Yazar Levent Gültekin’in kendi dönüşümü ile Türkiye’nin dönüşümü arasında paralellik kurduğu "Yaklaşan Kasırga" isimli kitabı çıktı.
Kitabında Türkiye'nin adım adım nasıl "Ortadoğululaştırıldığını" anlattığını ifade eden Levent Gültekin, 20 yıllık AKP iktidarının en önemli olaylarını masaya yatırıyor.
Gültekin kitabında” Son 20 yılda yaşadığımız her olay, birbirini takip eden, belli bir amacı olan, bu amaç için herkesi bir şekilde oyuncuya dönüştüren, önüne çıkan engeli ustalıkla aşan bir senaryonun filme uyarlanmış hali gibi geliyor bana” diyor.
Yaklaşan Kasırga’da AKP’de katı İslamcı anlayışın temsilcisi Akit çizgisinin Recep Tayyip Erdoğan’ın başbakan seçilmesiyle başladığı vurgulanırken şu ifadelere yer veriliyor:
“O günlerde AK Parti’nin her sözünden, her hareketinden rahatsız olan devlet kurumları çok tuhaf bir şekilde dönemin CHP lideriyle ittifak ederek Siirt seçimlerini iptal etmiş, orada tekrarlanan seçimlerde Fadıl Akgündüz’ün yerine Tayyip Erdoğan’ın milletvekili olması sağlanmıştı. Bu durum, AK Parti’deki dönüşüm geçirmiş yenilikçi dindarların yerine katı İslamcılık anlayışına sahip Tayyip Erdoğan’ın iktidarın başına geçmesi demekti. Sanki senaryo gereği İslamcılardaki değişim durdurulmalı, iktidar katı bir İslamcılık anlayışına teslim edilmeliydi. Bu da CHP lideri Deniz Baykal ve YSK gibi devlet kurumlarının ittifakıyla sağlanmıştı.”
Yaklaşan Kasırga’da Gültekin, 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün, 3. köprünün adının "son anda nasıl 'Yavuz Sultan Selim' yapıldığını" kendisine şöyle anlattığını aktarıyor:
“Normalde köprünün adı Yunus Emre gibi toplumun bütünün olumlu bakacağı bir isim düşünüyorduk. Ama köprünün adının Yavuz Sultan Selim olduğunu ben de törende öğrendim."
15 Temmuz'la ilgili de devlette üst düzey görev yapmış bir dostunun anlattıklarını da aktaran Gültekin şöyle yazıyor:
“Bu dostum Binali Yıldırım’ın kendisine ’15 Temmuz’u Hakan Fidan’a sordum ama bana bu soruları Cumhurbaşkanına sormamı söyledi. Bunun üzerine ben de Cumhurbaşkanına sordum o da ‘ 15 Temmuz darbe girişimiyle alakalı soru sorma bu meseleyi bir daha karıştırma işine bak Binali” dediğini söyledi."
Kitabında 13-14 yaşında din dersi öğretmeninden etkilenerek dindar, 18 yaşında ise İslamcı olduğunu, İstanbul’a geldiği yıllarda değişmeye başladığını, Akit (Vakit) gazetesinde çalıştığı dönemde ise eleştirilerine başladığını aktaran Levent Gültekin o yılları şöyle anlatıyor:
“Mesela bir tarafta ‘Erkeğe müziği kadın sesinden dinlemeye yasak’ diyen bir din vardı, diğer tarafta Sezen Aksu’nun hayatımızı derinden etkileyen, dinlemekten kendimizi alamadığımız şarkıları…
… Ben ticaret yaparak bir hayat kurmaya çalışırken o zamanki adı Vakit olan şimdiki Akit gazetesi kuruldu. Gazeteciliğe tutkulu olduğum için sokakta gazete dağıtıcısı olarak orada işe başladım. Gazetede farklı departmanlarda çalıştım ama kısa bir süre sonra da oradan ayrıldım. Ayrıldım çünkü hayat ile din arasındaki o çatışma yokmuş gibi davranıldığını, dahası İslamcılığın en katı ve en kaba halini orada görmüştüm.
… Sahte bir dindarlık, sahte bir yaşam ve üstelik bu sahteliği bütün ülkeye yaymaya çalışan bir anlayış gördüm. Namaz kılmazlar, Cuma namazına bile gitmezlerdi ama en sert, en radikal İslamcılığı yapmaktan da geri durmazlardı."
Kürtlerin, Atatürkçülerin, dindarların, milliyetçilerin Türkiyelileşmesi gerektiğini savunan Levent Gültekin, Yaklaşan Kasırga’da “Hiçbir toplum kesimi bir diğerine ‘Benim hiçbir günahım yok’ diyebilecek durumda değil. Türkiye’de herkes bir şekilde gücü ele geçirdi ve ötekine haksızlık yaptı” diyerek 2023 seçimlerini bir dönüm noktası olarak tanımlıyor.
Doğan Kitap'tan çıkan Yaklaşan Kasırga'yı Gültekin şu sözlerle bitiriyor: “Bir kurtarıcı beklemeden her birimiz bir kurtarıcı gibi hareket etmeliyiz.”