddiaya dahi girebilirim; Rusça ve İngilizce haricinde Türkçe, burada en rahat kullanabileceğiniz yabancı dil. Zira, birçok Ermeni Anadolu göçmeni olan ninesinden, dedesinden Türkçe öğrenmiş.

Örneğin, cumartesi ve pazar günleri, Cumhuriyet Meydanı’nın arkasında kurulan bitpazarına giderseniz birçok satıcının Türkçe bildiğini göreceksiniz. Bunun başlıca nedenlerinden biri İç Anadolu’da yaşayan Ermeniler, örneğin Kayseri’dekiler, Konya’dakiler ekseriyetle sadece Türkçe bilirlermiş.

Bir de Karabağ savaşının ardından göçen birçok Azerbaycan Ermenisi var. Onlar da Azerice biliyorlar.

Maçta aman sakın Türkçe küfür etmeyin. Örneğin “s” ile başlayan ve “r” ile biten altı harfli küfür Ermeni dilinde de yüzde yüz aynı. “Eşek”, “hayvan” ha keza.

Bununa birlikte birçok Ermeni vatandaşı çalışmak için olsun, tatil için olsun artık Türkiye’ye geliyorlar. Mesela yeni evliler için Antalya ideal bir balayı yeri sayılıyor. Ayrıca Türk kamyoncuları sürekli buraya mal taşıyor. Her yerde Türk eşyası göreceksiniz. Ama kimileri bunlara “Dubai” malı diyor.

LAHMACUNUN KRALI • Memlekete bu kısa gezinizde hasret duyarsanız mutlaka Tumanyan Caddesi’ndeki Sarkis’in lahmacun veya “Lahmajo” salonuna gitmelisiniz. Bir büyük lahmacun, bir porsiyon içliköfte, bir de ayranı 6 YTL’den az paraya alabiliyorsunuz. Ancak Sarkis ısrarla “Türkler’den para almam” diyor. Yemekleri, özellikle suböreği inanılmaz leziz ve hafif. Mekânın kendisi de ufak ama çok eğlenceli, sürprizlerle dolu. Gerçi dışarıda da masalar var. Bence en büyük atraksiyon Sarkis’in kendisi. Sarkis Girboyan’ın hikâyesi oldukça tanıdık. Esas memleketi Gaziantep. 1915’te ailesi Suriye’ye sürülmüş. Birçoğu yolda ölmüş, veya öldürülmüş.

Bazıları, ninesi Vartuhi dahil Fransızlar tarafından gemiyle kurtarılmış, Suriye’ye veya Lübnan’a götürülmüş. Türkçeyi Vartuhi’den öğrenmiş.

Evde hep Türk yemekleri yapılırmış. Aile Sovyet döneminde Ermenistan’a göç etmiş. Ancak Sarkis lahmacun işine 2001 yılında başlamış ve kısa zamanda ünü bütün Erivan’a yayılmış. Başarının sırrını şöyle açıklıyor: “Benim tatlı dilim artı tatlı dilim, üstüne de bir ayran.” Son gittiğimde her masada en az bir Anadolu kökenli müşteri vardı. Hepsi Türkçe biliyordu. Çoğu tıpkı Sarkis gibi maçtan ve Türkler’in gelişinden büyük heyecan duyuyorlardı. “Biz [Türkler’le] konuşursak birçok şeyi hallederiz, kavga ederiz zaman zaman ama konuşa konuşa hallederiz” diyor üstüne basa basa. Ne var ki Sarkis’in en sevdiği deyim “Sus u ger” yani “Sus ve Ye.”



BURALARI GÖRMEDEN DÖNMEYİNİZ

PARAJANOV MÜZESİ • Sergei Parajanov (1924-1990) Ermenistan’ın en tanınmış film direktörü. Ancak Tiflis’te doğdu, kariyerinin önemli bölümünü Kiev’de geçirdi. Eşcinsel olduğu için Sovyet hapishanelerine bolca girip çıktı. Ancak müzede bu konu bir “karalama kampanyası” olarak değerlendiriliyor. Eşcinsellik halen çok tabu bir konu. Dolayısıyla en iyisi bilmezlikten gelmek. Perestroika döneminde Ermenistan bu çılgın oğluna sahip çıktı, geri çağırdı ve kendisine bir bina yaptırdı. Bu bina şimdi müze olarak hizmet veriyor. Parajanov’un olağanüstü hayal gücünün ürünleri olan meşhur kolajlarına evsahipliği yapıyor. Filmleri arasında başyapıtı sayılan “Nar’ın Rengi”ni mutlaka izlemelisiniz. Ermenice bilmeniz gerekmiyor. Film tamamıyla görsellik üzerine kurulmuş, düşsel bir şölen. Müze her gün 10.30’dan 17.00’ye kadar açık. Giriş 700 dram. Taksi şoförüne “Parajanov Tangaran” demeniz yeterli.

DEVLET SANAT MÜZESİ • Eğer Rus diye bildiğimiz ancak Ermeni olan Ayavzovski’yi beğeniyorsanız, en güzel eserlerinden birkaçını, burada görebilirsiniz. Diğer meşhur Ermeni ressamlardan örnekler de var. Özellikle oryantalist tarzı benimseyen Suryenyants’ın tabloları görülmeye değer. Avrupalı sanatçılar bölümünün hemen girişinde birkaç güzel Boticelli de görebilirsiniz. Giriş katında sergilenen çeşitli manastırlar ve kiliselere ait panoramik fresklere de mutlaka zaman ayırın. Pazartesi günleri hariç saat 11.00’den 16.00’ya kadar açık. Giriş ücreti 800 dram.

OPERA MEYDANI • Opera binası oldukça görkemli. Viyana’yı, Milano’yu aratmayacak kalitede operalar sahneleniyor, üstelik beşte bir fiyatına. Opera Meydanı ise Erivan’ın kültürel ve bir anlamda siyasi kalbinin de attığı yer. Şubatta yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerine hile karıştı iddialarıyla muhalefetin günlerce toplandığı yer de burası. Meydanda birçok kafe, heykel ve her şeyden önemlisi cıvıl cıvıl hayat var. Mutlaka uğrayın.

Aslında bir sürü daha güzel yer var ama bunları anlatmak için ne bizim yerimiz ne sizin vaktiniz müsait. Dolayısıyla Ermenistan’a tekrar sırf tatil için gelin. Kuzeydeki yemyeşil dağlar, Sevan Gölü, sayısız kiliseler, manastırlar harika. Tam bir trekking cenneti. Kışın da kayak var. Turist yok denecek kadar az. Dünya buraları keşfetmeden haydi ayağınızı çabuk tutun, tekrar gelin!

SOYKIRIM MÜZESİ • Tarihe farklı bir pencereden bakmak isteyenlere Soykırım Müzesi’ni şiddetle tavsiye ederim. Yüreğiniz dayanırsa tabii.



TÜRKÇE-ERMENİCE MİNİ SÖZLÜK

Barev Dzes- Merhaba

Inç bes ek?- Nasılsınız?

Lav em, yev duk?- İyiyim, ya siz?

Vorter e?- Nerede?

Ayo- Evet / Voç- Hayır

Yehav- Tamam

Shat lav!- Çok güzel!

Zugaran- Tuvalet

Apres- Aferin

Hıntrem- Bir şey değil, lütfen

Şnorakalutyun- Teşekkürler

Mzkit- Cami

Hozi mis çem uzum- Domuz eti istemiyorum

Çur- Su

Hatz- Ekmek

Sa inç arji?- Bu kaç para eder?

Ay Kezban! Vay Mama can- Aman Tanrım!

Lre! Sus!- Sus!

Şat urah em- Memnun oldum

Sdesutyun- Hoşçakalın, görüşmek üzere

(Doğu Ermenicesi’ne göre hazırlanmıştır.)



KISA BİR TARİHÇE

Erivan’ın tarihi M.Ö. 8. yüzyıla dayanıyor. Ermeni Bagratid krallığının başkenti Erebuni’ye –bugünün Erivanı- yakın kuruluyor. M.S. 9. yüzyılda Selçuklular’ın eline geçiyor ardından 1387 Timurlenk’in istilasına uğruyor. 1513 ile 1737 arası 14 kere Türkler ve Persler arasında el değiştiriyor. 1604’te Pers hükümdarı I. Şah Abbas on binlerce Ermeniyi İran’a sürünce kent nüfusunun yüzde 80’ini Müslümanlar oluşturuyor. 1828 Çarlık Rusyası kenti işgal ediyor. Ekim Devrimi’nin ardından kısa bir süre bağımsız kalıyor ancak ardından Sovyet Rusya’nın egemenliği altına gidiyor ve modern halini alıyor. Şu anki nüfus 1,1 milyon.



ERMENİSTAN CUMHURİYETİ

Başkanlık sistemi

Cumhurbaşkanı: Serj Sarkisyan

Başbakan: Tigran Sarkisyan

Dışişleri Bakanı: Eduard Nalbandyan

Toplam Nüfus: 2,9 milyon (2005)

Yüzölçümü: 29.800 km2

Başkent: Erivan

Resmî Din: Ermeni Ortodoks Hıristiyan

GMYH: 4,9 milyar dolar (2005)

Kişi başına düşen GMYH: 1.625 dolar

Etnik yapı: Ermeni yüzde 97,9, Yezidi/Kürt yüzde 1,3,

Rus yüzde 0,5, Diğer yüzde 0,5.



PRATİK BİLGİLER

MEVSİM: Eylül ayı havalar gayet insaflı. Gündüzleri oldukça sıcak ama bunaltıcı değil. Geceleri serin. Yanınızda bir hafif ceket veya hırka getirebilirsiniz. İklim çok kuru, nemlendiricinizi unutmayın.

ULAŞIM: Çok rahat. Taksiler bol ve ucuz. Taksimetre olayı pek yok. Fiyatı önceden konuşun. Aslında gitmek isteyeceğiniz birçok yer yürünecek mesafede. Ufak ve tertemiz metro hattı da var.

CUMA NAMAZI: Ana caddelerden Mashtots’ta 1769’da şehir Müslüman hükümranlığı altındayken inşa edilen Gök Camisi var. Dış cephesi İran mimarisini andırıyor, mavi çinilerle süslü, kaçırmanız mümkün değil. İçi oldukça bakımsız. İmam İran Azerisi. Cami her gün açık. Başka da cami kalmamış.

PARA BOZDURMA: Türkiye’de olduğu gibi her yerde döviz büfesi var. En rahat geçen para birimi dolar ama sokakta Türk Lirası alanlara nadir de olsa rastlanıyor.

DİŞ FIRÇANIZI UNUTTUNUZ: Şehir merkezinde SAS adında Migrosvari süpermarket zincirinin birkaç şubesi var. Her istediğinizi rahatlıkla bulabilirsiniz.

FİYATLAR: Ermenistan neredeyse Türkiye kadar pahalı.

ACİL DURUMLAR: Allah korusun rahatsızlanırsanız özel hastaneler oldukça iyi. Eğer çok ciddi bir sorununuz olursa –ama ne olur sadece çok çok ciddiyse eğer- beni Ermenistan cebimden arayabilirsiniz. Ermenistan kodu 00 374 + (0) 945 43 786. Elimden geleni yapmaya çalışırım. Burada Türk konsolosluğu olmadığı için işiniz zor.



ALIŞVERİŞ

Müjde! Ermenistan’da kanyak, tablo, tavla takımı ve elişi dışında alınacak çok fazla bir şey yok. Ama saydığım bu ürünler gerçekten de mükemmel. Kanyağı kaynağından, Fransızlar’ın satın aldığı Ararat Kanyak Fabrikası’ndan alabilirsiniz. Hem fabrikayı gezmiş olursunuz. Bütün ürünleri tattırıyorlar, yanında da çikolata var. Çok keyifli. Tavlayı (takriben 50 dolar) ve elişlerini ise hafta sonu kurulan “Vernisaj” veya bitpazarından alabilirsiniz. Halı filan almaya kalkmayın. En güzel Ermeni halıları Kapalı Çarşı’da duruyor hem daha ucuza. Aslında kırmadan taşıyabilirseniz, tek tük Herend porselen parçalar, Bohem kristalleri de satılıyor. Türkiye’den daha ucuza. Tablolara gelince, bunları “Sanat Vernisajı”ndan almanız daha uygun olur (Diğer Vernisaj’dakiler feci halde kitsch). İki yüz dolara gayet kaliteli bir resim alabilirsiniz. KREDİ KARTINIZA KATİYYEN GÜVENMEYİN. ÇOK AZ YERDE GEÇİYOR!



YEMEK İÇMEK, EĞLENCE

Yemek konusunda hiç sıkıntı çekmeyeceksiniz. İstemediğiniz kadar kebap, dolma, pilav, yani Türk yemeğine benzer şeyler kolayca bulacaksınız.

Ayrıca Avrupa mutfağı da mevcut.

Tavsiye edeceğim birkaç yer var. Hem kebap yemek, hem halay çekmek (lorke lorke dahil) hem de manzara seyretmek istiyorsanız, nehir kenarında “Gorj” denilen şehir içindeki mini kanyonda bulunan “Monte Cristo” önerilir. Bütün taksiciler bilir.

Kerevit soslu tagliatelle ve birçok İtalyan spesiyalitesi için “Ai Leone” Tumanyan Caddesi No. 40 önerilir.

Romantik (ve oldukça pahalı) bir gece için Ermenistan mutfağının Batı damak tadına kısmen uyarlandığı füzyon tarzı yemek sunan “Dolmama” Puşkin Caddesi No. 10’da.

Kafe tarzı şipşak sandviç pizza. Temiz, modern. Bira var (her yerde var, galiba pastanelerde bile). “Square One” 1/3 Abovyan Caddesi.

Caz seviyorsanız New York’u aratmayacak kalitede müzisyenleri Malkhaz Kulübü’nde canlı olarak dinleyebilirsiniz. Puşkin Caddesi’nde.

Bir de Arto Tunçboyacıyan’ın işlettiği kulüp var. Gitmedim ama çok iyi deniyor. Müzikten bol bir şey yok burada. Süper kaliteli.